Hayrünnisa Gül sessizliğini bozdu!
Abone ol"Asıl intifadayı ben başlatacağım" açıklamasıyla gündeme bomba gibi düşen Hayrünnisa Gül, uzun süren sessizliğini bozdu.
İnfada açıklamasıyla Türkiye'nin gündemine oturan 11.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün eşi Hayrünnisa Gül, uzun süren
sessizliğini bozdu.
Hayrünnisa Gül, ''Başörtülü ilk First Lady olarak Köşk’te özellikle
ilk yıllarınızın kolay geçmediğini biliyoruz. Neler yaşadınız o
dönemde?'' sorusuna ''Oldukça zor ve yıpratıcı bir süreçti. Ancak
zaman içinde insanlar bizi tanıdıkça, yaptığımız doğru işleri,
olaylar karşısındaki tepkilerimizi gördükçe her şey normalleşmeye
başladı ve bugünkü noktaya gelindi'' yanıtını verdi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve First Lady Hayrünnisa Gül, yedi
yıl ikamet ettikleri Çankaya Köşkü’nden 28 Ağustos 2014’te Recep
Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’nin 12. Cumhurbaşkanı olarak göreve
başlamasıyla ayrıldı. Gül devir teslim töreninde yaptığı konuşmada
eşine özel olarak teşekkür etti. Hayrünnisa Gül, o günlerde bazı AK
Parti mensuplarının eşine karşı aldığı tavır nedeniyle yaşadığı
hayal kırıklığını dile getirmiş ve gündeme gelmişti.
Hayrünnisa Gül'ün "Şimdi ben de susuyorum, ama fazla susmayacağım;
asıl intifadayı ben başlatacağım" sözleri gündeme bomba gibi
düşmüştü.
Uzun süredir sessizliğini koruyan Hayrünnisa Gül, Al-Monitor
sitesinin sorularını yanıtladı. İşte Hayrünnisa Gül'e sorulan
sorular ve cevapları:
ÇOK ŞÜKÜR TÜRKİYE O GÜNLERİ
AŞTI
- Başörtüsü yasağı nedeniyle öğreniminizi yarıda
bırakmak zorunda kaldınız (AİHM'e hukuk mücadelesini götürdünüz),
ama şimdi Boğaziçi Üniversitesi’nde yeniden kayıt yaptırdınız, ders
alıyorsunuz. 18 Kasım’da başladınız, dersler nasıl gidiyor, memnun
musunuz?
Eğitim hayat boyu devam eden bir süreç. İnsanın her yaşta ve her
şartta kendini geliştirebileceğine, dahası geliştirmesi gerektiğine
inanıyorum.
Ülkemizin en saygın üniversitelerinden biri olan Boğaziçi
Üniversitesi’nin 150. yıl etkinliklerinden biri olarak başlatılan
İkinci Bahar Akademi’yi duyduğumda çok ilgimi çekti. Zaten uzun
zamandır böyle bir programa devam etmek istiyordum. Önce Psikoloji
ve Güzel Sanatlar modüllerini aldım, çok memnun kaldım. Şu an Türk
Siyasetine Bakış modülüne devam ediyorum. Bizzat şahidi olduğum
bazı olayları ders olarak işlemek oldukça ilginç geliyor.
Üniversiteler özgür düşüncenin yeşerdiği, geliştiği yerler. Gerçi
ülkemizde yakın zamana kadar üniversiteler yasaklarla anılırdı.
Geçmişte bu yasaklar yüzünden benim gibi pek çok insan eğitimini
yarıda bırakmak zorunda kaldı. Çok şükür ki, Türkiye o günleri
aştı. Bugün artık üniversitelerimizde, olması gerektiği gibi,
özgürlük ortamı hâkim. Ancak kaybolan nesilleri, kaçırılan
fırsatları, çekilen acıları telafi etmek mümkün değil ne yazık ki.
