Haşim Kılıç'tan kritik mesajlar
Abone olAnayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Yüksek Mahkeme'nin kuruluşunun 51. yıl dönümü töreninde güncel meselelere değindi
Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç, Anayasa yapım sürecinde
değişmemesi gereken tek kırmızı çizginin 'insanlık onuru' olması
gerektiğini söyledi.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, "Barış
düzenine yazılı metinlerle değil, tıkanmış olan kalp ve gönül
yollarının açılmasıyla daha kolay ulaşabiliriz. Bunu sağlayabilecek
yüzyıllardır biriktirdiğimiz çok köklü bir kültüre
sahibiz" dedi.
Yüksek Mahkeme'nin kuruluşunun 51. yıl dönümü dolayısıyla Yüce
Divan Salonu'nda düzenlenen törene, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül,
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanvekili Sadık Yakut, CHP
Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Yargıtay Başkanı Ali Alkan,
Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukcu, Sayıştay Başkanı Recai
Akyel, Başbakan Yardımcıları Bülent Arınç, Bekir Bozdağ, Ali
Babacan, Beşir Atalay, bazı bakanlar, yabancı yüksek yargı
organları temsilcileri ile davetiler katıldı.
YENİ ÜYE KUZ YEMİN ETTİ
Törende, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Başkanvekilleri
Alparslan Altan, Serruh Kaleli ve yeni seçilen üye Emin Kuz ile
konukları girişte karşıladı. Anayasa Mahkemesine yeni seçilen üye
M. Emin Kuz'un ant içmesinin ardından Kılıç, Kuz'a kisvesini
giydirdi.
İNSANLIK ONURU
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç törende yaptığı
konuşmada, "Anayasa yapım sürecinde rol alan sosyal ve
siyasal kurumların, değişmemesi gereken tek kırmızı çizgilerinin
'insanlık onuru' olması ve bunu anayasaya yansıtarak gelecek
kuşaklara değerli bir miras bırakmaları beklenmektedir" dedi.
Temel hak ve özgürlüklerle, adalet duygusunu içinde barındıran
insanlık onurunun, Yaratıcıdan iz ve işaretler taşıması nedeniyle
de ilahi dinler başta olmak üzere tüm inanç sistemleri ve
medeniyetlerin koruması altına alınmış en yüce değer olduğunu
belirten Kılıç, şöyle devam etti:
"Dünyadaki yazılı anayasa metinleri incelendiğinde doğrudan ya da
dolaylı olarak daha ilk maddelerinde insanlık onurunun korunması ve
kollanması teminat altına alınmıştır. Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası'nda devletin kimlik bilgisi kapsamında yerini alan
Cumhuriyetin temel niteliklerinden demokratik, laik, sosyal, hukuk
devleti ilkeleri de bütünüyle 'insanlık onurunu' yüceltmek amacına
hizmet etmesi gereken temel değerlerimizdir. Belirtilen ilkeleri
evrensel tanımlarından koparmadan yorumlamak bu korumanın başarı
şansını yükseltecektir."
KUSURSUZ ANAYASA YETMEZ
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ile Anayasa Mahkemesine yapılan şikayetlerin büyük bölümünün, yargısal işlemlerin sebep olduğu hak ihlallerine ilişkin olduğunu anımsatan Kılıç, şunları kaydetti:
"Kusursuz anayasa yazılması ya da mükemmel yasa çıkartılması, uygulamanın sebep olduğu sorunları ortadan kaldırmaya maalesef yetmiyor. Anayasa'nın 90. maddesi, bireysel başvuru yolu ve son dönemlerde yargıyla ilgili yapılan yasal düzenlemeler birlikte düşünüldüğünde, uygulamadan doğan sorunların çözümü için umutlar artmaktadır."
SİLİVRİ BASKININA GÖNDERME
Başkan Haşim Kılıç, son zamanlarda mahkemelerde devam eden bazı davalardaki hak ihlalleri gerekçe gösterilerek, insaf ölçülerini aşan tepkiler ortaya konduğunu söyledi. Kılıç, şöyle devam etti:
"Bazı kesimlerin ilgi duyduğu ya da siyasi düşünce ortaklığının doğal sonucu olarak yakın dostların yargılandığı davalarda, demokratik tepki ve destek verilmesi anlayışla karşılanmalıdır. Bu konuda verilmiş anayasal haklar sonunu kadar kullanılabilir ancak hakların kullanılması yargıya meydan okumayı, onu tehdit etmeyi ve şiddete başvurma hakkını kimseye vermez. İşgal ettiği makam, mevki, unvan ne olursa olsun kimsenin suç işleme imtiyazı olamaz. Makul ve ölçülü olmak, bu sınırlar içinde demokratik hakları kullanmak, herkesin yerine getirmek zorunda olduğu yükümlülüktür. Kaldı ki anayasal hakların bu şekilde kullanılması haklı tepkileri haksız ve sevimsiz duruma düşüreceği izahtan varestedir."
BARIŞ DÜZENİ
İnsanların taşıdığı kalp ve gönlün, kin ve nefretin evi olarak yaratılmadığını ifade eden Kılıç, şu mesajları verdi:
"Doğal olan ve yakışan sevginin, saygının, hoşgörünün, sabrın ve merhamet duygularının buraları yurt edinmesidir. İnsan onurunun da beslendiği bu duyguların gücünden ve enerjisinden faydalanmalıyız. Barış düzenine yazılı metinlerle değil, tıkanmış olan kalp ve gönül yollarının açılmasıyla daha kolay ulaşabiliriz. Bunu sağlayabilecek yüzyıllardır biriktirdiğimiz çok köklü bir kültüre sahibiz. Zira bütün dinler ve inançlarda savaşı değil, barışı fetih olarak tanımlayan ortak kurallar vardır. Farklılıkları ya da farklı olma hakkını ancak bu kültürle güvence altına alabiliriz."