HDP'den boğaz kesme için şok suçlama!
Abone olHDP Eş Genel Başkanı, partisinin haftalık grup toplantısı kapsamında yaptığı konuşmada Hükümet'e zehir zemberek sözler sarfetti.
HDP Eş Genel Başkanı, partisinin
haftalık grup toplantısı kapsamında kürsü konuşmasına Başbakan
Ahmet Davutoğlu'na oldukça sert sözlerle hitap ederek giriş yaptı.
Yüksekdağ, parti binasında gerçekleşen 'boğaz kesme' saldırı eylemi
için AK Parti hükümeti'nin HDP'yi hedef gösterdiğini ileri
sürdü.
HÜKÜMETE "YEZİT" DİYE
SESLENDİ
Yüksekdağ, Alevi vatandaşların içinde bulunduğumuz Muharrem
ayındaki 12 imam orucunu veyasını anarak, "Bugün Kerbela zulmü
Kobani’dedir! Kerbela’da katliam yapanlar da Müslümanlık adına yola
çıkmışlardı, bugün Şengal’de katliam yapanlar da. Bugün farklı
kılıkta Yezid orduları karşımızda. " dedi ve hükümete "IŞİD’e
yeni terör örgütü demeye başladınız. Öte yandan, “PYD de terör
örgütüdür dediniz.” Gözünüz Muaviye ve Yezit’ten konuşuyor!" diye
seslendi.
Davutoğlu'nun HDP için 'Siyasi parti gibi hareket ederlerse
muhattap oluruz' sözlerine karşılık veren Yüksekdağ, 'Siz önce
hükümet gibi davranın, sizin göstermediğiniz siyaseti,
sırtlanmadığınız yükleri HDP sırtlanıyor, üstleniyor'
dedi.
İşte Yüksekdağ'ın meclis grup konuşmasından önemli
satırbaşları:
Güne alçakça bir saldırıyla uyandık. Geliyorum diyen bir
saldırıydı. Partimizi hedefleyen linç kampanyasından ayrı
değildir. Öfkeli bir şahsın yaptığı herhangi bir saldırı
değildir. Partimiz üzerinde ısrarla oluşturulan basıncın
sonuçlarından biridir. Saldırıyı gerçekleştiren, sadece
o maşa, o piyon değildir. Saldırıların organize edildiği
merkez siyasi iktidardır. Bu siyasetin başı günlerdir bir savaş,
bir kışkırtma diliyle konuşuyor.
"PARTİMİZİ YANDAŞ MEDYA HEDEF HALİNE
GETİRDİ"
Yandaş medya halkların gözünün içine baka baka partimizi hedef
haline getirdi, bugün umdukları şey
gerçekleşti. Partimizi hedef gösterenler, bu saldırıyı
beklemediklerini söylemesinler. Sokağa çıkma eleştirisi
yapanlar, karanlık güçlerin şiddetini bizzat
örgütlemiştir.
Davutoğlu diyor: “HDP siyasi parti gibi davransın.” Bize ders
vermeye başlamadan önce, siz bir Hükümet gibi davranmaya
başlayın. Bir Hükümet, şiddet ve savaş dilini kendi
yemini haline getirebilir mi? Yatıp kalkıp HDP ile
uğraşmayı temel kabine görevi haline getirmişler. Sizin göreviniz
bu değil!
Siz önce bir Hükümet gibi davranın, sonra bizi sorgulayın.
HDP sizin yüklenmediğiniz yükleri sırtlanıyor. Siz tek
işinizi HDP olarak ilan ederken, bu ülkede çözüm süreci askıda
bekletiliyor, işçilerin başına maden göçüyor, o işçileri
günlerdir çıkartamıyorsunuz.
"ÜLKENİN İÇ VE DIŞ SİYASETİ ENKAZ
ALTINDA"
Bu ülkenin iç siyaseti de, dış siyaseti de yarattığınız enkazın
altında kalıyor. Cumhurbaşkanı, “Sabrımızı
zorlamasınlar, olabilecekleri hayal bile edemiyorum”
diyor. Hükümet sözcüsü, “Artık eleştiriden fazlasını hak
ediyorsunuz” diyor. Akıl ve vicdan sahibi herkes için bu
sabah yaşanan saldırının azmettiricisi çok açıktır.
HDP yine bir siyasi parti olarak görevlerini büyük bir
sabırla en ileri düzeyde yürütmeye çalışıyor. Birileri
sürecin ruhuna El Fatiha okumaya çalışırken, biz barışı sonuna
kadar savunacağımızı ilan ediyoruz. Peki hükümet ne
yapıyor? Masayı sallamakla tehdit ediyor. Elinizde tek
bir dal var: çözüm süreci. Onu kırmaya çalışıyorsunuz.
Sadece kendi siyasetinize yaptığınız bir kötülük değil, tüm
Türkiye halklarına yönelik bir
kötülüktür.
