Haydar Baş'tan İncirlik uyarısı

Abone ol

BTP Genel Başkanı Haydar Baş, 1. Cihan Savaşı öncesi gibi bir oyunla karşı karşıya bulunduğuna işaret ederek, bu oyunun İncirlik üzerinden oynandığını savundu.

BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, Türkiye’nin, Yavuz ve Midilli adlı iki gemi ile Osmanlının 1. Cihan Savaşına sokulması gibi bir oyunla karşı karşıya bulunduğuna işaret ederek, bu oyunun İncirlik üzerinden oynanmak istendiği konusunda yetkilileri uyardı. İncirlik oyunu BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, asıl oyunun Türkiye üzerine oynadığını dile getirerek, “Buradaki hesap şudur: Madem burada gerçek pürüz Türkiye’dir, o halde nasıl Türkiye 1. Dünya Savaşında Yavuz ve Midilli gibi iki gemi ile savaşın içinde buldu ise aynen bu oyun şu anda İncirlik’te oynanmak isteniyor. Siyasi iktidarın dikkat etmesi lazım. Aksi takdirde bir savaşa Türkiye’nin girmesi demek Türkiye’nin bölünmesi demektir.” Türkiye’yi engel görüyorlar Prof. Dr. Haydar Baş, Ortadoğu’nun üzerinde birilerinin hesabı olduğuna işaret ederek, “Ortadoğu halkının birbirine düşmesi, geçmişimiz Osmanlıya karşı gelmesi durduk yerde olmuş bir hadise değildir” dedi. Prof. Dr. Baş, şunları söyledi: “Bu bölgede gerek İsrail’in, gerekse ABD’nin, Batı dünyasının önünde en büyük engel, bütün Batılılaşmak istemesine, Tanzimat’tan bu tarafa Avrupalı olmak istemesine rağmen en büyük engel Türkiye’dir. Çünkü Türkiye asırlar boyu bu coğrafyanın insanına liderlik yaptı.” Geçen hafta Ortadoğu coğrafyası yoğun bir gündem yaşadı. Irak’ta, seçimden başka her şeye benzeyen bir seçim gerçekleşti. Bu coğrafyada hesabı olanlar hedeflerine bir adım daha yaklaştı. Ardından bir adım daha atıldı. Lübnan eski başbakanı Refik Hariri’ye suikast haberi geldi. Sorumlu adres olarak da hemen Suriye gösterildi. Ve bu ülkeye yönelik bir takım gelişmeler birbirini takip etti, ediyor. Çözmesini bilmeyenler açısından çözülmesi zor denklemler özelliği taşıyan ve tabiî ki Türkiye’yi de çok yakından ilgilendiren Ortadoğu’daki son gelişmeleri BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş tahlil etti. Nihat Hekimoğlu’nun sorularını cevaplandıran Prof. Dr. Haydar Baş’ın yaptığı tahlilde Ortadoğu’da cereyan eden tüm gelişmelerde asıl hedefin Türkiye olduğu bir kez daha gözler önüne serildi. Muhterem Hocam, geçen hafta Lübnan eski Başbakanı Refik Hariri öldürüldü. Bu olayın hemen ardından ABD, öldürülme olayından Suriye’yi sorumlu tuttu ve Suriye’nin Lübnan’daki askerlerini çekmesini talep etti. İran’la zaten nükleer tesis sıkıntısı devam ediyor. Irak’ta bir seçim oldu. Kürtler, Kuzey Irak’ta istedikleri noktaya geldiler. ABD’nin İran ve Suriye’ye karşı İncirlik’i kullanmak için birtakım talepleri var. Ortadoğu’da böyle bir manzara var. Bu manzarayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Prof. Dr. Haydar Baş– Biz Ortadoğu hakkında düşüncelerimizi çok öteden beri izah ettik. Bugün de temel itibariyle tespitlerimizin çok doğru olduğunu, isabet kaydettiğini görüyoruz. Biz, Ortadoğu bölgesinde üç asırdır cereyan eden hadiseleri araştırıp elde ettiğimiz verilerle hadiselere baktığımız zaman Ortadoğu’nun kendi haline bırakılmayan bir coğrafya olduğunu gördük. Ortadoğu arkaplansız anlaşılamaz Hülasa etmekte fayda var. Olayların başlangıcını bizi takip edenler bilsinler ki sonunun nereye gidebilecek olduğunu kendileri de tahmin edebilsinler. Hadiselerin