Hasip Kaplan: Hükümet darbeciler gibi davranıyor!
Abone olHDP'li Hasip Kaplan, MGK bildirisindeki "illegal görünümlü legal yapılanma"yla HDP'nin kastedildiğini ileri sürerek, hükümetin daha önceki dönemlerdeki darbeciler gibi konuştuğunu öne sürdü.
Milli Güvenlik Kurulu'nun 10 buçuk saat
süren son toplantısının ardından, HDP Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan, MGK bildirisindeki "illegal görünümlü legal yapılanma" ile
HDP'nin kastedildiğini vurgulayarak, partinin kapatılma süreci için
düğmeye basıldığını, son MGK toplantısı, Doğan Güreş'in
Genelkurmay Başkanı olduğu dönemde yapılan MGK toplantılarına
benzediğini ileri sürdü.
ARINÇ KONUŞTU, GÖZLER HDP'YE
ÇEVRİLDİ
MGK toplantısının ardından yayınlanan bildirideki "legal görünümlü
illlegal paralel yapılanma ile mücadele" ifadesi çok tartışıldı.
"Legal görünümlü illlegal paralel yapılanma" ifadesi ile Gülen
cemaati yapılanmasının kastedildiği çoğunluk tarafından kabul görse
de, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın dünkü Bakanlar
Kurulu toplantısından sonra yaptığı açıklama, gözlerin HDP'ye
çevrilmesine neden oldu.
Kaplan şöyle konuştu: ”Cumhurbaşkanının, hükümet
üyelerinin açıklamaları, yaptıkları mitingler HDP’nin kapatılması
için kamuoyu oluşturulmasını, kamuoyu nezdinde HDP’nin linç
edilmesini amaçlamaktadır. Kırmızı kitapta, Devlet Güvenlik
belgesinde irtica tehdit olarak yer almaz. Ancak demokratik
muhalefet, sol muhalefet, HDP güvenlik tehdidi olarak görülür.
Hükümetin çıkaracağı son güvenlik paketi de doğrudan bu demokratik
muhalefeti susturmaya yöneliktir. Hükümet, daha önceki dönemlerdeki
darbeciler gibi konuşuyor, hareket ediyor.”
"HÜKÜMET, DOĞAN GÜREŞ'İN DÖNEMİNDEKİ GİBİ
KONUŞUYOR"
Son MGK toplantısını, HEP ve DEP'in katıldığı, Doğan Güreş'in Genelkurmay Başkanı olduğu dönemdeki MGK toplantılarına benzeten Kaplan, şöyle konuştu:
"Son MGK toplantısı, Doğan Güreş'in Genelkurmay Başkanı olduğu dönemde yapılan MGK toplantılarına benziyor. Cumhurbaşkanı'nın, hükümet üyelerinin açıklamaları, yaptıkları mitingler HDP'nin kapatılması için kamuoyu oluşturulmasını, kamuoyu nezdinde HDP'nin linç edilmesini amaçlamaktadır. Kırmızı kitapta, Devlet Güvenlik belgesinde irtica tehdit olarak yer almaz. Ancak demokratik muhalefet, sol muhalefet, HDP güvenlik tehdidi olarak görülür. Hükümetin çıkaracağı son güvenlik paketi de doğrudan bu demokratik muhalefeti susturmaya yöneliktir. Hükümet, daha önceki dönemlerdeki darbeciler gibi konuşuyor, hareket ediyor."
KAPLAN: HDP'NİN KAPATILMASI İÇİN DÜĞMEYE BASILDI!
Hürriyet'ten Zeynep Gürcanlı'nın haberine göre HDP Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan, MGK bildirisindeki "illegal görünümlü
legal yapılanma" ile HDP'nin kastedildiğini vurgulayarak, partinin
kapatılma süreci için düğmeye basıldığını söyledi.
Hürriyet'in sorularını yanıtlayan Kaplan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve hükümet üyelerinin, 6-7 Ekim olaylarından HDP'yi sorumlu tutan açıklamalarının "yargıya HDP'yi kapatın mesajı" olduğunu söyledi.
