Hasan Cemal Kandile çıktı!
Abone olHasan Cemal terör örgütünün ana yuvası Kandil'de, 1 numaralı isim Murat Karayılan ile 4 saat görüştü.
Milliyet yazarı Hasan Cemal terör örgütü PKK'nın merkez
üssü Kandil'e gitti. Örgütün 1 numaralı ismi Murat Karayılan ile 4
saatlik görüşme yaptı.
Cemal, Karayılan'ın mesajlarını ve Kandil'e çıkarken dağlardaki yolculuktan çapıcı izlenimler aktardı. İşte Milliyet gazetesinde bugün yayınlanan Hasan Cemal - Kuzey Irak Notları'nın ilk bölümü:
PKK uzun yıllardır Kandil Dağı’ndan yönetiliyor. “Önderlik makamı İmralı’dır” diyorlar, ama bugün PKK’nın bir numarası Kandil’de, dağda yaşayan Murat Karayılan.
Geçen cumartesi günü Kandil Dağı’nın eteklerindeki iki odalı ve
basık tavanlı kerpiçten bir köy evinde Murat Karayılan’la dört saat
konuştum.
Bulunduğumuz yer bir PKK üssü değildi ama onların deyişiyle ‘PKK
bölgesi’ydi. Zaten böyle olduğu, dağların ve harikulade
manzaraların arasından buluşma noktamıza doğru gelirken, etrafta
gördüğümüz kadınlı erkekli, omuzları silahlı PKK’lılardan
anlaşılıyordu.
Murat Karayılan, PKK’nın beş kişilik Başkanlık Konseyi’nden iki
başkan yardımcısıyla birlikte gelmişti. Bozan Tekin Şanlıurfa
Bozovalıydı.
1980 ile 2000 arasında 20 yıl hapis yattıktan sonra dağa
çıkmıştı.
Öteki Başkan Yardımcısı, gerçek adı Nuriye Kesbir olan Sozdar
Avesta’ydı. Hollanda’da yaşarken yargılanmış, Türkiye’ye iadesi
gündemdeyken kaçmış, Kandil’e, dağa çıkmıştı. Murat Karayılan’ın
yanındaki üçüncü kişi Ahmet Deniz, PKK’nın medya ve sivil
kuruluşlarla ilişkilerinden sorumluydu.
6 saatlik yolculuk
Kandil yolculuğumuz cumartesi sabahı saat 6’da Erbil’den başladı.
Üç araba değiştirdik. Kandil’deki köy evine vardığımızda saat
12’ydi.
Önce Azad’ın kullandığı kendi taksimizle, İran sınırına yakın
Renya’ya geldik. Yanımda, bu coğrafyada, Güneydoğu’da yıllardır kim
bilir kaç kez birlikte dolaştığım gazetemizin Ankara bürosundan
Namık Durukan vardı.
Renya’da araç değiştirdik.
Dağlara vurduk.
Heyecan başladı. Olayın kendi gerilimi... Aynı zamanda nefes kesen
doğa güzellikleriyle, kaya diplerinden fışkıran turuncu renkli ters
laleler, kıpkırmızı gelincikler, ceviz ağaçları, nar ağaçlarıyla...
Ve dipsiz kuyu gibi uçurumlarıyla bir yolculuk.. Japon yapımı
kaçakçı cipiyle bir tarafı uçuruma açılan daracık, taşlı toprak
yollardan dağa tırmanırken, dağdan inerken öyle anlar oldu ki
yüreğim ağzıma geldi.
Tıpkı 1994’te, yine Kandil’de, İran sınırına bitişik Zeli kampına sığınmış PKK’lılarla görüşmek için fırtınalı, berbat bir sonbahar günü yaptığım seyahatta, veyahut 1993 yılı nisan ayında Lübnan’ın Bekaa Vadisi’nde, Suriye kontrolündeki Bar İliyas kasabasında Abdullah Öcalan’la geçirdiğim 24 saatte olduğu gibi... Öyledir, bazen adrenalin yüklemesine ihtiyaç duyar gazeteci milleti...
Fotoğraf çekmek yasak!
Kayalıkların
arasından gürül gürül akan suları aracımızla iki kez geçtik.
Silahlı PKK’lılar durduruyor. Araç değiştirdikten sonra yine yola
koyuluyoruz. Bu kez bir köy evinin önünde ihtiyaç molası. Cep
telefonlarımızı kapatıp evde bıraktık, sonra yeniden yola
devam...
Altı saat geçiyor. Cumartesi günü saat 12’de Murat Karayılan bizi
köy evinin önünde karşılıyor.
Karayılan, “PKK kırsalına galiba bu ilk gelişiniz” dedi. Zeli’yi, Bekaa’da Öcalan’la görüşmemi saymazsak öyleydi. Hakkâri tarafını, Yüksekova’yı ilk gördüğümde de, barış gelse bu coğrafya tek başına turizm geliriyle kalkınır diye düşünmüştüm.