Duruşumuzu Hükümetin tehditleri, bugünkü gibi alçakça
saldırılar bozamayacaktır. Çünkü bizim halklarımıza sorumluluğumuz
var.
"DEMEK Kİ SİZ MİLİTARİST
ENSTRÜMANLARI DEVREYE SOKMAYINCA..."
1 Kasım, Dünya Kobani Günü ilan edildi. 39 ülkedeki gibi biz de
çağrı yaptık. Onlarca dünya kentinde sokağa çıkıldı. Ne
oldu? Halkımız sokağa çıktı, demokratik direnişçi
tavrını ortaya koydu, asker polis müdahaesi olmadığı için de bir
şey olmadı. Demek ki siz militarist enstrümanları
devreye koymadığınızda bu halk barış içinde eylem yapmayı çok iyi
biliyor.
1 Kasım eylemlerni provoke etmeye çalışan iktidar,
söylediklerinin boşa çıkmasından sonra “Yanlış öngördük, özür
dileriz” demeliydi. Ama fıtratlarında özür dilemek, biz
de yanlış yapabiliriz demek yok.
57 ilde baskı ve kısıtlamalara rağmn yüz binler olup alanlara
akanlar en değerli duruşu göstermiştir. Kobani’ye en güzel
selamdır.
Hükümetin bundan ders almasını dilerdim ama Davutoğlu’nun
bugünkü konuşmasına bakınca… Keskin sirke küpüne
zarar. Bu keskin yaklaşımlar, sizin üzerinizde
durduğunuz zemini gün be gün
çatırdatacak.
Alevi halkı 12 imam orucunu tutuyor. Halkımızın yasını bir
kere daha anıyorum. Bu anma, Kerbela’dan bugüne gelen bir
direniştir. Kerbela sadece yasın, matemin değil,
direnişin de hafızasnı oluşturmuştur. Hz Ali zalimin galip
gelmemesi inancıyla bu yoldaydı.
"KOBANİ'NİN ANLAMINI HALA
ÇÖZEMEMİŞLER"
Bu yolda acı da vardı, katliam da, ihanet de. Bugün Kerbela zulmü
Kobani’dedir!Kerbela’da katliam yapanlar da Müslümanlık adına yola
çıkmışlardı, bugün Şengal’de katliam yapanlar da. Bugün farklı
kılıkta Yezid orduları karşımızda. Ama dün teslim olmayanlar,
bugün de teslim olmamak için direniyorlar. Kobani işte bu direniş
yolunu izliyor. Direniş bu kadar büyük bir erdemle yola
çıktığı içindir ki, erdemsizliğin taşıyıcıları karşısına
çıkıyor. Kobani direnişi sürüyor ama hala kör sağır ve dilsizi
oynayan bir anlayış var. Kobani’nin anlamını hala çözememişler.
Diyorlar dertleri Kobani değil. Derdimiz Kobani, davamz Kobani.
Asıl sizin derdiniz neden Kobani değil, cevap vermeniz
gerekiyor. Aradan aylar geçtikten sonra “Suruç ile Kobani’yi
ayrı tutmuyoruz” demeniz anlamsız. Safınızı netleştirin!
IŞİD’e yeni terör örgütü demeye başladınız. Öte yandan, “PYD de
terör örgütüdür dediniz.” Gözünüz Muaviye ve Yezit’ten
konuşuyor! Bakın, Kobani direnişinden sonra suskunluk,
görmezden gelme ve Kobani’nin düşmesini bekleme ortadan
kalktı. Halklarımızın kazandığı mevzileri sömürücülere terk
etmedik, etmeyiz! Devlet Kobani’den gelenlere karşı görevini
yapmıyor. İddiaları ispatlanmaya muhtaçtır. Hükümete sorsanz gani
gani yardım akıyor. Ama Suruç’a gidip çıplak gözle
bakarsanız iki AFAD kampından başka bir şey yok. Gözümüze mi
inanalım, Hükümetin raporlarına mı?
Şengal ve Rojava’dan gelen 3 kampta toplam 9 bin kişi
var. Geriye kalan 150 bin kişiye belediyelerin kıt
olanaklarıyla, halkımızın dişinden tırnağından arttırdıklarıyla
yardım ediliyor. Başta başmüzakereci Sayın Abdullah
Öcalan olmak üzere Kürt siyasi tarafı ve bizler parti olarak sürece
katkı sunduk, kendimizi barışın bir tarafı olarak
gördük.
"HÜKÜMETİN SORUMLULUK ANLAYIŞI
YOK!"
Yaklaşık iki yıl boyunca Hükümet tarafından resmi müzakere
başlatılmamışken büyük çaba gösterdik. Görevdir. Kriz çıkar,
çözülür. Bu sorumluluk anlayışımızın gereğidir ama
Hükümetin sorumluluk anlayışı yok. Erteleme politikalarını
otomatiğe bağladılar.