"BAŞSAVCI'YA HDP'YE KAPATMA DAVASI AÇIN
İŞARETİ VERİLİYOR"
Kaplan, "Bu demeçler, açıklamalar, mitingler, Yargıtay
Başsavcısı'na parti kapatma davasını açın diye baskı işaretidir. Bu
davayı açın demektir" diye konuştu.
"CUMHURBAŞKANI VE HÜKÜMET, OBAMA'YA
TESLİM OLMUŞ DURUMDA"
Hükümetin bu politikalarının nedenini de "Suriye politikasında
girilen açmaza" bağlayan Hasip Kaplan, "Cumhurbaşkanı, hükümet, ABD
Başkanı Obama'ya teslim olmuş durumdalar, Obama'nın söylemi ve
direktifi ile hareket ediyorlar" dedi.
Hükümetin, Suriye'de IŞİD, El nusra gibi terör örgütlerine destek verdiği izlenimini silmek için bu politikaları izlediğini de iddia eden Hasip Kaplan, "Sudan Devlet Başkanı Beşir misali, haklarında teröre destek vermekten uluslararası tutuklama kararı çıkmasın diye böyle hareket ediyorlar" dedi.
ARINÇ İLK KEZ PARTİ KAPATMADAN
BAHSETMİŞTİ
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, dünkü Bakanlar Kurulu
toplantısının ardından ilk kez "parti kapatmadan" bahsetmişti.
6-7 Ekim'de yaşanan olayların büyük kısmının HDP'nin “sokağa
çıkın” çağrısı ve sosyal medyada bazı örgüt birleşenlerince
gönderilen mesajların ardından yaşandığını belirten Arınç, şöyle
dedi:
"Bunun karşılığında HDP suçlanmıştır. HDP bu suçunu kabullenmek
yerine adeta başka mazeretlerle, alay eder gibi bir tavır içerisine
girmiştir. 40'tan fazla canın hayatını kaybettiği bu olaylardaki
sorumluluklarını inkar etme yoluna gitmişlerdir. Ama bu sefer 1
Kasım'da da yine 'sokaklara çıkın' çağrısıyla bu olayların
benzerlerinin tekrarlanabileceği gibi bir endişe doğurmuşlardır.
Allahım saklasın, Türkiye bunların her gün 'sokağa çıkın'
çağrısıyla canlar ve mallar zarar görecekse, böyle bir süreçten
bahsetmek garip olmaz mı?
Bütün bu olayların pek çoğunda HDP il ve ilçe örgütleri başat rolü
oynamıştır. Bazı olayların içinde HDP milletvekilleri bizzat
bulunmuşlardır. Biz, partilerin kapatılması taraftarı değiliz.
Partilerin kapatılmasını imkansız hale getiren anayasa
değişikliğine biz 'evet' oyu verirken BDP'li veya o zamanki DTP'li
hiçbir milletvekili oylamaya katılmamıştı. Ama düşünün bu tür
olaylarda baş at rolü oynayan bir siyasi parti demokratik ülkelerde
bile hayatiyet bulamaz. Burası Türkiye, biz yaşasınlar istiyoruz. O
siyasi partilerin mensupları bireysel suçları bakımından
yargılansın ama parti zarar görmesin istiyoruz. Ama bunu istismar
etmeye de kimsenin hakkı yoktur.
HDP'nin il, ilçe başkanları, KCK'sı KDK'sı bilmem nesi, hepsi bu
işlerin içerisinde ön planda rol alırken biz onları sadece
eleştirmiş oluyoruz. Onlar da bize karşı ağızlarına gelen her türlü
hakareti savuruyorlar. Bu üsluplarına devam ederse kendileri bilir.
Sürecin ne kadar zararlı sonuçlara yol açabileceğini ve bundan
kimlerin daha çok zarar göreceğini milletvekili olduklarına göre
herkesin çok iyi bilmesi lazım.
Biz, Milli Birlik ve Kardeşlik Projemizin devam etmesi için sabır
gösteriyoruz, bir. İtina gösteriyoruz, iki. Yapılabilecek işlerin
azamisini yapmaya çalışıyoruz, üç. Ama şov yapmak bizim işimiz
değil veya hakaret, tehdit etmek bizim işimiz değil. İllegal
yapılanmalara destek vermek, güç vermek bizim işimiz değil. O
yüzden o arkadaşlara buradan tekrar rica ediyorum, siz kendinize
bir bakın, üslubunuza, yaptıklarınıza bir bakın, bunların gerçekten
çözüm sürecine katkı sağlayıp sağlamadığı konusunda bir kendinizle
muhasebeleşin. Ondan sonra gerekiyorsa bize söz
söylersiniz."
