Hasan Pulur'un Erdoğan anıları
Abone olBaşbakan'ın 'Haddinizi bilin' çıkışına 'Soru sormak görevim' karşılığını veren Radikal muhabiri Tolga Akıner, Milliyet yazar Hasan Pulur'a neler hatırlatmış neler...
İşte Pulur'un yazası... İNSAN niye içinden "kıs kıs!" güler? Karşındakiler senin söylediklerine inanmaz, ya da "önyargılı" derler, lakin zaman içinde dediklerin bir bir ortaya çıkınca "kıs kıs" gülmez de ne yaparsın? Kimse kusura bakmasın ama, bu yazıyı bu duygular içinde yazıyoruz, Allah'ın bildiğini kuldan niye saklayalım? *** BİRÇOK meslektaşımız Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, gazetecilere karşı tavrından şikayetçi, çoğu şaşkın, onun "kabadayılık kokan" üslubunu "Haddinizi bilin" azarlamasını, hatta birine "Yalçın Efendi" demesini yadırgıyorlar. (x) Oysa bizim için, bu şaşırtıcı bir üslup ve tavır değil, zira tecrübeliyiz. *** TAYYİP Erdoğan, sosyal demokratların şaheser hamakatlığı sayesinde İlhan Kesici'yi geçip İstanbul Belediye Başkanı oldu; eğer sosyal demokratlardan bir bölümü İlhan Kesici'ye oy verseydi Tayyip Erdoğan belki bugünlere gelemeyecekti. Neyse! *** TAYYİP Erdoğan gelir gelmez, ilk icraatlarından biri, itfaiye müdürünü değiştirip yerine başkasını getirmek oluyor... İşte, o günlerde Levazım Sitesi'nde bir yangın çıkıyor, iki genç kız yanarak ölüyor; tıpkı bugün Demiryolları suçlandığı gibi itfaiye suçlanıyor. Hemen, malum tezvirat başlıyor: "Kızlar şarap içmişler, sızıp kalmışlar, itfaiye bu yüzden kurtaramamış!" Akılları fikirleri, ya şarap şişesinde ya da kadınların, kızların mini eteğinde... Biz de bir yazı yazıp, "Bırakın bu lafları!" demişiz, "İtfaiyenin uzun merdiveni olsaydı, bu kızlar kurtulurdu." *** BİR telefon, arayan Tayyip Erdoğan, konuyu konuşurken, birden sertleşiyor: "Sen bilmeden yazıyorsun, bugün merdiven almaya kalksam, muamelesi üç ay sürer! Sen ne diyorsun"! Haa baktık, "sen"le başlayan bu tatsız muhabbet "yahu" ya da "ulan"a dönüşecek, lafı kestik: "Bakın, biz size 'Sayın Başkan!' diye hitap ediyoruz, siz sen'le başladınız... Bu şekilde konuşamayız!" *** TAYYİP Erdoğan'la ikinci görüşmemiz birkaç yıl sonra, yine telefonda oldu, doğrusu bizi aramasına hayret etmiştik, meğer isim benzerliğiymiş, özel kalem "Hasan Cemal"i arayacağına bizi aramış, o da karşısındaki "Hasan"ın, aradığı "Hasan" olmadığını anlayınca bozuldu. O günden bugüne, bir daha Tayyip Erdoğan'la tek kelime konuşmadık, yan yana bile gelmedik... *** AMA şimdi bakıyoruz, "İşte Türkiye'nin aradığı başbakan!" diye hulus çakanlar, onun bu tavrından şikayetçiler. Ya ne bekliyorlardı? *** BİR kere daha yazmıştık, meraklısı Hıfzı Topuz'un "Türk Basın Tarihi" kitabını bulur, okur. AKP'nin iktidara gelişi ile 1950'de iktidara gelen "Demokrat Parti" arasında büyük benzerlik var. Muhalefette iken "Gazeteciler yatak odalarımıza bile girebilir" diyen "Demokratlar" basın üst kademesiyle canciğer, kuzu sarmasıydı, ama alt kadrolar, yani bizler, muhabirler gelir gelmez Arapça ezan okutan "Demokratlar"a karşı laik Cumhuriyet'i savunuyorduk. Genel yayın müdürleri, hatta gazete sahipleri, iktidara yakın olsa da, muhalif haberler gazetelerde yer buluyordu, çünkü haberleri muhabirler yazıyordu, üstelik haberler de sapına kadar doğruydu. *** BAŞBAKAN "Haddinizi biliniz!" diye çıkışınca "Soru sormak görevim!" karşılığını veren "Radikal" muhabiri Tolga Akıner bize kimleri hatırlattı biliyor musunuz? 1950 ile 1960 arası bizim kuşağı... Kolay kolay tükenmiyoruz. "Yağdanlıklar"a inat! ———————- (x) Eyvah, bu "efendi" lafının üzerine, birinin adı, diğerinin soyadı "Yalçın" olan iki yazar, mal bulmuş Mağribi gibi atlarlarsa Yalçın Doğan da "Sabataycı" olur çıkar! Kaynak: Milliyet Gazetesi