Niye değiştirmiyoruz yasaları?
Kötü binaları yapanları, o binalara izin verenleri, denetleyenleri
niye ağır cezalara çarptırmıyoruz.
Hatta bu organizasyonu kuran belediye başkanlarını neden
sorumlu tutmuyoruz.?
Sistem öyle bir kurulmuş ki; deprem Allahın takdiri, ölüm
de öyle, e o zaman ölenlerin arkasından bolca dua et, kalanların
hayat koşullarını tartış bitsin bu iş.
Ne güzel.
Ya yapılan hayat hırsızlığı...
Biz hırsızları cezalandırmıyor muyuz? Cezalandırıyoruz
hatta, baklava çalan çocuklara onlarca yıl ceza
istiyoruz.
İnsan öldürene ceza yok mu bu memlekette, var.
Peki malzemeden çalan müteahhide niye ceza yok? O
müteahhidin yaptıklarını denetleyecek olanlar suçlu değil
mi?
Bu işlerin organizasyonunu kim yapacak, ben değil yerel
yönetimler...
Peki depremin ardından yan yatan binaların, çevresindekiler depreme
meydan okurken ortada moloz yığınına dönen apartmanların sorumlusu
kim?
Kime hesap sorulacak.
Bir Gölcük örneği var önümüzde.
Veli Göçer diye her yeri oynayan bir adam dışında kim
cezalandırıldı. Bilen var mı?
Binaları denetleyen uzman bu işin hesabını verdi
mi?
Belediye sorumlu tutuldu mu?
Bir tek Veli Göçer.
Onun dışındaki kimse suçlu değil öyle mi?
İşte ağır bir depremin ardından sorgulamayı aynı ciddiyette
yapmazsanız, bir başka deprem gelir kapınıza dayanır.
Aynı manzaraları yeniden görürsünüz.
Demiri olmayan moloz yığınları da şaşırtır uzmanları, dik duran
binaların arasında çöken apartmanda.
Keşke bu acı bu kez herkese ders olsa?
Gerekiyorsa yasalar değişse, ama değişmese bile yıkılan binalarda,
projelerin altında kimlerin imzası varsa onlar sorumlu tutulsa.
Hakim karşısına çıkarılsa.
Hayat hırsızlığından, cinayetten yargılansa.
En ağır cezalar verilse.
Keşke.
Ama biz yine unuturuz.
Bir bilemediniz iki ay daha bu meseleyi konuşur, sonra
unuturuz.
Bir sonraki depreme kadar iptidai sistemi sorgulamak
kimsenin aklına gelmez.
Kimin yargılandığını da kimse merak etmez.
Ölen öldüğüyle kalır, kalanları konuşuruz.
Çünkü burası Türkiye ...