Hasan Cemal'in 'kanı bozuk' isyanı
Abone olKonferansı izlemek için Bilgi Üniversitesi'nin kapısına gelen Hasan Cemal bir anda neye uğradığını şaşırdı. 'Kanı bozuk' sözüne muhatap olan Cemal'in tepkisi ne oldu?
Bilgi Üniversitesi'nde yapılan "Ermeni Konferansı"nı izlemek
için Dolapdere'ye gelen Milliyet yazarı Hasan Cemal bir anda neye
uğradığını şaşırdı. Öfkeli kalabalık içinden bir protestocu Hasan
Cemal'e diye bağırdı. Cemal köşesinde bu tatsız olaya değindi:
Yazı: Hasan Cemal
Kaynak:
Kalabalıktan biri bağırıyor. Irkçı, faşizan bir söylem çınlıyor
uzaktan: "Kanı bozuk!"
Kim? Ben mi?
Yoksa Erdal İnönü mü?..
Köklerimi biliyorum ben:
Anne tarafından Gürcü ve Çerkes-Gabardey... Baba tarafından Midilli
adası ve Serez, Yunan Makedonyası'ndan...
Köklerimin bu karışıklığı, kanı bozukluk olabilir mi?..
Sanmıyorum. Ne hissediyorsam, oyum...
Türk'üm ben!
Sıkı güvenlik önlemleri, etrafta polisler... Sabahleyin erkenden
Bilgi Üniversitesi'nin Dolapdere kampusunun dışında olağanüstü hal
ilan edilmiş sanki...
Ama içeride yüzler gülüyor.
Doğru bir iş yapmış olmanın, akademik özgürlüğü ve demokrasiyi
savunmanın keyfi sürülüyor.
Ama havada gerilim de hissedilmiyor değil. Çünkü, kamuoyundaki
deyişle 'Ermeni Konferansı'nın gerçekleşmesine öyle kolay
gelinmediği biliniyor.
Kuliste sabah kahveleri içiliyor.
Sohbet heyecanı var. Bir mücadelenin verdiği heyecan, belki de
adrenalin yüksekliği...
Etrafta tanıdık yüzler:
Oğuz Özerdem, Halil Berktay, Taner Akçam, Mete Tunçay, Murat Belge,
Müge Göçek, Selim Deringil, Soli Özel, Ferhat Boratav, İsmet
Berkan, Yavuz Baydar, Burhan Şenatalar, Haluk Şahin, Çağlar Keyder,
Fikret Adanır, Elif Şafak, Eyüp Can, Ahmet İnsel, Ferhat Kentel,
Taha Parla, Ömer Madra, Atilla Aksoy, Fehriye Çetin, Baskın Oran,
Hrant Dink, Etyen Mahçupyan, Ali Bayramoğlu, Oral Çalışlar, Asaf
Savaş Akat, Turgut Tarhanlı, Gündüz Vassaf, Ümit Fırat...
Ve rektörler:
Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Ayşe Soysal, Sabancı Üniversitesi
Rektörü Tosun Terzioğlu, Bilgi Üniversitesi Rektörü Aydın Uğur.
Rektörler iyi iş yaptılar!
Direndiler sonuna kadar.
Akademik özgürlüğü savundular.
Ve bu altı aylık çetin sürecin sonunda sempozyumun gerçekleşmesi
ile bu ülkenin demokratikleşmesi arasındaki bağı yerli yerine
oturttukları için savundular bilimsel özgürlüğü...
Aydın Uğur, açış konuşmasında bir yandan İstanbul 4. İdare
Mahkemesi'nin kararını ince ince doğrarken, "Bilim insanının
uygarlıkla sözleşmesi vardır" diyor; "Bizim işimiz farklı
görüşlerin çatışmasıdır; bizim işimizin temeli tartışmadır" diye
devam ettikten sonra ekliyor:
"Bu sempozyum, sempozyum olmaktan çıktı, bilimsel faaliyet
özgürlüğü meselesi haline geldi. Bunun altını çizin!"