Dilerim, bir daha asla bu özgürlük ve demokrasi ortamından geriye
dönüş olmaz.
- Sanata büyük sevginiz var, Çankaya'daki çalışmalarınız
çok kapsamlıymış, çok sayıda önemli eser restore edilmiş, hatta
yemek estetiği ve hazırlanan yemeklerin sunumundaki zarafet meşhur
olmuş. Çankaya'da olmazsa bile, bu tür faaliyetlere farklı bir
şekilde devam etmeyi düşünüyor musunuz?
Cumhurbaşkanı eşlerinin sorumlulukları olduğu gibi görevleri de
vardır. Ben de eşimin Cumhurbaşkanı olarak görev yaptığı 2007-2014
yılları arasında Köşk’ün şartlarını iyileştirmek ve her açıdan
Cumhurbaşkanlığı’na yaraşır bir temsil niteliği kazandırmak adına
gece gündüz demeden çalıştım dersem abartmış olmam. Bütün bu
söylediklerim ancak birinci elden sahiplenme ve takiple oluyor. Ben
bu sahiplenmeyi gerçekten çok inanarak yaptım.
Şunu da belirtmek isterim ki, yaptığımız her işte sistem kurmaya,
kurumsallaşmaya, insan yetiştirmeye ve sonraki dönemlere hafıza
bırakmaya büyük özen gösterdik. Biz pek çok şeyi uzun uğraşlar
neticesinde, çoğu zaman tecrübe ederek keşfetmek durumunda
kaldığımız için açıkçası, bizden sonra gelenler aynı zorlukları
yaşamasın ve bu birikimden istifade etsinler istedik.
Bundan sonraki süreçte de, kültür ve sanat alanındaki bu birikimimi
kamu yararına kullanmaya devam edeceğim.
- Başörtülü ilk First Lady olarak Köşk’te özellikle ilk
yıllarınızın kolay geçmediğini biliyoruz. Neler yaşadınız o
dönemde?
Aslında Cumhurbaşkanlığı’ndan önce, 1996’da eşimin Devlet Bakanı
olmasıyla birlikte başörtülü bir eş olarak ilk defa ben, devlet
protokolünde aktif olarak yer almaya başladım. Dönemin Başbakanı
merhum Erbakan Hoca’nın eşi rahmetli Nermin Hanım da başörtülüydü,
ancak kendisi geri planda kalmayı tercih ederdi. Hatta o dönemde
yurtdışından gelen heyetleri çoğu zaman Başbakan adına bizim
ağırladığımızı hatırlıyorum. 2002’den itibaren de sırasıyla
Başbakan, Dışişleri Bakanı ve Cumhurbaşkanı eşi olarak
karşılaştığım bütün engellere rağmen üzerime düşen görev ve
sorumlulukları titizlikle yerine getirmeye çalıştım.
Hatırlayacağınız gibi, Abdullah Bey’in Cumhurbaşkanı adaylığı
sürecinde en büyük tartışma konularından biri, benim başörtülü
olmamdı. O dönemde bazı kesimler başörtülü bir First Lady’yi
kabullenmek istemedi. Eşim Cumhurbaşkanı seçildikten sonra da bu
direnç bir anda yok olmadı elbette. Devlet geleneğinde örneği
olmayan uygulamalar hayata geçirildi. Bu, hem bizim açımızdan
oldukça zor ve yıpratıcı bir süreçti hem de ülkemize hiç yakışmayan
görüntülere neden oluyordu. Ancak zaman içinde insanlar bizi
tanıdıkça, yaptığımız doğru işleri, olaylar karşısındaki
tepkilerimizi gördükçe her şey normalleşmeye başladı ve bugünkü
noktaya gelindi.