zuhur sebeplerini ortaya koymadan adam ortaya çıkıyor, birtakım yorumlar yapıyor, bunlar fikir jimnastiği oluyor. Doğruluk payı hiç de yok denmez. Ama bu işin illetini teşkil etmediği için de kesinlikle bu tespitler olayı görme bakımından doğru değil. İşte bu mantıkla biz hadiseye baktığımız zaman görüyoruz ki Ortadoğu’nun üzerinde birilerinin hesabı var. Ortadoğu halkının birbirine düşmesi, geçmişimiz Osmanlıya karşı gelmesi durduk yerde olmuş bir hadise değildir. Ancak şu hususu da belirtmek lazım. Dolduruşa gelenler maalesef bu, Müslüman Arap kardeşlerimizdir. İslam tarihine baktığımız zaman yine bu insanlar aşere–i mübeşşereden olan ve Hz. Peygamber (sav) Efendimiz’in sevgili damadı Hz. Osman’ı şehit etmişlerdir. Bunlara Haricîler denir. Bu insanlar kolay ikna edilebilen, heyecanlı oldukları için de hadiselere hemen sürüklenebilen karakterdedirler. İşte bu karakterlerinden, bu zafiyetlerinden olacak ki toplumu ifsad etmek için hareket tarzı belirleyenlerin bunlar çok işine yarıyor. Ardından hilafet için Hz. Ali efendimizi Kûfe’ye davet ediyorlar. Gelişinin 6. veya 7. günü olması lazım, bir sabah namazında İbn–i Mülcem denilen zat tarafından şehit ediliyor. Bunlar şehit edilirken enteresan bir mantık var ki bu cinayeti işleyenler güya din adına bunu yapıyorlar. Halbuki din adına yapılan bu eylemler tamamen din dışı, şehit ettikleri iki zat da Hz. Peygamber’in çok sevdiği iki damadı, bunların ötesinde her iki zat da aşere–i mübeşşereden yani cennetle müjdelenen on şahıstan ikisi. Artı, bu insanlar Peygamber’e o kadar yakın olmuşlar ki onları Peygamber’den ayrı mütalaa etmek hiç mümkün değil. Yani şunu demek istiyorum: Bizzat İslam’ın kendisini temsil eden bu kadar yakın insanları bir gafletle yok edebiliyorlar. Çok daha acısı yine aynı bölge halkı İmam–ı Hüseyin efendimizi davet ediyor. Enteresandır; Hz. Hüseyin’in çok müthiş bir karakteri var. Yanlışa, batıla direnmede aslında bütün insanlığa bir örnektir; sadece İslam toplumuna değil. O günün şartlarında ortaya konulan zulmün, haksızlığın, adaletsizliğin karşısında tam bir İslam karakteri ile duruyor. Peygamber torununa yakışsa ancak bu kadarı yakışır. Şehit olacağını bile bile olayların üzerine gidiyor ve şehadet şerbetini içiyor. İmam–ı Hüseyin efendimiz şehit ediliyor. Mübareğin vücudunda 33 mızrak ve bir o kadar da darbe izi oluyor. Bu da yetmiyor başı gövdesinden alınarak zamanın halifesine müjde olsun diye taşınıyor. Bunların tamamı da enteresandır din adına yapılıyor. Öyle bir katliam ki hiç bir gerekçe olmadan bu kadar zulüm yapılabiliyor. Niçin bu kadar temele indik? Yani o coğrafya istismara çok müsait. O coğrafya Peygamber torununa dahi gözü kapalı saldırıyorsa müsaade edin de Peygamber’in halifesine de saldırsın. İşte bu gözü kapalı olmalarından kaynaklanacak ki o bölgede, Hicaz bölgesinde hükümran olan dedelerimizi o topraklardan, İngilizlerin oynadığı oyunlara alet olarak çıkarma projelerinde en başta rol alıyorlar. Çok cüz’î paralarla bizi o coğrafyadan çıkartıyorlar. Hz. Peygamber Efendimiz’in, Hz. Hüseyin’i şehit edenler hakkında enteresan bir bedduası vardır. Bugün kader onu ortaya çıkartıyor. O coğrafya adeta zulümle eşdeğer olmuş. Başta İmam–ı Ali, İmam–ı Hüseyin efendimizi, dedelerimizi, zamanın halifesini arkadan vurarak o bölgeyi tamamen İngilizlerin oyuncağı haline getirmişler ve müsait bir coğrafya haline getirmişlerdir. Şimdi dikkat edersek o