Hatip Dicle: Kürtler Köşk seçimlerinde...
Abone olKürt siyasetinin duayen isimlerinden olan ve yaklaşık 5 yıldır cezaevinde olan Hatip Dicle, El Cezire'ye çözüm süreci ve gündeme dair çarpıcı açıklamalar yaptı...
Kürt siyasi hareketinin en önemli
isimlerinden olan Hatip Dicle tutuklu bulunduğu Diyarbakır D tipi
Cezaevi’nde El Cezire Türk'ten Helin Alp ile görüştü. Birbirinden
çarpıcı açıklamalarda bulunan 60 yaşındaki Kürt siyasetçi çözüm
sürecinden yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimlerine, özerklikten Kürt
siyasi hareketine yapılan eleştirilere kadar birçok konuyu
değerlendirdi.
İşte röportajdan çarpıcı bölümler:
"ÇOĞU HAKİM İÇİN HUKUKUN ANLAMI:
DEVLETİN BEKASINI KORUMAK"
"Kürt sorunu karşısında hakimlerin çoğunun zihniyeti aynıdır. Bu
mahkemeler, yargılanmamıza ve dosyalarımıza siyasi gözlüklerle
bakıyor. Tutukluluğumun devamı ile ilgili verdikleri kararların
gerekçelerinin hiçbiri objektif ve hukuki gerekçeler değil. Yoksa
60 yaşındaki bir Kürt siyasetçinin 'dağa çıkabileceği' gerekçesiyle
tahliye edilmemesini kararlarına dayanak yapmazlar, absürt
gerekçeler ileri sürmezlerdi. Türkiye'de istisnalar hariç hakimler
için hukukun anlamı, adaleti sağlamak değil ‘devletin bekasını
korumak’tır. Bu gerçeğin en yalın şekli de 'KCK davaları' adı
altında yürütülen rehine operasyonlarında görülüyor."
"KCK OPERASYONLARINI HAZIRLAYAN AKIL
CEMAATİN UNSURLARI"
"2008 yazında PKK ateşkes ilan etmişti. 2009 yılında Kürt
siyasetçilere yapılan ‘KCK operasyonları’ öncesinde Aksiyon
dergisinde ‘şehirdeki KCK yapıları çökertilmelidir. Bu yapılar
çökertilmeden terörle mücadelede başarı sağlanamaz’ şeklinde
yazılar yer almaya başladı. KCK operasyonlarını hazırlayan akıl,
yargı ve polisteki cemaat unsurlarıdır. Ancak hükümet de, 2009'da
başlatılan bu operasyonların dışında değil. Yerel seçimlerden 100
Belediye ile çıkmamızın hemen ardından yapılan bu operasyonlara,
bizi terörize etmek için, ‘KCK şehir yapılanması’ diye bir isim
koydular. Savcılık soruşturmasında savcı bana ‘bizim için legal ve
illegal arasında fark yok’ dedi. KCK operasyonları ile Kürt
siyasetinin legal bir alanı darmadağın edildi."
"Yandaş basın 'hükümetin hiç payı yok', 'cemaat yaptı',
'hükümet akupaktır' diye bir
KÜRT SİYASETİNİN EN GÖZDE
İSİMLERİNDEN! Hatip Dicle, eski DEP’in (Demokrasi Partisi) genel başkanı olduğu 1994 yılında Leyla Zana, Ahmet Türk, Orhan Doğan gibi diğer Kürt siyasetçilerle birlikte tutuklandı ve 10.5 yıl cezaevinde kaldı. Ancak bu Dicle için bir ilk olmadı. 24 Aralık 2009 yılında ‘KCK operasyonları’ ile gözaltına alınan ve yeniden tutuklanan Dicle yaklaşık 4.5 yıldır cezaevinde. |
|
tavır içinde"
“Sayın Başbakan ve Beşir Atalay bu operasyonları destekliyoruz diye
açıklamalar da yaptılar. Hükümet sözcüsü Cemil Çiçek, Iğdır’ın
kazanılmasından sonra ‘Bunlar Ermenistan sınırına dayandı. Artık bu
sorunu partiler üstü anlayışla çözmeliyiz’ diye açıklama yaptı.