ABDULLAH GÜL İLK
OLACAK
- Adımınızı atığınız andan sonuna kadar Çankaya Köşkü
için çalışıyordunuz. Uzun zamandır çok çeşitli sosyal sorumluluk
projeler üzerine çalıştınız. Hayallerinizden biri Çankaya Köşkü’nde
modern bir kütüphane oluşturmakmış. Gelecekte bu fikir başka bir
lokasyonda gerçekleştirebilir mi?
Yapılan tüm işler arasında sosyal sorumluluk projelerimizin yeri
çok ayrı tabii ki... Bu dönemde hem yurtiçinde hem de yurtdışında
örnek gösterilen çok başarılı projeler hayata geçirildi.
Projelerimizin hemen hemen tamamı, hedeflenenin üstünde bir
başarıyla tamamlandı.
Kütüphane konusuna gelince, içimde kalan ukdelerden biridir.
Çankaya Köşkü’ne modern bir kütüphane kazandırmayı çok istedim. Her
türlü planlama yapılmış ve projesi hazır olmasına rağmen bazı
nedenlerden dolayı hayata geçirilemedi. Bu hayalimizi, Kayseri’de
kurulma çalışmaları devam eden kütüphane ve müzede gerçekleştirme
imkânı bulacağız inşallah. Eski cumhurbaşkanları adına, dünyadaki
örneklerine benzer, müze ve kütüphaneler kurulmasına ilişkin
düzenleme, eşimin cumhurbaşkanlığı döneminde yapıldı. Bu kapsamda
şu an Kayseri’de Cumhurbaşkanlığı Abdullah Gül Kütüphane ve Müzesi
kuruluyor. Bu anlamda Türkiye’de bir ilk olacak.
- Şimdi biraz kadınları konuşalım. Dünya Ekonomik Forumu
tarafından yayınlanan Global Cinsiyet Eşitsizliği Raporu’nda 142
ülke arasında Türkiye eşitlikte 125’inci sırada yer aldı. Özellikle
ekonomiye katılım ve fırsat eşitsizliğinde Forum’un baktığı
işgücüne katılım oranı, aynı işe eşit ücret ve toplam gelir
eşitsizliği gibi veriler Türkiye’nin her daim eşitsizliğin en
yüksek olduğu alanlar. Bunu nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Şu bir gerçek ki, ülkemizde son 20 yılda kadınlarımızın
güçlendirilmesi anlamında ciddi ilerlemeler kaydedildi. Devlet ve
sivil toplum kuruluşları tarafından sağlanan destek ve yapılan
teşviklerle kız çocuklarımızın okullaşma oranında önemli bir artış
sağlandı. İş dünyasına baktığımızda, değişik sektörlerde faaliyet
gösteren çok başarılı iş kadınlarımızı görüyoruz. Dünya çapındaki
birçok şirketlerimizin başında kadın patronlar, yöneticiler var.
Çalışan, üreten kadınlarımızın sayısı gün geçtikçe artıyor.
Yıllardır evlerinin içinde çalışıp didinen ve yeterli imkâna sahip
olmayan kadınlarımız artık mikro kredilerle, İş Geliştirme
Merkezleriyle kendiişlerini kuruyorlar; iş sahibi oluyorlar. Her
alanda başarılı kadınlarımız var: Öğretim üyeleri, bilim kadınları,
hukukçular, diplomatlar, siyasetçiler, doktorlar, öğretmenler...
Ancak gelinen bu nokta yeterli mi? Elbette ki değil.
Dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi ülkemizde de kadının
güçlendirilmesi konusunda hala kat edilmesi gereken uzun ve zorlu
bir mesafe var. Bu da bir gerçek. Alınan tüm tedbirlere rağmen
kadınlar hala eğitim imkânlarından hak ettikleri ölçüde
faydalanamıyor. Eğitim alamayan kadınların çalışma hayatına eşit
payla katılmalarını; siyaset ve bürokraside karar mekanizmalarında
etkin şekilde rol almalarını beklemek gerçekçi değil elbette.
