HDP barajı geçemezse PKK ne yapacak?
Abone ol7 Haziran 2015 Genel Seçimleri'nde HDP baraj altında kalırsa ne olur? HDP'nin baraj altında kalması sonrası PKK ne yapar? İşte yanıtlar...
TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Uluslararası
İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Ali Nihat Özcan, PKK'nın 7
Haziran Genel Seçimleri üzerine etkilerini
değerlendirdi.
Emekli Kıdemli Binbaşı da olan Özcan'a göre PKK'nın bir
'seçim stratejisi' var ve HDP'nin barajı geçip
geçmemesi yalnızca bir detay.
"PKK açısından bakarsanız yani bu işin asıl yüklenicisi
üzerinden bakarsınız onlar için çok önemli değil."
PKK'nın Türkiye'de 3 bin 500 silahlı gücü olduğunun da altını çizen
Özcan, "Türkiye böyle bir ortamda seçime gidiyor"
uyarısında da bulundu.
Nihat Ali Özcan'ın Radikal'de yayınlanan röportajından satırbaşları
şöyle:
PKK 3500 SİLAHLI GÜÇ
Türkiye seçime gidiyor; ve sandık sonuçları parlamentoyu
oluşturacak ama o sandığın dışında sandıkta olanlarla organik bağı
olan bir aktör daha var; PKK denen bir aktör var. Onun da kendi
büyük bir stratejisi var; ayrıca siyaset yapmanın dışında da bazı
araçları ve yöntemleri var. Yani silahlı adamları gibi. Bugün k
nereden baksanız Türkiye sınırları içerisinde 3500 silahlı adamı
var.
Türkiye böyle bir ortamda seçime gidiyor. Yani salt siyasi
partilerin yarıştığı bir seçim değil; siyasi partilerin yarışının
dışında, sisteme müdahale edecek bir askeri unsurun da yer aldığı,
bu unsurun sadece içeride değil Irak ta Suriye'de, Türkiye'de,
İran'da gücünün de olduğu bir aktörle seçime gidiyor. Bu seçim bu
manada oldukça önemli gibi gözüküyor.
ÖCALAN VE KANDİL
Dört siyasi partiden üçünün, yani AK Parti, CHP ve MHP ile HDP'nin
hesap vermek durumunda olduğu makamlar farklı. HDP bir yandan
sistemin oyuncusu gibi davranmak zorunda ama bir taraftan da Öcalan
ve Kandil’in genel stratejisine uyumlu; onun direktiflerini yerine
getiren aktör gibi davranmak zorunda. Şimdi iş böyle olunca
seçimler farklı bir manaya doğru gidiyor.
Bu seçimler AK Parti, CHP, MHP için çok önemli olabilir. İktidara
gelemezlerse muhalefet rolünü üstlenip bir dahaki seçimi
bekleyecekler ama HDP parçası olduğu daha büyük bir siyasetin
kendine biçilmiş rolünü oynamaya devam edecek. Şimdi bu rol farklı
bir yelpazede gerçekleşir, bir taraftan meşru mecliste ama öbür
tarafta sokakta veya biraz daha ileri gittiğinizde dağda da bir
boyutu var bu işin, sınırın dışında ve içinde. Dolayısıyla seçim
Kürt meselesini bütün boyutlarıyla çözecek bir şey değil. Ancak
nasıl evrilebileceğini yada ortaya çıkabilecek gerilimin
boyutlarını bize açıklaması açısından bu manada çok önemli.
Bu noktada Kürt meselesinin geldiği yere ve tarafların bu konuda
söylemine bakmak lazım.
MHP NET CHP MAHCUP!
Tabii ki MHP iktidarın 2005'ten itibaren ortaya koymuş olduğu
müzakere ederek egemenliği paylaşma yaklaşımını tamamen reddediyor.
O bu mevcut teröristleri yada silahlı unsurları sistemin dışına
itmedikçe böyle bir çözümün mümkün olamayacağını ve Türkiye'yi bu
manada bölebileceğini iddia ediyor. CHP biraz daha mahcup bir
durumda. Kapalı kapılar ardında hükümet ve PKK arasında götürülen
müzakereleri yada dolaylı bir biçimde götürülen müzakereleri
aslında pasif bir biçimde destekliyor. Çok fazla bir itirazı
olduğunu sanmıyorum.
AK PARTİ VE HDP NE YAPACAK?
Burada önemli olan AK Parti'nin ve HDP'nin nasıl davranacağı. HDP
bundan sonrada Öcalan ve Kandil’den bağımsız hareket edecek
değil.
AK Parti ise PKK'nın ortaya çıkardığı Kürt etnik meselesiyle ilgili
konuyu müzakere ile çözeceğini deklare etti. Şimdi bu müzakere ile
çözümde tarafların politik bir hedefi vardır. Orada varmak istenen
hedef sonunda egemenliğin paylaşımıdır . Yani masanın bir tarafında
bir Türk devleti öbür tarafında da Kürtler vardır; bundan sonra
ülkenin iki etnik grup olarak nasıl yönetileceğini ve anayasanın
bunun mimarisini nasıl biçimlendireceği konusu
tartışılır. Yani bu müzakerelerde egemenliği paylaşmada yeni
bir devlet modeli ortaya çıkarıyorsunuz; bu yeni devlet modeli
kurumlarıyla ilişkileriyle tanımlarıyla yeni formata uygun bir
anayasayı gerektiriyor.
