Hasan Kaçan edepsiz mizah olmaz diyor
Abone olFilm Arası Dergisi’ne konuşan karikatürist, senarist ve oyuncu Hasan Kaçan, mizahın da sanatın da edepsiz olamayacağını söyledi
28 Şubat’ta vizyona girecek Sürgün İnek filminde başrol oynayan
Hasan Kaçan, birçok konuda çarpıcı açıklamalarda bulundu. Mizahın
da sanatın da edepsiz olamayacağını ifade eden Kaçan, Gezi
olaylarında yaptığı açıklamalardan dolayı kendisine kızan gençlerin
onu bir gün anlayacaklarını söyledi. Cem Yılmaz ve Yılmaz Erdoğan’ı
siyasi eleştiriler yapamamakla suçlayanlara ‘hadi oradan!’ diyerek
tepki gösteren ünlü oyuncu, 28 Şubat süreci için, ‘yıllar sonra
geriye dönüp baktığımızda yaşadıklarımıza inanamayacağız’
dedi.
Film Arası Sinema Dergisi, yeni yayın dönemine girdiği Şubat
sayısında, ünlü karikatürist, senarist ve oyuncu Hasan Kaçan’ı
ağırladı. Yazdığı senaryo ve rol aldığı dizilerle büyük beğeni
toplayan ünlü oyuncu, Suat Köçer’in sorularını yanıtladı.
İşte söyleşiden bazı bölümler:
28 ŞUBAT’TA BÜYÜK ACILAR
ÇEKİLDİ
Ülkemizde Sürgün İnek gibi bir sürü kara komedi var. Mesela
insanların çok büyük acılar çektiği durumlar da oldu bu süreçte. O
yüzden mizah nerede başlıyor, ciddiyet nerede başlıyor, nerede
bitiyor? Durumun hastalıklı bir tarafı var işte. Ona gülüyoruz
herhalde. Hayatla çatıştığı için de gülüyoruz. Sen hayatla ne kadar
çatışırsan çatış, hayat her zaman seni alaşağı eder, hiçbir zaman
yenemezsin. Meczubun dediği gibi; “Bu Allah’la başa çıkılmaz!”
(Gülüyor) Neyle başa çıkacaksın, nasıl yapacaksın bunu?
MİZAH BİRLEŞTİRİCİ
OLMALI
Mesafeli gibi görünen insanlar mizahla çok daha çabuk
anlaşabiliyorlar. Ama hangi mizahla? Latif olan mizahla, o yumuşak
olan mizahla, alay edici olmayan ama alttan alta dalgasını geçen,
içinde çok yüksek derecede zekâ barındıran mizah olduğu zaman,
insanlar dalga geçilmeyi de seviyorlar. Ama işin içerisinde ciddi
bir zekâ sezecek dalga geçilen kişi ve ‘Helal olsun be!’
diyecek. Helal olsun dedirtmediğiniz zaman muhatabımızla ya
alay etmişiz ya aşağılamışsınızdır. Ayrıştırıcı bir şey olmamalı,
yapıştırıcı bir şey olmalı mizah.
KAPİTALİZM ÖNEMLİ DE TOPLUMSAL DEĞERLER
DEĞİL Mİ?
Edepsizce sanat olmaz. Edepsizliği şirretlik, cinsellik anlamında
söylemiyorum, genel olarak bir duruşunun olması lazım. Ayağın bir
yerde sabit olmalı ki sen ona göre mizah yapacaksın. Bütün bunlar
senin durduğun yeri gösterir. Eğer kaypak bir zemindeysen her şeyi
yapabilirsin. O yüzden diyorum, insanın bir duruşu olmalı. Tabi ki
mizahın da sınırı olmalı. Birincisi yaşadığın bir toplum var, bu
toplumun kendine ait bir takım değerleri var. Eğer ki sen bir şeyi
arz ediyorsan! Arz etmiyorsan hiç sorun yok. Evinde en kral
karikatürü çiz, istediğin mizahı yap ama arz ediyorsan üstelik bunu
bir de parayla satıyorsan, piyasa koşullarına göre bu işi
yapıyorsan, piyasanın belli koşulları var ve sen bunları gözetmek
durumundaysan, Kapitalizmin kendine göre birtakım kurallarını
harfiyen uyguluyorsan, bu toplumun da kendine göre birtakım
kuralları var, onları uygularsın. Uygulamazsan ne olur? Bir şey
olmaz ama insanlarla buluşma noktasında zorluk yaşarsın. Gırgır
gibi bir dergi 1 milyona varan o dönemde her şeyin az olduğu az
satıldığı bir dönemde eğer bu kadar çok insanı yakalamışsa ama
günümüzdeki mizah dergileri topladığında onun onda biri etmiyorsa
burada bir problem var demek.