Cemil Çiçek aynı zamanda Terörle Mücadele Yüksek Kurulu
Başkanı'ydı. Yandaş basın ‘hükümetin hiç payı yok’, ‘cemaat yaptı’,
hükümet akupaktır diye bir tavır içinde. Oysa bu gerçek dışıdır.
KCK operasyonları adı altında legal alan darmadağın edildi,
çatışmalar yeniden ve çok daha şiddetli bir şekilde başladı.”
"MİLLETVEKİLLİĞİMİN DÜŞÜRÜLMESİ AKP'NİN
İNCE HESABI"
“2007 yılında ANKA ajansına bir açıklamam nedeniyle hakkımda açılan
bir dava vardı ve dosya Yargıtay’daydı. Ancak ilginçtir ki
seçimlerden sadece 3 gün önce karar onandı. Buna rağmen adaylığım
düşürülmedi. 12 Haziran’da yaklaşık 86 bin oyla milletvekili
seçildim. Mazbatam alındı. 21 Haziran’da ise YSK vekilliğimi
düşürdü. Adaylığımın kabul edilip, seçimi kazandıktan sonra
vekilliğimin iptal edilmesi AKP'nin ince hesabıdır. Oysa, bugün
Engin Alan için ya da Sebahat Tuncel için parlamentoda nasıl çözüm
aranıyorsa, benim için de aranabilirdi”
"KÜRT SORUNUN ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜNDE MEDYANIN
SUÇU BÜYÜK"
Kürt siyasetçiler Hatip Dicle ile ilgili ‘devletin yıllardır özel
bir politikasının var olduğu’ şeklinde açıklamalar yapıyor. Dicle,
bu soruyu daha soruyu sorar sormaz ‘kesinlikle’ diye cevap veriyor.
Anlatıyor:
"1991 yılında yemin ettikten sonra medya tarafından linçe tabi
tutulduk. Medya, sistem bizi linç etmeye kalktı. Siyasi hayatım
boyunca konuşmalarımın not edildiğini, ismimin çizildiğini
düşünüyorum."
"TUZLA OLAYLARINDAN SONRA KONUŞMAM
ÇARPITILDI"
12 Şubat 1994 yılında Tuzla Tren İstasyonu'ndaki bir çöp
tenekesine bomba konulması sonucu 5 yedek subay öğrencisi hayatını
kaybetti. Daha sonra Dicle'nin 'üniformalılar hedeftir'
şeklindeki sözleri basına yansıdı. Dicle gerçekten böyle mi dedi?
Soruyu sorar sormaz Dicle, 'kesinlikle var' diye cevap
veriyor.
“Tuzla’daki bombalı saldırıdan sonra Güneri Civaoğlu’na verdiğim
demeçte ‘Tuzla olayını tasvip etmiyoruz’ dedim. Ancak medyada ilk
birkaç gün sadece ‘üniformalılar hedeftir’ şeklinde bir açıklama
yaptığım imajı verildi. Türkiye’de kıyamet koptu. Tuzla olayı hem
devlette hem de toplumda belli bir algı yarattı. Basın toplantısı
yaptım, açıklama yaptım. Ancak basın buna gerekli şekilde yer
vermedi. Bu savaşta, Kürt sorunun çözümsüzlüğünde medyanın da suçu
büyük. Bizleri hep savaş yanlısı olarak gösterdiler. Devletin benim
için bugünkü algısı da 'savaştan yana' olabilir. Bu nedenle
‘hapiste kalmalı diye düşünüyor’ olabilirler. Ancak gerçek bu
değil. Hep barış istedim, hâlâ barış istiyorum.”
"CEZAEVİNDE TUTULMAM SAYIN ÖCALAN'A DA
MESAJDIR"
“Rahmetli Özal'ın ateşkes için bizi Beyrut'a gönderdiği 1993'ten bu
yana Öcalan ile tanışırız. Tutuklanmasından sonra da avukatları
aracılığı ile bana selam ve mesajlar göndermiştir. Örneğin,
'Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na aday mı?', 'DTK
eşbaşkanlığına Hatip Dicle'yi öneriyorum' şeklinde. Bu nedenle,
özünde Kürt sorununun barışçıl çözümüne yönelik her türlü istemini
yerine getirmekten asla tereddüt etmedim. Sanıyorum, devletin beni
siyaseten devre dışı bırakmasında Sayın Öcalan'a da mesaj
göndermesi söz konusu. Devletler muhalif siyasi akımlara karşı bu
tür taktikler uygularlar. İstediklerinin siyaseten önünü açar,
bazılarının da kaparlar. Ben ne yazık ki siyaseten önü kapatılanlar
grubuna dahilim. Devlet beni devre dışı bırakarak, 'siyaseten kimin
önünü açılacağına ben karar veririm' diyor.”
