Hayrettin Karaman'dan bomba adaylık iddiası!
Abone olYeni Şafak gazetesi yazarı Hayrettin Karaman 2015 genel seçimi aday belirleme süreciyle ilgili gündeme bomba gibi düşecek iddialar ortaya attı.
Yeni Şafak gazetesi yazarı Hayrettin Karaman, 2015 genel
seçimi öncesi aday belirleme süreciyle ilgili çarpıcı bir yazı
kaleme aldı.
"Günümüzde aracı koyarak torpille vekil adaylığı için uğraşıyorlar"
diyen Hayrettin Karaman, "Tayin eden ve seçen makamlar ve şahıslar
da din ve ahlakın emri olarak bu ölçülere göre hareket etmekle
yükümlüdürler. Öyle anlaşılıyor ki, işler böyle yürümüyor, bazı
parti teşkilatlarında çöreklenmiş kimseler 'sen, ben, bizim oğlan'
çerçevesinde alış veriş yapıyorlar" iddiasında
bulundu.
Torpille yapılan işlerin toplumu felakete sürükleyeceğini belirten Karaman, "Çare topyekün bir ahlak ve dindarlaşma seferberliğidir. Toplumda adaletsiz ve ahlaksız olanlara karşı topyekün olumsuz tavırdır" dedi.
Karaman'ın Yeni Şafak'ta "Adaylık ve aracılık" başlığıyla
yayımlanan yazısının ilgili kısmı şöyle:
HER KAPIYI ÇALARAK TORPİL
ARIYORLAR
Bugünlerde milletvekilliği için adaylık başvuruları ve aday adayları arasından aday seçimi için çeşitli aşamalarda çalışmalar var. Aday olmak isteyenler hayat hikayelerini ve ehliyet vasıflarını beyan ederek başvurmakla yetinmiyor, hemen her kapıyı çalarak aracı (torpil) arıyorlar.
Başka zamanlarda da bir göreve atanmak, bir iş bulmak isteyenler
yine tercih sebebi olacak vasıflarını zikrederek başvurmakla
yetinmiyor, araya adam koymaya çalışıyorlar.
Her iki gruba da “siz ehil ve layık iseniz, başkalarına tervcih
edilecek nitelikleriniz varsa zaten sizi alırlar, aracıya ne gerek
var” dendiğinde şu cevabı veriyorlar: “İşler sizin sandığınız gibi
olmuyor, dayısı olmayana ne görev var ne de iş, ehliyete değil
dayıya (aracıya, torpile) bakılıyor…”
KIYAMETİN KOPMASI
KAÇINILMAZ
Bu tespitler doğru ise başımıza kıyametin kopması (işlerin çığırından çıkması, bozulması, halkın zarar görmesi, ülkenin huzur, adalet ve güç kaybetmesi) kaçınılmaz demektir. Nitekim Efendimiz (s.a.), “İşler ve görevler ehil (layık, hak eden) kimselere verilmediğinde kıyameti bekle” buyurmuştur.
İnsan olanda ahlak ve/veya din olması gerekir. Ahlakı ve imanı veya yalnızca ahlakı olan insanların ehil olmadıkları, hak etmedikleri işleri ve görevleri talep etmemeleri gerekir; çünkü bu talep zulümdür, haksızlıktır, başkalarının haklarını gasbetmektir, kul hakkına girmektir, düzenin bozulmasına sebep olmaktır… ki bütün bunlar dine ve ahlaka aykırıdır.
MUTLAKA BU OLSUN DENMEZ
(...) Aracı ancak sağlam bilgiye dayalı olarak bir göreve ehil olduğunu düşündüğü kimseyi tayin makamlarına bildirir. Bunu mutlaka yapın, hatırım için yapın, yapmazsanız bozulurum veya üzülürüm demez, diyemez; “bundan daha ehil olanı varsa elbette o tercih edilmelidir” der, demek mecburiyetindedir.
Bir göreve daha ehil olan birisi var iken mutlak veya göreceli olarak ehil olmayana aracılık eden kimse, hem ehil olan kulun hakkını yemiş, hem de hizmet alan topluluğa kötülük etmiş, zulmetmiş olur. Daha ehil olanın varlığını bilmiyorsa bu ihtimali düşünerek hareket etmesi gerekir; yani mutlaka bu olsun demez, “daha ehliyetlisi yoksa olsun” der.
Tayin eden ve seçen makamlar ve şahıslar da din ve ahlakın emri
olarak bu ölçülere göre hareket etmekle yükümlüdürler.
PARTİ TEŞKİLATLARINDA ÇÖREKLENMİŞ KİMSELER
VAR
Öyle anlaşılıyor ki, işler böyle yürümüyor, bazı parti teşkilatlarında çöreklenmiş kimseler “sen, ben, bizim oğlan” çerçevesinde alış veriş yapıyorlar.
Devlet memuru seçen ve atayan bazı kişiler ve makamlar yakınlık, aidiyet, menfaat ilişkisi, torpil gücü gibi kıstasları kullanarak iş görüyorlar. Başımıza gelenlerin çoğu da bu yüzden geliyor.
Çare topyekün bir ahlak ve dindarlaşma seferberliğidir. Toplumda adaletsiz ve ahlaksız olanlara karşı topyekün olumsuz tavırdır. Bu tavır onları temel insan haklarından mahrum bırakmak değildir, itibar bakımından herkesi hak ettiği yerde tutmaktır. Aksine davranış zulümdür, kötülüğe prim vermektir, kıyamettir.