Bu arada bir ses protesto eder gibi çıkıyor. Rektör Uğur, "Lütfen
güvenlik güçlerini devreye sokmayın" diye uyarıyor.
Sabancı Rektörü Terzioğlu, yalnız üniversiteler için değil, Türkiye
için de önemli bir gün yaşandığını söyledikten sonra devam
ediyor:
"Bir eşiğe gelirsiniz. Bir türlü adım atıp geçemezsiniz o eşiği.
Sizi korkuturlar! Zannediyorum, şimdi biz bu eşiği aştık. Bu eşik,
bir toplumun değişmesidir, bir uygarlık savaşıdır bu."
Boğaziçi Rektörü Ayşe Soysal:
"Üniversitenin en temel hak ve özgürlükleri arasındadır bilimsel
toplantılar düzenlemek!"
Yine o ses çıkıyor.
Ortalığı karıştırmak isteyen ses!
Tepkiler üzerine susuyor.
Ayşe Soysal, "Akademik özgürlüklere sahip çıkılması"nın önemine
değindikten sonra, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün konferansa
gönderdiği mesajı okuyor.
Dengeli, iyi bir mesaj...
Konferans kulisinde, gerek Başbakan Erdoğan'ın gerek Gül'ün ve
genel olarak hükümetin tutumu olumlu karşılanıyor.
Ahmet İnsel ilk oturumu açıyor.
Murat Belge, Halil Berktay ve Selim Deringil... Murat Belge,
konferansın bir iç demokrasi sorunu, bir ideolojik savaş konusu
haline geldiğini belirtiyor. Demokrasinin kod adı olarak Avrupa
Birliği'nin ortaya çıktığını, demokratikleşmeyi isteyenlerle
istemeyenlerin ciddi bir mücadeleyle kapıştıklarını anlatıyor.
Şöyle devam ediyor:
"Demokrasi içinde mi yaşayacağız, yoksa sınırlarını devletin
çizdiği dar alana mı hapis olacağız? Verilen kavga bu kavga,
demokrasi kavgası yani..."
Evvelce bir telefonla işin bitirildiğini, üniversiteye neyin
yapılmasının ya da gazeteye hangi haberin konulması gerektiğinin
bir telefonla halledildiğini, ama artık bunun mümkün olamadığını,
mahkemeye gidildiğini, oradan kararlarla işin bitirilmek
istendiğini, bunun da zorlaştığını belirten Murat Belge, "Bu yüzden
işi sokağa havale etmeye başladılar; linç girişimleri vesaire... Bu
sokağa havale etme niyetinin açığa çıkmış olması tehlikeli bir
gelişme" diyor.
Sözlerini şöyle bağlıyor:
"Adam gibi bir memlekette yaşamak istiyorsak, taviz vermeden,
soğukkanlılığımızı koruyarak demokrasi mücadelesi vermekten başka
çaremiz yok."
Bu konferansın gerçekleşmiş olması, demokrasi açısından bir
kırılma, bir dönüm noktası olarak niteleniyor konferansın
kulisinde.
Olumlu bir hava esiyor.
Uzaktan Erdal İnönü...
Her zamanki güler yüzlü ve muzip yüz ifadesiyle...
Dayanışma için konferansta...
Ortalık bir anda dalgalanıyor.
Bir bilim adamının, bilimsel özgürlüğe, özgür üniversite fikrine ve
demokrasiye göstermiş olduğu ilginin canlı, güzel bir örneği...
Oral Çalışlar, İnönü'ye dönüyor:
"Efendim, Hasan Cemal, 'İşte İnönü-Baykal farkı!' diyor. Siz ne
diyorsunuz?"
Gülüyor Erdal Bey:
"Hasan Cemal demez, demez, sen diyorsun."
İnönü burada, Baykal nerede?..
İyi pazarlar!