"SÜRECİ TIKAYAN MİT DEĞİL
ERDOĞAN'DIR"
“Sayın Öcalan'la görüşen devlet heyeti yani MİT dünyayı ve
Türkiye'yi iyi bilen bir heyet. Gelişmeleri takip edebiliyor. Sayın
Öcalan'la da belli mutabakatlara varıyorlar. Ancak karar verici
hükümet. Yani Sayın Erdoğan. Devlet heyetinin İmralı ile vardığı
mutabakatlar Sayın Erdoğan tarafından kabul edilmediği için süreçte
zaman zaman tıkanmalar yaşanıyor. Yani süreci tıkayan MİT değil,
Sayın Erdoğan’dır.”
"ERDOĞAN BEN NE DERSEM O OLSUN TAVRI
SERGİLİYOR"
"Zübeyir Aydar, 'Erdoğan çözüm istiyor ancak projesi yok' diyor. Bu
görüşü aynen paylaşıyorum. Erdoğan'ın Kürt sorununa kalıcı, adil ve
onurlu çözüm planının olduğunu sanmıyorum. Erdoğan, konjonktürel
küçük adımlarla 'çözülüyor' gibi göstererek günü kurtarmaya
çalışıyor. Ancak, bu politikanın kendisine daha ne kadar zaman
kazandıracağı konusunda ciddi endişelerim var. Öcalan gibi politik
bir usta ve PKK gibi bir siyasi hareket buna ne kadar sabır
gösterir bilemiyorum. Zaman gösterecek."
PKK SİLAH BIRAKCAK MI?
"Ortadoğu'da genel kalıcı bir barış sağlanmadan Kürtler silah
bırakmaz. Rojava'da YPG olmasaydı, El Kaide'nin Kürtlere ne
yapacağı ortada. Sadece Suriye değil, İran'da, Güney
Kürdistan’daki Kürtler içinde kalıcı bir barış zemini sağlanmalı.
Türkiye ile kalıcı barış sağlandıktan sonra PKK, Türkiye ile
elbette savaşmayacaktır. Kürtler ancak, siyasetin önü açılarak
legal alanlar genişlerse silahı bırakır. Ama siyaset yapanları
cezaevine tıkarsanız, geri dönüşler için gerekli yasal
düzenlemeleri yapmazsanız kalıcı barışı sağlayamazsınız. Yeniden
çatışma sürecine girilirse Suriye ve Ukrayna'da yaşananlar ortada.
Süreç bozulursa sonu kestirilmeyen kaosa yol açar."
KÜRTLER KÖŞKE SEÇİMLERİNDE ÖCALAN'A
BAKACAK
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde HDP kendi adayını çıkaracağını
söyledi ancak Başbakan Erdoğan aday olursa Kürtlerin son noktada
kimi destekleyecekleri konusunda Dicle, İmralı’yı işaret
ediyor.
“Henüz Sayın Erdoğan'ın adaylığı kesinleşmiş değil. Ancak
Cumhurbaşkanlığı adaylığı kesinleşirse, Kürtlerin nasıl bir tavır
alacağı önümüzdeki iki aylık süre içinde İmralı ile sürdürülen
görüşmelerin kaderine bağlı olacaktır.”
"KÜRTLERİN MUHATABINI TÜRKİYE TOPLUMU
BELİRLİYOR"
"Kürtlerin muhatabını, yani iktidarı, Türkiye toplumu belirliyor.
