Haşim Kılıç'a CHP'den sert çıkış!
Abone olCHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan, “Bugün siyasetin yargıyı kuşatmasından bahsedenler bütün bu operasyonlar sırasında nereydiler?
Steril alanlar bulduklarında, mangalda kül bırakmayanlar neredeyseler, onlar da oradaydılar. Boğaziçi sırtlarından hiç ders vermedikleri tabela üniversitelerini savunanlar neredeyseler oradaydılar. Beş yıldızlı lüks otel görünümlü, fitnes merkezli, içinde hukuk dışında başka şeyler de üretildiği kuşkusu yaşadığımız koca mahkeme binalarında arzı endam edenler neredeyseler oradaydılar" dedi.
ÖNCE İŞARET FİŞEKLERİ ATILIR
"Siyaset yargıyı nasıl mı kuşatır" başlıklı yazılı bir açıklama yapan CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan, "Önce siyasetin yargı tarafından nasıl da kuşatıldığı konusunda işaret fişekleri atılır, şikayetler edilir. Yargıdan bahsederken 'bizi ciğerlerimize kadar kanatıyorlar' gibi acıklı laflar söylenir. Bu söylev ve işaret fişeklerine temin edilmiş besleme kişi ve bu amaç için kurdurulmuş dernekler eklenir. Onlar aracılığı ile toplum manipüle edilir. Bu söylemlerin iktidarın yayın organlarında koro halinde dillendirmeleri sağlanır. Sonra bakılır, koşullar elverişlidir ve düğmeye basılır" dedi.
ANA YEMEĞİN YANINA SOSLAR KATILIR, GEREKTİĞİNDE GÖSTERMELİK DARBE YARGILANMALARINA BAHANE EDİLMEK ÜZERE
Siyasetin, iktidarın yargıyı kuşatması ve onun yerine kendi modelini koyarak onu uysal ve onaylayıcı bir yapı haline getirmenin hukuksal altyapısının böylece oluşturulmaya başlandığını savunan Tarhan, "Anayasa değiştirilir, aslında sadece yargı hedef alınır, ama ana yemeğin yanına kimsenin kolay kolay hayır diyemeyeceği, nefis görünümlü soslar katılır. Gerektiğinde göstermelik darbe yargılamalarına bahane edilmek üzere" dedi.
HAŞİM KILIÇ DA VARDIR
"Yapılanı anlayan ve anlatmaya çalışanlar ise karalanır, birileri tarafından ve aralarında bugün kuşatmadan sözeden Haşim Kılıç da vardır" diyen Tarhan, şöyle devam etti:
"Olacakları sezenler 'statükonun kibirli temsilcileri' ilan edilir, röntgenlenir, izlenir, dinletilir, meydanlarda yuhalatılır, 'halledilmeye' çalışılır. Olmadı, 1930-1940 yıllarından deliller gösterilerek lince çağrı yapılır, karşısına tetikçi kuklalar konur, çarpık düzen karşıtlarının kabaran iştahı beslenir, bunlarla ittifaklar yapılıyor gibi yapılır, (bakınız yetmez ama evetçiler) oysa o sırada ellerini oğuşturan yandaşlarına 'hazır olun, geliyoruz' gibi mesajlar verilir, kişisel listeler gönderilir, 'demokratik' seçimler yapılır, sınıf arkadaşları kilit noktalara yerleştirilir. Yargıda 'demokratik meşruiyet' - artık ne demekse sağlanır.
Kimi yasal kimi kanun hükmünde kararnamesel operasyonlar ile hukuksal altyapı tümüyle oluşturulur ve artık söylemenin zamanı gelmiştir. Haklı her şikayet karşısında, her yargı işkencesi, hukuk skandalı karşısında, muktedir ağızlardan papağan gibi aynı sözler dökülür. 'Bu bir yargı tasarrufudur, bizimle ilgisi yok!!' denilmeye başlanır... Yargı nasıl mı kuşatılır. İşte tam da böyle kuşatılır, yok edilir, fethedilir, kendileştirilir."
BU OPERASYONLAR SIRASINDA NEREDEYDİLER?
"Peki bugün siyasetin yargıyı kuşatmasından bahsedenler bütün bu operasyonlar sırasında nereydirler? Bir bakın bakalım, neredeydiler?" sorusunu yönelten Tarhan, şöyle devam etti:
"Steril alanlar bulduklarında, mangalda kül bırakmayanlar neredeyseler, onlar da oradaydılar. Boğaziçi sırtlarından hiç ders vermedikleri tabela üniversitelerini savunanlar neredeyseler oradaydılar. Beş yıldızlı lüks otel görünümlü, fitnes merkezli, içinde hukuk dışında başka şeyler de üretildiği kuşkusu yaşadığımız koca mahkeme binalarında arzı endam edenler neredeyseler oradaydılar."