HDP ile PKK yol ayrımında mı sonun başlangıcı!
Abone olStar gazetesi yazarı Orhan Miroğlu, 1 Kasım erken seçimleri öncesi HDP ile PKK arasında yükselen tansiyonun nedenlerini bugünkü köşesinden analiz etti.
Star gazetesi yazarı Orhan Miroğlu, HDP/PKK yol
ayrımında mı? başlıklı bugünkü yazısında 7 Haziran seçimlerinde HDP
seçmeninin oy verme eğilimiyle 1 Kasım seçimleri öncesi değişen
tercihleri analiz etti.
"...Bilhassa Kürt seçmen, HDP'ye oy verip barajı aşmasını
sağlayarak, silahlı mücadelenin tasfiyesine giden yolu da açmış
oluyordu" diyen Miroğlu, şunları yazdı:
"Kürt seçmen, aslında, seçim sürecinde tercihini yaparken, HDP ve
PKK arasında doğru bir ilişki kurmuştu. HDP mecliste güçlenirse,
Türkiyelileşme iddiası daha geniş kesimlerde kabul görüp
desteklenecek ve çözüm sürecinin nihai hedefi olan PKK'nin
silahsızlandırması aşamasına bir adım daha yaklaşılmış
olacaktı.
SEÇİM SONRASI ANKETLER
Nitekim seçimden sonra yapılan kamuoyu araştırması, HDP'ye oy
verenlerin %84'ünün PKK'nin silah bırakmasını istediğini ortaya
koyuyor. Peki PKK'nin silah bırakmasını istemeyen bu geriye
kalan %16'lık grup kimlerden oluşuyor diye sorulabilir.
Bu kesim, HDP/PKK'yi yöneten siyasi/askeri
bürokrasidir.
Hareketin getirdiği ekonomik imtiyaz ve imkanlardan sonuna kadar
yararlanan ve 'savaş mağdurları' kitlesi içinde
yer almayan bu bürokrasi, PKK'nın silah bırakmasını istemiyor. Ama
mağdurlar, savaşın faturasını kırk yıldır ödeyenler ve ödemeye
devam edenler, PKK'nın Öcalan'ın kontrol edeceği bir programla
silah bırakmasının mümkün olduğuna inanmıyor ki, bu kesim, çözüm
sürecini zaten bu inançla destekledi. Böyle düşünen bir
kitlenin, yeni maceralara atılmaya, yeni savaşları desteklemeye hiç
mi hiç niyeti yoktu.
'Savaş mağdurları' kitlesi, yanı HDP'nin ana
gövdesi, özerklik ilanlarının arkasında bu yüzden durmadı ve
'devrimci halk savaşını'
desteklemedi. Mesela, Selahattin Demirtaş, Midyat'tan Cizre'ye
geçerken, halk kahvelerde oturup seyretti. Kılını bile
kıpırdatmadı.
Ama Selahattin Bey etrafı hendeklerle ve silahlı gruplarla çevrili
özerkliğin sınırlarına doğru yaptığı bu yolculuğunda yalnız değildi
elbette. Yaklaşık 150 araçlık konvoyunun yarısına yakın kısmı,
Mercedes, Audi gibi lüks araçlardan oluşuyordu ve şüphesiz o
araçlarda, savaş mağdurları değil, mağdurların siyaseti üzerinden
konforlu bir yaşam sürenler oturuyordu.
HDP VE PKK İÇİN YOL AYRIMI
Demokratik özerklik yani bugünkü şartlarda siyasi sistemden fiili
kopuş anlamına gelen 'bir isyan provası'nın halk
tarafından desteklenmemesi, aslında PKK ve HDP için kesin bir yol
ayrımı demek.
Ya HDP tamamen PKK'leşecek ya da HDP'nin PKK'den kurtulması gereken
bir örgüt olduğu gerçeği kabul edilerek, yem bir tartışma
başlayacak.
Tesadüf değil elbette. Türkiye daha dün PKK'nin muhtemel bir
silahsızlanma programından sonra HDP'lileşmesini konuşuyorken,
gazete köşelerinde şimdi 'HDP Kürt halkı için PKK'dan
kurtulmanın bir aracı olabilir mı' başlıklı yazılar
yazılıyor (Yeni Şafak, Atilla Yayla)
HDP PKK'den kurtulmak ister mi ya da sırf HDP istedi diye bu
kurtuluş mümkün olabilir mi, bu ayrı bir mesele ama hem HDP'yi, hem
bölge halkını 'PKK'dan kurtarma' gibi bir fikrin
tedavüle girmesi bu siyaset için, sonun başlangıcı anlamına
geliyor.
Bu seçimlerde, en çok konuşacağımız konu bu olacak, bu konuya
PKK'nın Kürt kimliğinin inşasıyla yaşadığı çatışmayı da
ekleyebilirsiniz. Çünkü PKK-eger istiyorsa tabi-HDP'nin sahip
çıkması ve savunması gereken demokratik siyasetin önünde engel
olmakla kalmıyor, Kürtler'in Türkiye'de esit vatandaşlık
taleplerinin önünde de ciddi bir engele dönüşmüş bulunuyor,