günden bugüne, o coğrafyada hiç bir kabilenin iki yakası biraraya gelmemiştir. O kadar bolluk içinde yüzmelerine rağmen hepsi darlıkla başbaşadır. Körfez ülkelerinin hali ortadadır. Her gün bir şeyin olacağı endişesi ile yaşamaktadırlar. Irak’ın hali ortadadır. Irak’ta o kadar Müslüman kadının namusuna tecavüz edilmiştir. Yüzbinler, sokakta, evde, caddede bombardımana tabi tutulup şehit edilmiştir. Hâlâ can emniyeti hiç bir yerde yoktur. Mal, namus emniyeti yoktur. Böyle bir coğrafya haline geldi, getirildi. Failler gizli değil Niçin getirildi? Bazı arkadaşlar, o coğrafyada ABD’nin BOP projesinin hayata geçmesi, Çin’in o coğrafya ile irtibat kurmasına mani olmak gibi çok hayali bir düşünce içerisindeler. Bir defa o coğrafyadaki hadiseleri yapanlara sormak lazım. “Siz bu işi niçin yapıyorsunuz?” diye sormak lazım. O hadiseleri yapanlar geçmişte İngilizler, şimdi Amerikalılar, Yahudi lobilerinin ABD’de hakim olması münasebetiyle onlar, bilhassa Fırat ve Dicle havzasını arz–ı mev’ud olarak kabul ettikleri için o bölgede hesapları var. Bunun için de Türkiye’nin Güneydoğusunda 450 bin dönüm yeri kendi vatandaşlarının tasarruflarına geçirmiş vaziyetteler. Yine o bölgede hesabı olan Amerikan, İngiliz, Fransız, Hollanda kökenli şirketler Türkiye’den 100 bin dönümün üzerinde arazi satın almıştır. Bir o kadar yer kiralanmıştır. Türkiye’nin yedide ikisi maalesef Türk milletinin tasarrufundan çıkmıştır. Bunu yapanlar İngiliz, Amerikan, İsrail mantalitesiyle hareket eden insanlardır. Çin olamaz mı? Olamaz. Neden olamaz? Bush, “Ben o bölgeye şu kadar sürecek bir Haçlı seferi için geliyorum” diyor. Fail hangi gaye ile geldiğini ifade ederken senin benim sözümün bir kıymeti yoktur. İsrail, “O bölge benim tabiî arazimdir” diyor. “Bana vadedildi” diyor. Prof. Dr. Haydar Baş– “Burası bana Yahova tarafından verildi”, diyor. Kendisi bu bölgenin üzerindeki hesabını açık ve net olarak beyan ederken farklı bir kulvarda değerlendirmemiz hadiseyi bilerek veya bilmeyerek saptırmaktan başka bir işe yaramaz. Bu bölgede gerek İsrail’in, gerekse ABD’nin, Batı dünyasının önünde en büyük engel, bütün Batılılaşmak istemesine, Tanzimat’tan bu tarafa Avrupalı olmak istemesine rağmen en büyük engel Türkiye’dir. Çünkü Türkiye asırlar boyu bu coğrafyanın insanına liderlik yaptı. Bu coğrafyanın başını çekti. Balkanlar ile Kafkaslar arasında bir köprü oldu. Avrupa ile Asya’yı birbirine bağladı, bağlıyor. Hangi açıdan bakarsanız bakın Türkiye’nin konumu çok farklı. Burada Suriye’nin, İran’ın fonksiyonu yok mu? Elbette var. Ama bunlar bir diş ağrısı mesabesindedir. Dişi antibiyotikle kurutursunuz, çekersiniz, iş biter. Fakat Türkiye öyle değil, Türkiye işin beynidir, kalbidir. Onun için bu belde, Türk coğrafyası bütünüyle tasarruf altına alınmadıktan sonra zannetmeyin ki bu hadiseler durulacaktır. Kesinlikle durulması mümkün değildir. Lübnan eski Başbakanı niye öldürüldü? Şu anda oynanmakta olan çok enteresan da bir oyun var. Bu oyun nedir? İncirlik üssü zaten ABD’nin tasarrufunda ama öyle bir isteniyor ki hiç bir şeyine karışmayacaksınız, her türlü hareket kabiliyetine sahip olacak ve sorumlu olmayacak, böyle bir düşünce ile İncirlik bizden isteniyor. Ben bu olayı tabir–i caizse 1. Cihan Savaşında Osmanlının savaşın içine girmesine biraz da benzetiyorum. Mesela Lübnan eski başbakanının vurulması ile Ortadoğu’nun getirilmek istendiği nokta tıpkı şuna benziyor. ABD o