Şöyle dedim Murat Karayılan’a:
“Gazeteci kimliğimle buradayım. Türkiye’den herhangi bir yerden,
herhangi bir mesaj vesaire getirmiyorum. Aklınıza böyle bir şey
gelmesin. Bir gazeteci olarak PKK yönetiminin ne düşündüğünü
öğrenmeye geldim.”
Şunu da ekledim:
“Bu görüşme lütfen kamerayla da kaydedilmesin. Biz gazeteci milleti
haber konusu olmak yerine, haber yaparız.”
Karayılan:
“Sadece arşivimiz için beş on dakikalık görüntülü kayıt
yapacağız.”
Onlar kendi teyplerini, Namık bizim teybimizi muşamba kaplı masanın
üstüne koyup sohbeti başlattık.
Murat Karayılan’ın ilk sözü:
“Propaganda amacımız yoktur. Bir barış umudumuz vardır. Bu nedenle
görüşmeye karar verdik sizinle...”
Olumlu mesajlar
Karayılan olumlu mesajlar verdi.
Negatif değil pozitif konuştu.
“Öncelik, silahların susmasıdır, kimse kimseye saldırmasın” dedi.
Diyalog için somut bir mekanizma önerirken şöyle dedi:
“Önemli bir eşikteyiz!”
1993’te de, o tarihte ilan edilen ateşkesle de ‘büyük bir barış
fırsatı’ ele geçirildiğini belirtti. Ancak ‘siyasal irade boşluğu‘
olduğu için ve sorun zamanın hükümeti tarafından tümüyle askere
havale edildiği için, bu fırsatın heba edildiğini söyledikten sonra
şöyle dedi:
“Barış fırsatı bu defa kaçmasın.”
Ekledi:
“Artık kan dökülsün istemiyoruz. Çünkü yıllar geçer yine aynı
noktaya geliriz. Kan kaybeder Türkiye. Askeri yöntemlerle PKK
bitirilemez; 25 yıl denendi bu ama olmadı.”
Ateşkesin 1 Haziran sonrasında, yine tek taraflı olarak uzayıp
uzamayacağı konusunda herhangi bir şey söylemeyen Karayılan şöyle
dedi:
“Öncelik, silahların susmasıdır.”
“Yani silah bırakma değil mi?”
Karayılan:
“Silah bırakma sonraki aşama... Önce silahların susması gerekiyor.
Kimse kimseye saldırmasın. Bu işi kendi aramızda konuşmaya
başlayalım önce... Silahla değil, diyalogla işe başlayalım, biz
bize konuşalım.”
Araya giriyorum:
“Nasıl olacak bu? Bir yanda devlet, bir yanda PKK mı? Bu olacak iş
mi?”
Akil adamlar mekanizması
Karayılan’ın mekanizması şöyle:
“İlk adımda silahlar susacak... Sonra diyalog başlayacak... Diyalog
yeri İmralı’dır... Kabul edilmiyorsa, diyalog yeri biziz... Bizi de
kabul etmiyorsa, siyasal olarak seçilmiş iradedir, (burada DTP’nin
adını zikretmiyor, ama ben belirtince başıyla onaylıyor, HC)... Bu
da olmuyorsa, o zaman ortak bir komisyon kurulur bir yerde, akil
adamlar bir araya gelir. Örneğin İlter Türkmen, (eski Dışişleri
Bakanı ve Büyükelçi) gibi, sizin gibi insanlar toplanır, böyle bir
mekanizma harekete geçer, çalışmaya başlar... Böyle bir mekanizma
muhatap alınır diyalog için devlet tarafından...”
Ekliyor Murat Karayılan:
“Neden olmasın, niçin böyle bir mekanizma oluşturulmasın ki?..”
Neden oluşturulmasın diye sorunca, Karayılan da soruyor:
“Siyasi irade mi yok?.. Boşluk siyasal alanda mı? Akla takılıyor,
2005’teki Başbakan nerede diye...”
PKK’nın bir numarası Murat Karayılan’la dört saatlik Kandil Dağı
görüşmesinin ikinci bölümü ve Kuzey Irak notlarının beşincisi
yarına...
‘10 askerin şehit olmasından biz de üzgünüz’Şunu sordum
Karayılan’a:
“Tek taraflı ateşkes, eylemsizlik dediniz,
bunu 1 Haziran’a kadar uzattığınızı açıkladınız. Peki bu arada
Diyarbakır ve Hakkâri’de 10 askerin şehit olmasına yol açan son PKK
saldırıları neydi?”
İlk tepkisi şu oldu:
“Bundan biz de üzgünüz.”
Şöyle devam etti Karayılan:
“Merkezden planlı bir şey değildi bu. Yerel düzeyde, sahada kendi
inisiyatifleriyle alınmış bir karardı. Askerin araziye çıktığını
görüyor, bir operasyonla üzerine gelindiği hissiyatına kapılıyor ve
kendini korumak için tedbir alıyor, mayın döşüyor. Biz de
üzgünüz.”