Hatay’da yabancılar cirit atıyor
Abone olDemokratik Sol Parti (DSP) Genel Başkanı Masum Türker, Hatay’ın yanlış politikaların neticesinde yabancıların cirit attığı bir yer haline ge...
Demokratik Sol Parti (DSP) Genel Başkanı Masum Türker, Hatay’ın
yanlış politikaların neticesinde yabancıların cirit attığı bir yer
haline geldiğini söyledi.
Masum Türker, partisinin Düzce İl Kongresi’ne katılmak üzere
geldiği Düzce’de son dönemde yaşanan olaylarla ilgili açıklamalarda
bulundu. Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde yaşanan patlamadan çözüm
sürecine birçok konuya değinen Türker, hükümetin olayları
kamuoyundan gizleme çabası içerisinde olduğunu iddia etti.
Partisinin Düzce İl binasında basın mensuplarının sorularını
yanıtlayan DSP Genel Başkanı Masum Türker, Türkiye’nin Suriye
politikasını eleştirerek, Hatay’ın yabancıların cirit attığı bir
yer haline geldiğini savundu. Türker, yaptığı konuşmada,
Türkiye’nin Suriye politikasının, Türkiye’yi mezhep ayrımından yola
çıkarak büyük bir kargaşa merkezi haline getireceğini savundu.
Türker, bir zamanlar birlikte tatil yaptığı Esad’ı, Başbakan’ın
şimdilerde karşısına aldığını belirterek "Esad için kimyasal silah
kullanıyor açıklaması yapmasının ardından ABD Başkanı Barack Obama
dahi tepki göstermiştir. Bunun için yeterli delil olmadığını dile
getirmiş ve bunun gerçek olmadığını söylemiştir. Dünyanın hiçbir
yerinde hiçbir lider bu diktatör dahi olsa kendi halkına karşı
kimyasal silah kullanmaz. Çünkü kimyasal silahların etkisi 15 yıl
sonra geçmeye başlamaktadır. Bunun aynısını Saddam yönetimine
yapmışlardı. Şimdi o dönemde bunu savunan İngiltere Başbakanı ve
Dışişleri Bakanı halkı kandırmaktan dolayı yargılanmaktadır. Bu
halkı yanlış bilgilerle kandırmaktan öte bir şey değildir"
dedi.
Hatay’ın bu yanlış politikaların neticesinde yabancıların cirit
attığı bir yer haline geldiğini anlatan Türker, şöyle konuştu:
"Televizyon ekranlarında hep kampları görüyoruz. Ancak, Reyhanlı
gibi yerlerde şehir merkezlerinde hep Suriyeliler var. Parası olan
Suriyeliler yer satın alarak, dükkan satın alarak buralarda güç
sahibi oluyor. Araçların çoğu Suriye plakalı. Suriye konusunda
Rusya ve ABD anlaştı. Esad yönetimi kalacak ve Rusya kontrolünde
olacak. Başbakan’ın bir ABD ekranlarında, olası bir harekatta kara
harekatına destek veririz açıklaması oldu. Bunun üzerine bu olaya
tepki gösterdik. Bu savaş kararı sayılır. Meclis’ten bu yönde bir
karar çıkmadıkça bu gerçekleşemez dedik. Bu yankı bulmuş olmalı ki
bir düzeltme açıklaması geldi. Bu olayların tek sorumlusu hükümetin
yanlış olan dış politikasıdır”
Çözüm sürecine de değinen Türker, bu doğrultuda oluşturulan akil
adamlar heyetinin de çözüm süreci ile ilgili herhangi bir bilgiye
sahip olmadığını savundu. Akil adamların gün geçtikçe
AKP’lileştiğini ileri süren Türker, sözlerini şöyle sürdürdü: “Akil
adamlar fikri ilk olarak 2004’te Abdullah Öcalan’dan geldi. Bundan
1,5 yıl önce Tayyip Erdoğan biz bu işi akil adamlarla çözeriz
açıklamasında bulundu. CHP’nin de bu yönde önceden teklifte
bulunmuş olması sonucu akil adamlar heyeti oluşturuldu. Ancak bizim
bununla ilgili bir açıklamamız oldu. Eğer bu akil adamlar meclis
adına çalışırlar ise Birleşmiş Milletler’in Cenevre Anlaşması’nın
3. maddesine göre Abdullah Öcalan terörist başı olmaktan çıkar ve
hak ve özgürlük arayan bir isyancı haline gelir. Bu da hemen
serbest bırakılması anlamına gelir. Başbakan da bu heyetin meclis
dışından oluşacağını ancak danışman zihniyeti ile çalışacaklarını
ifade etti. Akil adamları biz inceledik. Akil adamlar üç gruptan
oluşuyor. Bunlardan biri AKP’nin kuruluşunda yer almış felsefesini
benimsemiş, geçmişte milletvekilliği yapmış devrim karşıtı grup
olarak nitelendirebileceğimiz bir grup. İkincisi liberal demokrat
görüntüsünde olan PKK’yı terörist olarak görmeyen bir grup. Diğeri
ise şöhretlerinden dolayı seçilmiş, insanların fikirlerini
değiştirmekte büyük katkı sağlayacak olan sanatçılar grubu."
Akil adamların çözüm süreci ile ilgili en ufak bir bilgileri
olmadığını anlatan Türker, şunları söyledi: "Bu kan dursun ve barış
olmalı gibi genel ifadelerin dışında hiçbir açıklamaları yok.
Gittikleri yerlerde de bunu dile getiriyorlar. Oysa çözüm
sürecinden hiç bahsetmiyorlar. Bunun nasıl uygulanacağı ya da nasıl
işleyeceği ile ilgili bilgiye sahip değiller. Aldıkları tepkiler
zaten bu yönde. Herkes barışın olması, kanın durması gerektiğini
söylerken, vatanın bölünmez bütünlüğünün korunması konusundaki
hassasiyetini dile getiriyor. Zaten bu süreçle ilgili bir anlaşma
yapıldı. Bu anlaşma Abdullah Öcalan ve Başbakan arasında
gerçekleşti. Başbakan çıkıp bu anlaşmanın detaylarını açıklamalı.
Bu anlaşma Türkiye, Suriye ve Irak’ta yaşayan Kürtlerin birleşerek
federasyon kurması. Daha sonra Türkiye ile birleşerek konfederasyon
oluşturulması. Bunun gerçekleşmesi için de Güneydoğu’dan bir
bölümün bu yönetime verilmesi gerekiyor. Anlaşma işte bu küçük Orta
Doğu projesidir. Eylül ayında bir AK Partili bu konu ile ilgili
olarak Türkiye Birleşik Cumhuriyeti kurulsun şeklinde bir
açıklamada bulunmuştu. Erdoğan, bizi sonu meçhul bir çözüm sürecine
doğru götürmektedir. ”
Son olarak Başbakan Erdoğan’ın ABD ziyaretinde yaşananlara değinen
Türker, karşılamanın fazla abartıldığını bunun sadece normal bir
tören olduğunu söyledi. Türker, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
“Davetli olarak gittiği için kendisine özel yer tahsis edilmiştir.
Bu gayet normaldir. Bundan önceki başbakanlara da aynı şey
uygulanmıştır. Buradan itibarlı ya da değil anlamı çıkarmak yanlış
olur. Rahmetli Ecevit de Demirel de bu şekilde konaklamışlardır.
Özal itibarsız mıydı yani. Bunu düşünmek saçma olur. Eğer davetli
olarak giderseniz bu normaldir. Aksi durumda siz talepte bulunur ve
giderseniz otelde kalırsınız.”