Kanal D'nin reytingleri altüst eden dizisi Yargı'da Avukat Ceylin Erguvan Kaya karakterini canlandıran 28 yaşındaki Pınar Deniz ve Savcı Ilgaz Kaya karakterini canlandıran 40 yaşındaki Kaan Urgancıoğlu, Hürriyet gazetesinden Hakan Gence'ye konuştu. ‘Yargı’ bu sezonun en konuşulan ve izlenen dizilerinden biri oldu. Bu kadarını bekliyor muydunuz? Kaan Urgancıoğlu: Ben bu kadar başarı beklemiyordum açıkçası. Neden? Kaan Urgancıoğlu: Beğenileceğine dair beklentimiz çok yüksekti ama daha belli bir seyircisinin olacağını düşünüyordum.Pınar Deniz: Proje önümüze ilk geldiğinde başka bir şekildeydi. Daha iyisi olmasını istediğimiz için hep beraber; Sema Ergenekon, Kerem Çatay, Ali Bilgin, Kaan çok konuştuk, çalıştık. Proje böylece çok evrildi, iki yıl sürdü aslında. Son haline geldiğinde, hep beraber, “Tamam” dedik ama o zaman bile objektif bakamıyordum.Kaan Urgancıoğlu: Son halinin ilk bölümünü okuduğumda, ki aslında bir işim vardı ve o an hepsini okuyamayacaktım, bir başladım işimi bırakıp okumaya, devam ettim, bırakamadım. Bitirdiğimde böyle boş duvara bakıyordum.Dizi başlarken konuşmuştuk. Pınar sen çok yüksek enerjiliydin, Kaan sense daha sakin... Aylar geçti. Nasıl bir duruma evrildi bu? Pınar Deniz: Dengeye oturdu. Çünkü bana da sahnelerden dolayı bazen dramatik yorgunluk gelebiliyor, düştüğüm zamanlar oluyor. Öyle anlarda Kaan sağ olsun, beni çok yükseltiyor. Hemen sarılıyor. Üç yıldır tanışıyoruz ve birbirimizin gözünden anlıyoruz artık ne demek istediğimizi. Ben Kaan’a baktığımda neye bozulduğunu, o an neden canının sıkıldığını anlıyorum, o da anlıyor, ‘geçer, boş ver, takılma’ moduna giriyoruz.Böyle bir partnerle çalışmak konforlu bir şey mi? Kaan Urgancıoğlu: Büyük bir konfor çünkü kolay bir iş yapmıyoruz. Oyuncu olarak da sahnede olduğumuzda bütün duygularımızı açmaya gayret ediyoruz. Öyle olunca; dış dünyada, ülkede, sette, dışarıda olan her şeyi duyumsamaya başlıyoruz. Bu da çok zor bir şey çünkü her zaman her şey iyi gitmiyor. İnsan anlaşılmaya, en azından yaşadığı şeyi birileriyle paylaştığını bilmeye ihtiyaç duyuyor. Konuşmaya gayret sarf etmesi kimi zaman boşa çaba gibi oluyor. Çünkü öyle bir vaktimiz yok. Bir an önce, bir sonraki sahneye geçmemiz, bir şey ezberlememiz gerekiyor. Bu yüzden anlaşılmak çok değerli, şanslıyız.Pınar hâlâ sette şarkı söylüyor mu? Kaan Urgancıoğlu: Pınar’ın ne zaman şarkı söyleyeceği belli olmuyor (gülüyor). Ben kafamda sözleri döndürürken şarkıya giriyor, ben de ona eşlik ediyorum, ben söz bilmiyorum, sonra bana takılıyor “Nasıl bunu bilmezsin” diye. Ben de Pınar’ın şarkılarını ezberlemiş oluyorum.Birbirinizi nasıl anlatırsınız? Kaan Urgancıoğlu: Muhteşem... Buraya bir nazar boncuğu emojisi koyuyorum (gülüyor). Pınar’ın hayat enerjisi var, merakı var, hayata devam etme güdüsü var ve etrafındakilerle