Kürtler belirleyici değil. Liberallerin ve Kürtlere eleştiri
yapanların, sorunun derinliğini ve mekanizmayı anlayamadığını
düşünüyorum. ‘Bu hükümetle olmaz’ diyorlar,’yeni bir okuma’
yapmamızı söylüyorlar. Peki, çözüm önerileri var mı? Eğer, ‘yeniden
savaşın’ diyorlarsa savaşanlara saygılı olacaklar mı? Ayrıca,
onların siyaseten gönlü CHP’de olabilir. Ancak, CHP, barıştan yana
hangi tavrı geliştirdi? Asimilasyona karşı bile değil. Ulusalcı ve
Kemalist zihniyetle hangi mesafeyi alabiliriz? CHP ile hangi
mesafeyi alabiliriz? Bunun cevabını verebilirler mi?"
AB VE ABD'YE ÇÖZÜM SÜRECİ
ELEŞTİRİLERİ
"ABD ve AB'nin Kürt sorununu Türkiye halklarının kardeşliği
temelinde çözmek istediklerini düşünmüyorum"
“Kürt sorununu yaratan temel siyasi güç, Osmanlı yıkıntıları
üzerinde yeni bir Ortadoğu dizaynı yapan İngiliz ve Fransızların,
Kürdistan'ı dörde parçalamaları ve 1920'lerde Kuzey parçasını Yeni
Türkiye Cumhuriyeti'ne, Güney ve Batı Kürdistan'ı ise daha sonra
devletleşecek olan Irak ve Suriye devletlerine, statüsüz bir
şekilde bırakmaları ile başladı. Bugün ne ABD ne de AB'nin, Kürt
sorununu Kürt halkının özgür iradesi doğrultusunda, Türkiye
halklarının kardeşliği temelinde çözmek istediklerini düşünmüyorum.
Bu iki siyasi güç açısından Kürt sorunu, Türkiye devletini
kendilerine bağımlı tutmanın bir manivela kolu durumundadır. Bu
sorunu çözecek asıl dinamizm, siyasal analizlerini böyle yapan
siyasal dinamikler ile Türkiye halklarının demokrasi
mücadelesidir.”
"LİBERALLER RAHAT OLMALIDIR YA HEP BERABER
YA HİÇ BİRİMİZ!"
"Bizim savunduğumuz özerklik, sadece Kürdistan için değil tüm
Türkiye coğrafyasının 20-25 özerk bölgeye ayrılarak yerinden
yönetimi esas alıyor. Özerklik, doğrudan demokrasiyle toplumun
kendi çıkarlarını yönetmesi ve kendi geleceğine özgürce karar
vermesi projesidir. Liberaller, rahat olmalıdır. Nasıl ki
Kürdistan'da baskı, inkar ve zulüm devam ederken Türkiye'de
demokrasiden söz edilemezse tersi de doğrudur. Ya hep beraber ya
hiç birimiz."
SEÇİM SONUÇLARI ÖZERKLİĞİN ONAYI
MIDIR?
"Demokratik özerklik halk tarafından inşa projesidir. Bu inşanın
kültürel, ekonomik, siyasal, sosyal, hukuki, öz savunma,
diplomatik, ideolojik boyutları vardır. Önemli olan bu sivil toplum
inşasının aşağıdan yukarıya doğru piramit şeklinde inşa
edilmesidir, ilanı değil."
Kürt hareketi ulus devletten vazgeçtiğinden ve demokratik ulus
inşasından bahsediyor. Siz de daha önce verdiğiniz röportajda 'ulus
devleti çöpe attık' dediniz. Sizinle ilgili genel algılardan
biri 'radikal milliyetçi' olduğunuz şeklinde. Ancak,
'bağımsızlık fikrini çöpe attık' beyanınız yer aldı. ‘Ortak vatan’
ve ‘ulus’ vurgusu da yaptınız. Siz mi değiştiniz? Yoksa bu algı mı
doğru değildi?
KÜRT HAREKETİ OLGUNLUK
DÖNEMİNDE
“Siyasi hareketler de tıplı canlı gibi doğar, gençlik yıllarından
geçer ve olgunlaşır. Bizler de şu anda kendimizi olgunluk döneminde
değerlendiriyoruz. Dünyadaki, Türkiye ve Kürdistan'daki yeni
koşulları değerlendirerek program, strateji yenileyebiliriz.
Geçmişle ilgili farklılıkları da bu kavramda gerekir.”
RÖPORTAJIN TAMAMI İÇİN BURAYA TIKLAYIN...