Bunun için önce bir güvenlik ayağıyla bir ilerleme sağlamanız
gerekiyordu. Devlet bazı kendi açısından yapması gerekenleri
aslında yaptı. Mesela orduyu bu tür işler içerisinden tamamen
çıkardı.
Operasyonları gittikçe minimize etti fakat öbür taraftan PKK kendi
üzerinde düşen yükümlülükleri yerine getirmedi. Ülkeyi terk etmek;
silah bırakıp tekrar ülkeye dönmek gibi yükümlülükleri yerine
getirmedi.
PKK DEVLETİ GERİLETİYOR!
Şimdi devletin bölgedeki meşru otoritesinde bir erozyon ortaya
çıktı. PKK devletle yarışacak, zaman zaman onu geriletecek
pozisyonda. Şimdi bu hükümetin pazarlık yapma gücünü azaltıyor
çünkü burada egemenliği paylaşma konusunda hükümetin önerisi
minimum düzeyde; yani hükümet bunu yerel yönetimlerin
güçlendirilmesi olarak anlıyor. Ama PKK'nın kendi söylemine
bakarsınız onun buradaki beklentisi çok maksimum düzeyde daha çok
konfederal bir yapıya hitap ediyor. Yerel yönetimler bize yetmez
diyor.
Dolayısıyla hükümetin bu minimalist yaklaşımıyla PKK'nın
maksimalist yaklaşımındaki o makasın nasıl ve ne zaman kapanacağı
konusunda tartışmalar seçimden sonra da artarak devam
edecektir.
Ama tabii AK Parti’nin anayasa teklifinde başkanlık sistemi var ve
PKK her ne kadar kağıt üzerinde Başkanlığı reddediyor olsada
pratikte Öcalan'ın yaklaşımı ve bu konudaki taktiklerine
baktığınızda, iş o noktaya geldiğinde başkanlık sistemini de kabul
edecektir.
HDP PKK'NIN DIŞINDA BİR ŞEY SÖYLEMİYOR
HDP zaten PKK'nın dışında söylediği bir şeyi söylemiyor zaten.
Seçim bildirgesine bakarsınız HDP'nin söylediklerinin hepsi PKK'nın
baştan beri tarif ettiği konfederal yapıya ilişkin olan
taleplerdir.
HDP’yi dağdaki militanlardan, Kandil’deki varlıktan; Suriye'deki
PKK varlığından Öcalan'dan ayırıp konuşabilmek mümkün değil. O
yüzden seçimden sonra siyasetin sadece seçim sonuçlarına göre değil
HDP'nin belkide bir anlamda çok da müdahil olamayacağı PKK'nın
belirleyeceği bir strateji istikametine gideceğini beklemek mümkün
diye düşünüyorum.
PKK İÇİN BARAJ ÖNEMLİ DEĞİL!
HDP'de çalışan insanlar için bireysel olarak aday olan yada siyaset
yapanlar için başarılı yada başarısızlık önemli olabilir, ama
PKK açısından bakarsanız yani bu işin asıl yüklenicisi
üzerinden bakarsınız onlar için çok önemli değil. Bu bir
taktik bir mesele. Çünkü onun başka bir stratejisi, o stratejide
seçime verdiği farklı bir mana var. Hiç önemli değil; HDP isterse
9.8 alsın ya da 10.2 alsın onun için sadece farklı olan şu:
Meclis'e girmiş bir HDP uzun erimli PKK stratejisinin daha
uygun bir aracı, elementidir.
Ama bu durum diğer partiler için önemli çünkü onlar siyaset
yapmanın ana zemini olarak parlamentoyu gördükleri için parlamento
kompozisyonu bunları etkileyecektir. AK Parti bu seçimden tek
başına yada anayasayı değiştirecek kadar çoğunlukta gelirse kendisi
açısından bu mesele sürdürülebilir bir konu; yani yönetilebilir
müzakere edilebilir bir konu. Tek başına gelemezse o zaman
meselenin sahipleri de farklılaşacak; çünkü öyle bir meseleyi
yönetecek hükümetin nasıl kurulacağı, kompozisyonun nasıl olacağını
tartışacağız.
Bu artık bu sistemi temelden zorlayan bir aşamaya gelmiş olan Kürt
meselesi ile de yüzleşme anlamına geliyor, kim iktidara gelirse
gelsin yada hangi kompozisyon gelirse gelsin.
AK PARTİ VE CHP AYNI ÇİZGİDE BULUŞABİLİR!
AK Parti, CHP Kürt meselesinde aynı çizgide buluşmaları en kolay
olan iki parti. Ama burada ideolojik olarak temelde bir sorun var
AK Parti açısından o da şu AK Parti gibi kimlik tanımlamasını din,
mezhep üzerinden yapan bir parti etnik bir meseleyi tartışmaya
başladığında aslında her attığı adım kendi aleyhine. Çünkü masanın
bir tarafında etnik bir grup oturursa; öbür tarafında oturanlar
toplumun çoğunluğunu oluşturan diğer etnik gruptur. Yani siz
Kürtleri; onların istediği gibi formüle ettiğinizde masanın öbür
tarafına oturanlar Müslüman olmaz. Masanın öbür tarafındaki Türkler
olur. Şimdi bu da AK Parti'nin kapsayıcı olarak ortaya çıkardığı
şemsiye kimlik olan din ve meshep veya din konusunda AK Parti için
yeni bir krizin başlangıcı demek.