bunu paylaşma isteği var. Bilmekten değil, merak etmekten beslenen ve paylaşarak mutlu olan biri... Eleştirildiğinde bununla yüzleşme cesareti gösteren, bundan bir şeyler öğrenen, gerekiyorsa karşısındakine de öğreten bir kişilik.Pınar Deniz: Canım o kadar güzel konuştu ki ben konuşamayacağım (gülüyor). Benim için özel ve iyi bir insan. Herkesin içinde iyilik var ama Kaan gerçekten çok iyi bir insan. Hem oyunculuğa dair hem de hayattaki duruşuna dair, sette benim ondan, onun bile bilmediği ve öğrendiğim çok şey var. Kaan’ı çok seviyorum.Hepimiz 4-5 bölüm katilin kim çıkacağını bekledik. Herkes ayrı teoriler ortaya attı. Siz katili biliyor muydunuz? Pınar Deniz: Toplantıya girdik ve “Sakın bana katilin kim olduğunu söylemeyin” dedim. Kaan Urgancıoğlu: Ben biliyordum çünkü özellikle sordum. “Lütfen kimseye söyleme, Pınar duyarsa oynayamaz” dediler (gülüyor).Pınar Deniz: Ama ben anladım tabii (gülüyor). İlk bölüm adliyeye gireceğimiz bir sahne çekiyoruz. Bir baktım yönetmenimiz Ali (Bilgin), Engin karakterini farklı bir planda çekiyor. Benim Ali’ye bir koşuşum var… Dedim ki “Katil Engin!”‘Yargı’da en yakın arkadaşının, kardeşinin katili olabileceğiyle yüzleşiyorsun. Yanımdakine ne kadar güvenebilirim? Siz bu soruyu kendinize sordunuz mu? Pınar Deniz: Biriyle iletişime ya çok güvensiz bir yerden başlarsın ya da yüzde 100 güvenle başlarsın ve onu eksiltirsin. Ben hep yüzde yüz güvenle başlarım. Ama Ceylin’in şu cümlesini çok seviyorum: “Kimse göründüğü kadar değildir, hep o görünenin arkasında, hep o buzdağının altında yatan başka bir şeyler vardır.” Hepimiz sırlarla yaşıyoruz aslında.Herkese yüzde yüz güvenerek iletişime başlayınca kazık yemekten korkmuyor musun? Pınar Deniz: Hata da olsa yaptığı şey insana yeni bir şey öğretiyor. Ama önemli olan aynı hatayı tekrarlamamak. Ben o hatadan bir şeyler öğrenip, hayatıma onu katıp öyle devam ediyorum. O yüzden hiç korkmuyorum.Sen güven duygusunu sorguladın mı Kaan? Kaan Urgancıoğlu: Genelde kendime duyduğum güven sadece benim sorumluluk alanımda gibi geliyor. Şöyle bir düşününce de aslında etrafımdaki insanlara olabildiğince kendimle ilgili az sorumluluk vermeye çalıştığımı görüyorum. Sanırım bunu fazla hayal kırıklığı yaşamamak için yapıyorum.Dizide karakterler ailelerinin yaptığı hataların bedellerini ödüyor. Sizce ilişkilerimizde ailelerimizin hatalarından ne kadar sorumluyuz? Kaan Urgancıoğlu: Pınar geçen röportajımızda bu konuyla ilgili “Ben aileden ziyade bireysel olarak düşünüyorum, herkes bir bireydir” demişti. Pınar Deniz: Onların yaşadığı hayatın benim hayatımla bir bağlantısının olması gerektiğini düşünmüyorum. Çünkü ben bir bireyim ve kendi günahımdan sorumluyum.Kaan Urgancıoğlu: Batılı toplumlardaki aile yapısı gibi. Belli bir yaşta aslında herkes fert olmalı. Bizde bu