“HADİ ORADAN!” DEMEK
LAZIM
Yılmaz Erdoğan ve Cem Yılmaz’a siyasi esprilere cesaret edemiyorlar
diyenlere “hadi oradan!” demek lazım. Öyle şey olur mu? Yılmaz
Erdoğan’ın yaptığı Vizontele’de çok ağır eleştiri vardı. İlle
hedefi mi küçültmek zorunda? Daha geniş bir eleştiri vardı. Bence
belki bilerek belki de bilmeyerek ama Ata Demirer’in yaptığında da
eleştiri var. Eleştiri olmazsa olmuyor zaten. Cem Yılmaz’ın bütün
gösterilerinde var. İnceden inceye dalga geçtiği bir hayat biçimi
var. Dalga geçtiği hayat biçimi aslında bir taraftan bizim nefret
ettiğimiz bir taraftan hiç hoşlanmadığımız, hani toplumun çivisini
çıkardığımız hallerimiz, hareketlerimiz ve tavırlarımız… Bize ayna
tutuyor. Cem Yılmaz bize onları gösteriyor, biz de o halimize
gülüyoruz. Orada da var. Toplumsal espri yoktur kişisel espri
vardır ama neticede hepsinde var eleştiri. Gündelik siyasi espri
bekliyorlar.
HAYATLARINDA ŞİDDETİN “Ş”SİNİ
GÖRMEDİLER!
Bana ne, buradan otobüse bineceğim de, uçağa bineceğim de,
Ankara’ya gideceğim de, Başbakanı 5 saat bekleyeceğim de,
konuşacağım da. Bana ne ya! Benim işim gücüm yok mu? Manyak mıyım
ben? Ama bir şeyi gördük, bir mesuliyet hissettik ama konuştuğumuz
hiç kimseden ters bir şey almadık. Güldüğümüz eğlendiğimiz bir sürü
genç arkadaşımız var. Çünkü bunlar neyin ne olduğunu bilmiyorlar.
Çünkü hayatlarında şiddetin “ş” sini görmemişler. Yani ellerini
sıcak sudan soğuk suya sokmamışlar. Birden bire bu şeyle
karşılaştıklarında sanki böyle büyük bir dev’e taş atmak gibi
geliyor tabi insana. Ama ne be kardeşim ya! Nedir bu öyle traştan
mevzular bunlar. Gözüne şek sıkılıyor, gözümüzden yaşlar geliyor.
Günümüz için enteresan olabilir ama sen bizim zamana dönsen keşke
gözümüze gaz sıksalardı, Yarabbi şükür derdin. Gaz ne ki?
28 ŞUBAT SÜRECİ AKILLARA
ZARAR
Ondan öncesi, hani 28 Şubat tabi ki, son dönemin altı çizilecek bir
tarihi ama ona varana kadar hakikaten bu tür trajikomik olaylardan
Türkiye korkunç derecede çok yaşadı. O yüzden mizah dergileri hep
tavanda dolaşıyordu. Belki dediğim gibi, 20 sene sonra biz nasıl
böyle bir şey yaptık diye herkes birbirine soracaktır. Böyle bir
şey nasıl oldu diyeceklerdir. Çünkü akıllara zarar durumlar.
SÜRGÜN İNEK’İN GİŞESİ
GARANTİ
Hiç ayırımsız sinemadan hoşlanan, hikâye dinlemekten hoşlanan
herkesin hoşuna gidecektir. 7’den 70’e diye bir laf vardır ya,
7’den 70’e herkesin hoşuna gidecek. Öyle bir yapısı var. Evrensel
bir hikâye. Dünyanın neresine götürürsen götür bu hikâyeyi herkes
kahkahalarla güler ve bunun üzerinde düşünür. O yüzden arkadaşlarla
konuşurken, bu filmin gişesi garanti bana göre, gişe yapar bu
diyordum. Asıl siz hiç ummadığınız festivallerden şundan bundan çok
acaip şeyler bekleyin. Hiç ummadığınız şeyler çıkacak diye
düşünüyorum. Hakikaten bir Türk filmi belki de hiç umulmadık bir
biçimde ilgi görecek diye düşünüyorum. Çünkü anlatımı çok rahat,
izlenmesi çok rahat, işin içerisinde mizah var.
Çarpıcı söyleşinin tamamı, Film Arası Dergisi’nin Şubat
sayısında.