İpe un serme politikası devrede. Kobani, süreci askıya alma
bahanesi olarak kullanıldı. Ama "Kobani ayrı, süreç ayrı"
diyorlar. Manipülasyon ustası olmuşlar, müzakereyi
tartışma konusu yapıyorlar, mecbur değiliz diyorlar, hadleri
olmayan tartışmalar yapıyorlar. Sözünden dönmeyi
meşrulaştırmaya çalışıyorlar. Mert olun, sözünüzde durun ve
gereğini yerine getirin. Dört bir tarafımız
kuşatılmışken. Genel Merkezimizde PM üyemiz bıçaklarıken, onlarca
insanımız kurşunlanırken hala barış diyoruz.
Süreç sizin tapulu malınız değil. Çözüm ve barış rehineniz
değil. Barış halkların barışıdır, herkes sahip çıkmak
zorundadır. Biz bunun farkındayız ve sürece sonuna kadar
sahip çıkacağız.
Hükümet müzakere yürütmüyor, müsabaka yapıyor. Hem oynuyor,
hem hakemlik yapıyor. Sanıyor ki düdüğü çalınca müsabaka
bitecek. Öncelikli talepler ortada. Müzakere somut
olarak başlamalıdır. Hükümet çok iyi biliyor. Sağa sola
yalpalamaktan vazgeçmelidir. Hükümetin yaklaşımına
bakın, dil söylem ve içeriğe. Kullanılan dil tehdit dili. Dil
militarist dil. Hükümet Hitler’in Propaganda Bakanı'nın
sözlerini hayata geçiriyor. Bir yalanın gerçek olduğuna
toplumu ikna etmek istiyorsanız her gün 40 defa
söyleyeceksiniz.
İŞÇİ ÖLÜMLERİ...
Bütçeyi polis asker bütçesi haline getiriyorlar. Yeni Türkiye
söylemini dilinden düşürmüyorlar ama eski Türkiye
hortluyor. Son bir ay içinde 21 basın açıklaması yapmış.
Herhalde bir çok siyasi parti bir ayda bu kadar açıklama
yapmıyordur. Hükümet partimizle uğraşıyor ve militarist
yasaları tahkim ediyor. Ama bir taraftan da bu ülkede işçiler
yaşamlarını yitiriyor.
301 maden işçisinin ölümünden sonra tüm uyarılarımıza rağmen
çıkartılan torba yasayla yeni ölümlere davetiye
çıkartıldı.
İstifa etmesi gereken iki bakan maden ocağında nöbet tutuyor.
Sizin göreviniz o değil. İşçi ailelerine bakacak yüzünüz
yok. İşçi ailelerine bakacak yüzünüz yok ama yüzsüzlüğü
de politika haline getirdiniz. Enerji alanında bir
mafya sistemi kurulmuş adeta. Müfettişler yeterli değil,
görevlerini yapmadıkları
açık.
Siyasi iktidar sermayeyle işbirliği halinde işçilerin insanlık dışı
koşullarda çalışmasına, azgın kar hırsına göz
yumuyor. İşçileri işsizlikle tehdit ederek, onları o
maden ocaklarında çalışmaya mahkum ediyorlar. Bunlar artık organize
cinayetlerdir. Artık “Bu işin fıtratında var” demekten
de vazgeçtiler. Hükümetin başka gündemleri var. HDP ile uğraşmaya
devam ediyorlar. Ne kadar uğraşırlarsa kendi
sorumluluklarını o kadar örteceklerini sanıyorlar.
"SİGARA İÇENLERE DEĞİL MADEN
SAHİPLERİNE CEZA KESTİRSEYDİ"
Cumhurbaşkanı sigara içen esnafa, gençlere müdahale edip ceza
kestireceğine maden ocağı patronlarına ceza kestirseydi daha yi
olurdu. Ama böyle bi derdi yok. sigara içenleri
fırçalıyor. Arada bir de çıkıp HDP’yi hedefe alıyor. Saray
yaptırıyor.
"BİRİ ERDOĞAN'A CUMHURBAŞKANI
OLDUĞUNU HATIRLATSIN"
Öneriyoruz: Cumhurbaşkan'ının yanında biri görevlendirilmeli, tek
görevi ona günde kırk defa Cumhurbaşkanı olduğunu hatırlatmak
olmalı. Davamıza inandığımız için yola çıktık. Yeni
yaşamı kurmak için tüm gücümüzle mücadele etmeye devam
edeceğiz.
Biz artık büyük bir insanlık ailesinin parçasıyız, gücümüzü
kimse hafife almasın! Biri üniversite öğrencisi, biri
Gezi direnişçisi… Şerzan ve Abdullah kardeşlerimizi unutmayacak,
davalarına sahip çıkacağız. Kobani dayanışma
eylemleriyle Gezi Direnişindekilerin aynı kurşunlarla
katledilmeleri gibi aynı kurşunlarla
katledildiler.