Aslında kadın sorunları dönüp dolaşıp tek bir meseleye dayanıyor, o
da eğitim…
Ben bu konuda da kadınların gücüne inanıyorum ve yıllardır
ailelere, özellikle de ailenin temel taşı olan annelere
sesleniyorum: “Çocuklarınızı okutun, hele kızlarınızı mutlaka
okutun. Onlara bırakacağınız en büyük miras, iyi bir eğitim
olacaktır. Ancak eğitimle onları hayata hazırlayabilir; gelecekte
karşılaşacakları zorluklara dayanıklı hale getirebilirsiniz.
Kızlarınızı okutmazsanız onları hayat boyu her türlü sömürüye,
istismara karşı savunmasız bırakırsınız. Onları eğitimle
güçlendirin.”
ÖZGECAN ASLAN'IN ANNESİNİ ARAYIP BAŞSAĞLIĞI DİLEDİM
- Özgecan Aslan gaddarca ve vahşice öldürüldü, Türkiye
ayağa kalktı. Siz nasıl değerlendirirsiniz bu tür korkunç
olayları?
Üstelik sanki gittikçe her anlamda şiddetleniyoruz, şiddet sanki
sıradanlaşıyor.
Hepimiz dehşete düştük. Toplumsal bir travma yaşadık belki de bu
vahşet karşısında. Allah ailesine sabır versin. Annesini arayıp
başsağlığı diledim. Gerçekten çok metanetli, asil insanlar. Allah
dayanma gücü versin.
Şiddet konusu tüm dünyanın kanayan yarası. Ülkemizde de özellikle
son yıllarda kadına karşı şiddet olayları sıkça gündeme geliyor ne
yazık ki. Bu konuda toplumsal rehabilitasyona ihtiyaç olduğunu
düşünüyorum. Şiddeti meşru gören, özendiren hatta zaman zaman
kutsallaştıran bir alt kültürün var olduğu ve toplumun belli
kesimlerinde kabul gördüğü inkâr edilemez. Bunun rehabilite
edilmesi lazım.
- Çok yoğun tempoyla çalışmışsınız, şimdi o tempoyu
özlüyor musunuz? Ailenize daha çok vakit ayırabilir
misiniz?
2002’den bu yana Başbakan, Dışişleri Bakanı ve Cumhurbaşkanı eşi
olarak hep kamuoyunun önünde olmak durumunda kaldım. Bu süreçte tek
gayem bulunduğumuz mevkilerin hakkını verebilmek oldu. Daima
sorumluluk duygusuyla hareket ettim. İçeride ve dışarıda insanımızı
en iyi şekilde temsil etmeye çalıştım. Gerçekten çok çalıştım ve
yoruldum açıkçası. Şimdi artık biraz daha ailemle, çocuklarımla ve
torunlarımla vakit geçirmek istiyorum.
Mutfakla da yakından ilgilendiğinizi biliyoruz. Yemek
yapar mısınız?
Eskiden beri mutfağa özel bir ilgim vardı. Yıllarca ülkemizi
ziyarete gelen en üst düzey zevatı ağırlamak durumunda kaldığım
için bu ilgi daha da arttı. Yemeğin, mutfak kültürünün ülke
tanıtımında, hatta uluslararası ilişkilerde önemli bir yeri
olduğunu gördüm bu süreçte.
Derslerin yanında, özel hobileriniz var mı, nasıl
dinleniyorsunuz?
Bahçeyle ilgilenmek beni çok dinlendiriyor. Cumhurbaşkanlığı
döneminde hem Çankaya’daki hem de Tarabya’daki bahçelerin peyzajı
ile yakından ilgilendim. Arkadaşlarımızla birlikte çok güzel peyzaj
çalışmaları hayata geçirdik. Şimdi de kendi evimin bahçesiyle
yakından ilgileniyorum.
Kitap okumayı çok severim. Artık okumaya daha fazla vakit
ayırabiliyorum ve bu beni çok mutlu ediyor.