söylediğimi bireysel olarak başarmak kolay bir şey değil. Sorguladığım için söylemiyorum ama bir şekilde sanki aile bir soyadıyla birlikte bir şeyi temsil etmeye başlıyor. Çocuğa da o temsil ettiği şey de bir bayrak uzatarak onun bir parçası yapıyor. Ve ailede toplum içerisinde kabul edilmeyecek bir durum oluştuğunda, toplumun bakışı o ailedeki fertleri birbirinden ayırmıyor. Sen fert olarak ne kadar ayrılmaya çalışsan da toplum seni o hatanın parçası olarak görüyor. Pınar Deniz: Mesela Marlon Brando’nun belgeselinde söylediği bir cümle vardı: “Sen anılarınsın.” Yani aslında “Çocukluğun kadarsın” diyor. Ben de çocukluğumda bir sürü travmatik olay yaşadım. Ama onlara sığınarak hayatıma devam edersem hiçbir şey yapamam diye düşündüm. Gelecek bile yok aslında. Sadece şu an var. Geçmişten bana sadece yardımcı olabilecek ve beni yüceltecek, yürütebilecek şeyleri alıyorum. Onun dışındakilere “Teşekkür ederim bana kattıklarınız için” deyip onları geçmişte bırakıyorum.Dizide Ceylin morgda kardeşinin cesediyle karşılaştığı sahne de ağlayamıyor. Yutkunarak duygularını ifade ediyor… Kaan Urgancıoğlu: Orada o kadar yüksek bir şey yaşadık ki! Pınar Deniz: Bayağı hayvan gibi inliyordum, kendimi duyuyor ama engel olamıyordum. Tek hissettiğim duygu, boğulmaktı.Sonra da duygularını serbest bıraktı ve neredeyse her bölümde ağlarken görmeye başladık onu. Siz duygularınızı ne kadar özgürce yaşarsınız? Kaan Urgancıoğlu: Bugüne kadar yaşadığım ve kendimi geliştirmek istediğim noktadan bahsedecek olursak, kendimi hiç durduramayacak kadar ağladığım zamanlar oldu. Bu da o noktaya kadar aslında birçok duygumu bastırmamdan kaynaklandı. Bunu idrak edip, anlayıp bununla ilgili ne yapabileceğimle ilgili çalıştım. Şu an her duygunun birbirinden daha değerli olduğunu idrak ettiğim noktadayım. O yüzden hepsini yaşayabilmeye çalışıyorum. “Ne kadar yaşayabiliyorsun” dersen belki dışarıdan kontrollü gibi görünüyorum ama içimde çok şey yaşıyorum. Pınar Deniz: Kaan’la ilgili bir şey söyleyeceğim. Kaan, hem oyuncuyken çok çalışkan hem de Kaan’ken çok çalışkan.Nasıl yani? Pınar Deniz: Kendisinin gerçekten en iyi versiyonuna ulaşmaya çalışıyor her zaman. Çok kendi. Aslında hiç öyle değilken öyleymiş gibi davranan insanları sevmiyorum, özellikle bu dönemde artık herkes birbirinin aynısı olma çabasında. “Hakancığım seni çok seviyorum” falan deyip aslında bambaşka şeyler hissediyorlar. Sevmiyorsan sevme, sevmek zorunda değilsin ki! Saygı duy ama sevme kardeşim, bırak onu orada. Bence birbirimize karşı büyük büyük duygular beslemek zorunda değiliz.