"LEGAL GÖRÜNÜMLÜ İLLEGAL YAPI" MGK
BİLDİRİSİNDE
MGK'nın rekor sürede biten son toplantısının ardından yayınlanan
bildiride, ilk kez "legal görünümlü illegal paralel yapılanma"
ifadesi kullanıldı.
MGK bildirisinin ilgili bölümünde şöyle
denildi:
"Ülkemizin güvenliği, halkımızın huzuru ve kamu düzenini
ilgilendiren hususlar ayrıntılı olarak görüşülmüştür. Bu kapsamda,
milli güvenliğimizi tehdit eden ve kamu düzenini bozan iç ve dış
legal görünüm altında illegal faaliyet yürüten paralel yapılanmalar
ve illegal oluşumlar ile yürütülen mücadelenin kararlılıkla
sürdürüleceği vurgulanmıştır.
Terörle çok boyutlu mücadele kapsamında sürdürülen çözüm süreci
ile alınmış; sürecin oluşturduğu olumlu atmosferi ve huzur ortamını
bozmaya yönelik provokatif olaylara karşı kamu düzeni ve
güvenliğini koruma konusundaki kararlılık teyit edilmiştir.
"
ARINÇ "LEGAL GÖRÜNÜMLÜ İLLEGAL YAPIYI"
ANLATTI
Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından düzenlediği basın
toplantısında da, "legal görünümlü illegal yapı" ifadesini şu
sözlerle açıkladı;
"Bir: Legal görünümlü illegal yapılanma. Yani, bu hukuk tabiridir.
Bunu herkes açıklamak veya anlayabilme kapasitesine sahiptir. Bir
kuruluş vardır ki yasaldır ancak yaptığı işler, bu görüntünün
aksine devletin, hükümetin ya da kurulu düzenin aleyhinedir. Ayrıca
doğrudan doğruya illegal yapılanmalar vardır. Onlar, yasa dışı
örgütler olabilir. Onlarla bir mücadele... Bütün bunların
içerisinde de eğer devletin içeresinde farklı bir yapılanmayla,
ikinci bir devlet görüntüsü verecek bir örgüt varsa bu da elbette
aynı şekilde tehlikeli ve buna karşı tedbirler alınması gerekli
görülmüş demektir.''
''Buradaki ibareden sadece birkaç yılda Türkiye'de tartışması yapılan konularda hedef olan insanları veya topluluğu kastetmediğimiz, bir bütün olarak devletin içerisindeki bu paralel yapılanmalardan; kimisi takibat konusu olmuş, kimisi belki henüz o noktaya gelmemiş varlıkları da anlayabiliriz" diyen Arınç, devletin ve bayrağın bir tane olduğunu, bunların herkesin ortak değerleri olduğunu bildirdi.
Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Maliye varsa ikinci bir maliye, yargı varsa ikinci bir yargı,
asker varsa ikinci bir ordu, emniyetimiz varsa ikinci bir emniyet
yapılanması ve bunların devletin bürokrasisinden emir ve talimat
almadan, kendi yapılanmaları içerisinde hiyerarşik bir düzene
geçtikleri anlaşılırsa bunlar yasalarımız içerisinde suç
sayılmıştır. Dolayısıyla mesela cemaatler konusunun kesinlikle ele
alınmadığını söylemeliyim. Cemaatler, sosyolojik varlıklardır ve o
cemaatler memleketimizde inançlı insanların, dindar insanların
düşünceleri farklı bile olsa devletle kavga etmeyen, yasalarla
kavga etmeyen insanların oluşturduğu birtakım sosyolojik
varlıklardır. Böyle tanımlandığı ve bilindiği halde, sonradan
değişmiş, farklılaşmış bir yapı içerisine bürünmüş ve yasalara
aykırı eylem yapma noktasına gelmişse o zaman bunlara karşı tedbir
almak devletin bekası bakımından fevkalade önemlidir. Şüphesiz, bu
konuda hükümetimiz üzerine düşeni yapacaktır."