Hasan Doğanla dobra dobra

Abone ol

"Eğer Başbakanımız siyasi yaklaşsaydı, başkan Bermek olurdu. Başbakan Ulusoy'a güvenmiyor!"

Ankara'da yaklaşık 1.5 ay önce yapılan genel kurula damgasını vuran ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın adamı olarak bilinen Hasan Doğan, Başbakan'ın tavrı konusundaki, "Eğer Başbakanımız olaya siyasi yaklaşsaydı, yandaşlarına 'Bermek'i destekleyeceğiz' derdi ve başkan Bermek olurdu. Başbakan Haluk Ulusoy'a eski döneminden dolayı güvenmiyor ve bunu da açık açık söyledi. Bu düşüncesiydi, tavrı değil… Eğer tavır koysaydı Melih bey de bir çok kişi de Bermek'e oy verirdi. Bunu 'Ulusoy Başbakan'a karşı kazandı' iddialarına karşılık söylüyorum. Başbakan olaya siyasi olarak bakmadı ve dedi ki, "Ben bir futbolsever olarak Haluk Ulusoy'a güvenmiyorum. Benim oyum olsa Ulusoy'a vermem, siz ne isterseniz yapın. Ne haliniz varsa görün…" Başbakan bu konuda işaret verseydi Haluk Ulusoy kesinlikle seçimi kazanamazdı" sözleri de gündemi sarsacağa benziyor.

İşte Hasan Doğan'la yapılan FUTBOL EXTRA Dergisinin mart sayısında yer alan röportajdan bazı satırbaşları…

"Başkanımız Levent Bıçakçı'nın istediği Osman Çağlıkoç'un başkanvekili olması halinde zaten Federasyon'un ömrü hemen bitecekti. Bu ismi telaffuz ettiğinde Levent Bıçakçı'ya "Senin istediğin Osman Çağlıkoç başkanvekili olursa Federasyon dört gün daha dayanır, dört gün sonra da bir sürü insan istifa eder" dedim. Federasyon'un tükenişindeki esas sebep başkanvekilliği değil, yönetimdeki uyumsuzluk ve huzursuzluktur.

Başkan vekilliği konusunda ilk teklif Bıçakçı'dan geldi, "Osman Çağlıkoç başkanvekili olmalı" diye... Ben de kendisine daha önce anlattığım cevabı verdim ve "Mahmut Özgener olabilir, o olmazsa Davut Dişli olabilir" dedim. Yönetim içinde huzursuzluğu önleyecek formül buydu. Mahmut başkan vekili olsaydı Federasyon devam edebilirdi.

Aday olsaydım Kulüpler Birliği toplantısından benim ismim çıkacaktı. Ancak Levent Bıçakçı bizim başkanımız olduğu sürece onun kenara çekilip benim başkan olmam söz konusu olamazdı. Bu benim adamlığıma yakışmazdı. Ama artık o dönem bitti. Eğer bu yönetim başarı sağlarsa en büyük destekçileri oluruz. Ancak eski yanlışlarını devam ettirme alışkanlığını görürsek de karşılarına dikilmekten imtina etmeyiz.

Ahmet'e Mehmet'e iş vermek için ehil olmayan insanlar kadrolara getiriliyorsa, projeler terk ediliyorsa, hakemler maçların neticeleri ile oynuyorsa bu eskiye dönüş demektir. O zaman biz gereğini yaparız. İyi olmasını arzu ederiz, kötü olduğunda da müdahale ederiz. Çok basit.

MHK'nın oluşmasının sıkıntılı olduğunu görüyoruz. MHK konusunda ciddi endişe ve korkularımız var. Farklı dünyaların insanlarının, aynı şekilde düşünmeyen insanların topluluğu gibi oldu MHK. Bu da bizi hakemlerin performansıyla ilgili olarak endişeye sevk ediyor.

Ben hiçbir şekilde Tahkim Kurulu'nun oluşumunda bulunmadım. Levent Bıçakçı'nın arzusu ve talebiyle yapıldı Tahkim Kurulu. Dolayısıyla orada sorun çıkaran arkadaşlarımız da Levent Bıçakçı'nın arkadaşları. Bizim herhangi birine bir şey karşılığı paye veya görev verdiğimiz savı hiçbir şekilde doğru değildir

Şekip Mosturoğlu'nun başkanvekili yapılacağı daha önceden Levent Bıçakçı tarafından Fenerbahçe Kulübü'ne söylenmiş. Öyle bir talep geldiğinde bu konu görüşüldü, doğru.

Benim Federasyon'a alınan kadrolarda hiçbir dahlim yoktur. Alınanların tamamı da diyebiliriz, yüzde 95'inden fazlasını Levent Bıçakçı belirledi. Yönetim içindeki sıkıntının başlangıcı da bundan kaynaklandı. Çünkü isimleri başkan kendisi belirliyordu. Maaş miktarlarının kararını da Başkan kendisi veriyordu.