bölgeye inebilmek için bir terör bahanesi ortaya koymuştur. Birincisinde 11 Eylül’de Usame bin Ladin’in uçakları geliyor, ikiz kuleleri yıkıyor. Bu, o kadar büyük bir tiyatro ki bu derece güçlü Usame bin Ladin, gider, Beyazsaray’ı vurur. Kalkıp da niye ikiz kuleyi vursun ki. Askeri gücünün olduğu merkezi bizzat vurur, yok eder. Bu derece istihbarata, hareket kabiliyetine sahip adam bunu yapar. Dünya da rahata kavuşur. Böyle bir şey olmadığına göre demek ki bunlar kendi içlerinde bir bahane ile harekete geçtiler, bu olayları organize ettiler. Bu gerekçeyle Afganistan’da Usame bin Ladin arandı. Geldi, belli merkezler tutuldu. Peki Ladin nerede? Madem onun için geldin, niye bu adamı bulmuyorsun? Kısaca mesele tam bir tiyatro. Bunu, bizi takip eden kardeşlerimizin iyi görmesi lazım. Lübnan’ın geçmişteki başbakanının bir suikaste kurban gitmesi de böyle. Suriye’ye saldıracak. “Bunu sen yaptın” diyor. Kısaca bu terör bahanesi mantığı ile işin içine girdiğin zaman bu işi bizzat iddia edenlerin yaptığı ortaya çıkıyor. Suriye’nin işi bitmiş bir başbakanla uğraşma lüksü de, fantazisi de olamaz. Çünkü adam zaten kendi derdine düşmüş. Türkiye’ye İncirlik oyunu Burada asıl oyun Türkiye üzerine oynanıyor. Buradan gerek İran’a gerek Suriye’ye bir savaş ilan etmesi zor belki de imkansızdır. Çünkü Irak’a girdi. Halini görüyoruz. Öyle bir manzara ile karşı karşıya ki her gün bin tane musibetle içiçe yaşıyor. Her gün askeri ölüyor. Bunun ancak onda biri basına intikal ediyor. Böyle bir manzarada, henüz daha Irak’ı kendi bakımından teminat altına alamayan ABD’nin Suriye, İran gibi devletlerin üzerine gitmesi hiç mümkün değil. Peki buradaki hesap nedir? Buradaki hesap şudur: Madem burada gerçek pürüz Türkiye Cumhuriyeti Devletidir, o halde nasıl Türkiye 1. Dünya Savaşında Yavuz ve Midilli gibi iki gemi ile savaşın içinde buldu ise aynen bu oyun şu anda İncirlik’te oynanmak isteniyor. Siyasi iktidarın dikkat etmesi lazım. Hadiseleri çok iyi gözlemlemesi lazım. Aksi takdirde bir savaşa Türkiye’nin girmesi demek Türkiye’nin bölünmesi demektir. Böyle haksız bir savaşın içinde bulunması bugüne kadar hazırlanan ortamın fitne olarak zuhur etmesine sebep olur ki kaynamalar başlar Allah korusun Türkiye bölünebilir. ABD’nin İncirlik’i kullanmak istemesi Türkiye’yi bölme projesidir. Bunu çok iyi görmek lazım. Bunun önüne geçmek için de ABD’nin ürettiği politikaları gününden evvel tespit edeceğiz. Buna mukabil projeler ortaya koyacağız. Mesela burada İran ile Suriye çok akıllı bir tavır ortaya koydular. Rusya ile beraber bir bütünlük oluşturdular. Şimdi Suriye’ye herhangi bir müdahale bu üç devletin koruması ile tepki görecek. Amerika için iş biraz daha zorlaşmış vaziyette. Elini bu ateşin içine sokmayacağına göre kimi sokacaktır? Türkiye’yi sokmak isteyecektir. Ama Türk kamuoyu kesinlikle buna müsaade etmez. Etmesi de mümkün değildir. Hangi açıdan bakarsanız bakın zerre kadar menfaatinin olmadığı bir şeye nasıl girecektir. Bence Türk siyaseti çok zor günlerden geçiyor. Ancak bu zor günlere de Türkiye getiren maalesef bu siyasettir. Bu arkadaşlar ya geçmişi çok iyi bilmedikleri veyahut da çok ciddi oyuna geldikleri için bu kaderi maalesef yaşama noktasına gelmişlerdir. Biz yine söz konusu Türk milleti olduğu için dua edelim, Allah onların da ferasetini, basiretini açarak doğruyu görme ve doğru şekilde icraat etme imkanı nasip etsin.

Günün Önemli Haberleri