‘Yargı’ bir kadın cinayetiyle başlıyor. Hikâye ilerledikçe öldürülen kız ve katilin arkadaş olduklarını, cinayet gecesi kızın, katilinin evine gittiğini görüyoruz. Sosyal medyada “Evine gitmeseydi” gibi yorumlar yapıldı. Bu önyargılar hep karşımıza çıkıyor; mini giymeseydi, alkollü müydü? Siz bu tip yorumlara ne diyorsunuz? Kaan Urgancıoğlu: Ben okumadım açıkçası ama duydum, birini öldürmenin ne açıklaması olabilir! İnsandan bahsediyoruz. Canını sen vermemişsin, nasıl alabilirsin? Hiçbir açıklaması olamaz. Pınar Deniz: Hiç kimse, hiçbir şekilde kimsenin canını alamaz.Kaan Urgancıoğlu: Herkes kendi hayat şartlarında elinden gelenin en iyisini kendi bilgisiyle, kendi öğrendiğiyle yapmaya çalışıyor. Pınar Deniz: Sema Ergenekon’un bilinçli şekilde böyle göstermesini de çok takdir ediyorum. Çünkü orada “Hadi bakalım vicdanlar konuşsun” diyor. Bir dizi karakteri için bile “Kız da hak etmiş” dediği anda ben o insanın ne samimiyetine, ne vicdanına güvenirim. Sadece kadın değil, hiçbir canlı türü için ölümü hak etmiş diyemezsiniz.Kadına şiddeti konuşurken sorayım, kadın oyuncuların maruz kaldıkları da çok sorun var. Seninle de ilgili “Estetik mi oldu” iddiaları atıldı ortaya. Eski ve yeni fotoğrafların karşılaştırıldı... Pınar Deniz: Benim estetiğim yok. Bunun sadece kadınlar üzerinden yapılıyor olması biraz benim canımı sıkıyor. Bir kadın popüler olmaya başlayınca hop, eski fotoğrafı yeni fotoğrafının yanına getiriliyor. Ama arkadaşlar, yüzün yerine oturması diye bir şey var. Bir de o fotoğraflar benim ilk oynadığım işimden, ‘Çirkin Betty’ tadında bir karakteri canlandırıyordum zaten. Dediğim gibi estetiğim yok ama istersem de yaptırırım, estetik yaptıran kadınları da rahat bırakın, hatta genel olarak kadınları rahat bırakın! Bırakın nasıl görünmek istiyorlarsa öyle görünsünler.Kadın oyuncuları Google’da ararken en çok ‘öpüşme’, ‘frikik’, ‘sevişme’ gibi başlıklar çıkıyor. Bu başlıklar ne hissettiriyor? Pınar Deniz: Üniversitedeyken bir kitapta okumuştum: “Erkekler kadınları seyrederler, kadınlarsa seyredilişlerini seyreder.” Gerçekten kadın toplum içinde sürekli kendini seyretmek zorunda kalıyor. “Öyle oturmamalısın, gülmemelisin, bunu yapmamalısın, bunu yememelisin, öyle kahkaha atmamalısın.” Mesela Ceylin karakteri küfrediyor. “Ceylin iyi hanım, küfretmemeli.” “Bir kadın bunu yapmamalı...”2021 sizin için nasıl geçti? Kaan Urgancıoğlu: Yoğun geçti, benim için ciddi bir iş yılı oldu. 2021 kendimi tanımam, kendimle yüzleşmem için de son şansımmış gibi davrandı, “Dönüşmek durumundasın, kendine gel. Kendine dön” gibi şeyler söyledi sanki bana. Pınar Deniz: Benim için bu yılın başları hem ailesel, hem kendi özel hayatımda çok sınandığım bir dönemdi. Ama hep dedim ya, karanlığın içinden çıkınca sonrası güzellik. Kendime daha dürüst olduğum bir yıldı.Ne gibi? Pınar Deniz: Mesela normalde hiç ‘hayır’ diyemeyen bir insandım. Şimdi bir şeyi istemiyorsam çok daha net söylüyorum.2022 hedefleriniz var mı? Pınar Deniz: Gelecekle ilgilenmiyorum. Kaan Urgancıoğlu: Herkesin kendi