Genel olarak Yönetim Kurulu toplantılarında yaşananların dışarıya yansıması bizi hep rahatsız etmiştir. Bu uygun bir davranış değildi. Bunu yapan arkadaşlarımız yanlış yaptı. Halbuki sürekli ikâz etmiştik. Bunun doğru bir davranış olmadığını ben zaman zaman tacizkâr ifadelerle Yönetim Kurulu toplantılarında dile getirdim. Hatta en sonunda bir gün dedim ki, "Bu yönetim Kurulu toplantısında ben konuşmayacağım, çünkü size güvenmiyorum…"

Eğer Sayın Başbakanımız bu olaya siyasi olarak yaklaşsaydı, kendi siyasi paydaşlarına ve yandaşlarına derdi ki, "Bu seçimlerde Ayhan Bermek'i destekleyeceğiz…" Herkes de bu emri yerine getirirdi. Sayın Başbakan buna siyasi olarak değil futbol gözlüğüyle bakmıştır. Kendi futbol görüşüyle tavrını ortaya koymuştur. Haluk Ulusoy yönetimine geçmiş dönemdeki zaaflarından ötürü güvenmediğini söylemiştir açık açık. Ha bununla aynı kanaatte olan arkadaşları da olmuştur, "Hayır Haluk Ulusoy değişti" deyip ona destek veren arkadaşları da… Onlara da bir şey söylememiştir.

Başbakan kimseye bu konuda talimat vermedi. Başbakan talimat verseydi Ayhan Bermek başkan olurdu. Başbakan'ın tavrı belli. Haluk Ulusoy'a güvenmediğini söyledi. Haluk Ulusoy'a niye güvenmiyor Başbakan, eski döneminden dolayı. Şayet Başbakan bu konuda talimat verseydi, Melih Bey de bir çok kişi de gidip Ayhan Bermek'e oy verirdi. Başbakan siyasi olarak bakmadı ve dedi ki, "Ben bir futbolsever olarak Haluk Ulusoy'a güvenmiyorum, benim oyum olsa Ulusoy'a vermem, siz ne isterseniz yapın, ne haliniz varsa görün…" Başbakan bu konuda işaret verseydi Haluk Ulusoy kesinlikle kazanamazdı.

Bu, "Uusoy, Başbakan'a karşı kazandı" iddialarına karşı söylüyorum. Başbakan sadece düşüncesini ifade etti. Düşünce ifade etmekle tavır koymak aynı şey değildir. Tavır koymak demek, herkese baskı koyup "Şuna oy vereceksin" demektir. Bunu kime yapardı, elbette en yakınlarına. En yakınlarına bile yapmadığına göre baskı yok demektir. Haluk Ulusoy inşallah geçmişinden ders almıştır

Bir belediye başkanı Futbol Federasyonu seçimleriyle ilgili bir görüş belirtiyor bir yerde, hemen herkes ayağa kalkıyor "Futbolun özerkliği gitti" diye. Başka bir belediye başkanı da "Haluk Ulusoy" diyor ama o zaman özerklik mözerklik gitmiyor. Bundan daha büyük çelişki, bundan daha büyük çifte standart olmaz. Belediye başkanları kulüplere parayı veriyorsa bu işin siyasetine de karışır.

Sayın Başbakan'la dostluğumuzu tamamıyla Türk futbolunun emrinde, bu işlerin düzelmesi için kullanmaya azami gayret ediyoruz. Onun desteğiyle Türk futbolunda bazı şeyleri değiştirmeye çalışıyoruz. Mücadelemiz bu yöndedir. Başka bir beklentimiz yoktur.

LEVENT BIÇAKCI BENİM SAYEMDE BAŞKAN OLDU

Evet, Levent Bıçakçı benim gücümle başkan olmuştur. Ben kendisine "Biz, bizim gücümüzle değil, kendi gücüyle Federasyon Başkanı olacak kişiyi arıyoruz. Bu sensen bundan büyük memnuniyet duyarız. 1.5 senedir Federasyon Başkanı'sın, eskiden seni çok fazla kişi tanımıyordu ama şimdi herkes tanıyor. 4-5 kulübün desteğini arkana al gel, ben de sana destek vereyim" dedim, ama yok öyle bir destek… Bulsaydı elbette Levent Bıçakçı'nın yanında olacaktık.

Bizim dönemimizde hakemlerin daha cesur düdük çaldıklarını gördüm. Eskiden İstanbul'da bu takımların aleyhine düdük çalmaktan imtina eden hakemlerimiz, bizim dönemimizde daha rahat hareket etti. Çünkü biz o güveni verdik, baskı koymadık.

Biz göreve geldiğimizde, eski dönemden bazı olumsuz duyumlar aldığımız birkaç hakemin görev almaması konusunda o günkü MHK'yı uyardık. Uygulama üç hakemle başlatıldı. Ancak iki-üç hakemle sınırlı kalmamalıydı bana göre. Hakem olayını düzeltmek istiyorsanız bu meşakkatli yolda sabırla ilerlemeniz gerekir. Zor bir olaydır.

İstifa sebebimizin yüzde 50'sidir Tahkim'in kararları. Yönetim içindeki huzursuzluğun ana kaynağı da Tahkim Kurulu olmuştur. Bu kurulun oluşturulmasında benim hiçbir dahlim olmadı. Hem hukukçu, hem de yıllarca Tahkim Kurulları'nda hizmet etmiş biri olduğu için, Tahkim Kurulu'nun levent Bıçakçı tarafından yapılmasının doğru olacağını düşündük. O kurulu tamamıyla Levent Bey yaptı.

Bence PFDK'nın bahis konusunda verdiği cezalar biraz ağır oldu. Ben, suçunu itiraf etmiş, pişmanlık duymuş bir futbolcuya, olay da gerçekleşmeyip teşebbüs halinde kaldığı için daha yumuşak yaklaşılmasından yanaydım."

Günün Önemli Haberleri