potansiyelini olabildiğince yukarıya taşıyacağı bir yıl olsun. Pınar Deniz: Evrenin sadece Dünya’dan ve insanlardan ibaret olmadığını hatırladığımız bir yıl olur inşallah.2021’in en kötü deneyimi neydi sizin için? Pınar Deniz: Hiç aklıma gelmiyor. Kaan Urgancıoğlu: En kötü deneyimler özel oluyor. Genel olarak kötü olanları da konuşamıyoruz zaten.Yüzünüzü en çok ne güldürdü bu sene? Pınar Deniz: ‘Yargı’. Kaan Urgancıoğlu: Evet, ‘Yargı’ ekibinden bahsedelim biraz. Biz çok ön plana çıkıyoruz. Sema’dan (Ergenekon) ve Ali’den (Bilgin) bahsediyoruz ama çok iyi oyuncularla, çok iyi bir teknik ekiple, iyi bir yapımla, doğru bir kanalla çalışıyoruz.Unutulmaz yılbaşı gecesi anınız var mı? Pınar Deniz: Amsterdam’da geçirmiştim bir yılbaşını. Çok büyük ışık gösterileri vardı, çocukmuşçasına heyecanlanıp yükseldiğim bir andı, çok sevmiştim. Kaan Urgancıoğlu: Sen Amsterdam dedin, ben eli büyütüyorum, Antarktika diyorum (gülüyor). 2000’de dijital bir kriz bekleniyordu, her şey sıfırlanacak, teknoloji çökecek deniyordu. Kimse yurtdışına gitmedi. THY bir kampanya yapmış, biz New York’a uçtuk ama sadece 36 saat için. Yılbaşı gecesi boyunca inşallah o kriz yok olur, biraz daha New York’ta kalırız diye dua etmiştim.Yeni yılda, 00.00 ritüelleriniz var mıdır? Kimi gözünü kapatıp dilek tutar, kimi kendini bir odaya kapatır, kimi kırmızı iç çamaşırı giyer… Pınar Deniz: Ben kâğıda o an aklıma gelen kelimeyi yazıyorum. “Nefes al, daha çok nefes al” yazmışım mesela. Bu sene ne yazacaksın? Pınar Deniz: Aklıma o an ne gelirse onu. Kaan Urgancıoğlu: Ben her şeyi denedim diyebilirim. Gözlerimi kapadım, kalabalıkla yeni yıla girdim, yalnız yeni yıla girdim.Tuttu mu bu denemeler sonucu dileklerin? Kaan Urgancıoğlu: Yok, yani tam olarak tutmuyor (gülüyor). Pınar Deniz: Gerçekten ağzımızdan çıkan şeylerin ya da yazdığın şeylerin olacağına çok inanıyorum. Bir defterim var, geçen sene buldum onu. Oyunculuğa yeni başlamışım o dönem. Yazdıklarımın biri hariç hepsi gerçekleşti. Mesela lisedeydim ‘Muhteşem Yüzyıl’ın ilk bölümü... Halit Ergenç’i gördüm. Dedim ki ben oyuncu olsam Halit Ergenç ile oynamak isterdim. Sonra ‘Vatanım Sensin’de Halit Abi ile oynadım.Bu yıl nasıl gireceksiniz yeni yıla, plan var mı? Pınar Deniz: Çalışarak gireceğiz herhalde. Biz zaten partner olarak ayrılamıyoruz ya, bir de beraber yeni yıla girersek daimi partner oluruz yani… 2021’de sizi en etkileyen film? Kaan Urgancıoğlu: Aklıma ‘Hayaletler’ isimli Türk filmi geldi. Ütopik bir hikâyeydi. İstanbul’u bambaşka gösteriyordu. Pınar Deniz: Ben dizi söylesem, ‘Killing Eve’.Şarkı var mı? Kaan Urgancıoğlu: Ekin Beril. Bu sene en çok onu dinlemişim, ‘Körkütük’ şarkısı. Pınar Deniz: Yüzyüzeyken Konuşuruz, ‘Dinle Beni Bi’ olabilir. Ceylin’in dizide dinleyemediği ama benim sürekli dinlediğim parçaydı o.