Has isteyince Yılmaz Başbakan oldu
Abone olHayırsever ünlü işadamı, siyasi geçmişmişinin yakın tarihi değiştiren "kritik kararda oynadığı rolü" şöyle anlattı: Demirel'e Tansu Çiller'i değil Mesut Yılmaz'ı önerd
Doğduğu günden bu yana, yokluk nedir bilmedi. Gelgelelim
ülkedeki yoksulluk karşısında kendini çoğu zaman çaresiz
hissettiğini söyleyecek kadar halkın içinden... 150 trilyonu bir
kalemde bağışladığını söylerken, gururlanıyor... Yaptırdığı
okullardan bahsederken gözlerinin içi ışıldıyor... Tüm Türkiye'yi
gülümseten o ünlü reklam filmini hatırlatırcasına, "Eğitim şart!"
diye sık sık vurguluyor. Ülkemizin, "Gönlü en zengin" zengini Kadir
Ağa o... İlkelerini, özlemlerini, korkularını ve Kayseri'den
başlayarak 85 yıllık bir yaşamın gizli kalmış enstantanelerini
anlatıyor.
Kadir Has denince, önce serveti ve sonra hayırseverliği akla gelir.
Ama ben, Kayserililikten başlayacağım... Osmanlı döneminde,
İspanya'dan Anadolu'ya göç eden Yahudilerin bir bölümü Kayseri'ye
yerleştirilmiş. Ne var ki, bu Yahudiler "Kayserili çok uyanık"
deyip şehri terk etmiş...
Doğrudur... Herkes tarafından bilinen bir gerçek var; Kayserili'nin
olduğu yerde Yahudi barınamaz. Kayseri'de bakmışlar, kendilerine iş
yok. Yahudi artık orada durur mu! Kendisi için en elverişli
memleket neresi ise oraya gitmiş.
Kayserili kurnazlığı size de sirayet etmiş
midir?
Benim kurnazlığım şudur; attığım adımı hesap ederim. Yarını
düşünürüm. Bir sene sonrasını, on sene sonrasını, yaşayacaksam elli
sene sonrasını da düşünürüm. Bu kurnazlık ise, kurnazlık yönüm
budur.
Kayserili'nin bir özelliği de bağışa eğilimi... Nasıl
başladınız bu bağış işlerine?
Bunu, benim, babamdan miras olarak aldığımı kabul edin. Babam da
hayırseverdi. Ben, 60'lı yaşlarımda başladım hayırseverliğe...
Babam ise, 40 yaşında başladı. Cami yaptırdı... "Yalnız cami olmaz"
dedi, yanına da bir mektep yaptırdı. Babamın mektebinde yazılı:
"Bir okul, bin kişiyi hapse girmekten kurtarır" Ondan gördüm
bunu... Hayırseverliği ben de benimsedim. Ülkemin, milletimin,
vatanımın kalkınması için bunu bir borç olarak kabul ettim.
Servetinizin yarısını Kayseri'ye bağışladınız. Tahayyül
edebilmek için soruyorum. "Servetimin yarısı" dediğiniz meblağ ne
kadardır?
Servetimin ne kadar olduğunu söylemeye lüzum yok; ama ben ne bir
Koç'um, ne de Sabancı... Benim servetim, onlarla rekabet edemeyecek
kadar az. Beni, Koç'un, Sabancı'nın tek bir ferdi gibi kabul
edin... Onların bir tek ferdinin serveti, belki benden fazla... Ama
benim de kendime göre tasavvurlarım var... Yaptığım eserlere bak,
her halde bunları verdiğime göre...
"Gönlüm zengin" diyorsunuz, öyle mi?
Gönlüm çok zengin...
Sizin gönlünüz Koç'tan, Sabancı'dan daha mı
zengindir?
"Gönlüm onlardan zengin" diye mukayese edemem... Benim yaptığım
eserler konuşsun... Onların "Gönlü zengin mi, değil mi" bu
tartışmayı da yapmam. Ama benim gönlüm çok zengin.
"Bu ülkenin zenginleri çok hayırseverdir" diyebilir
misiniz?
Hayırseverler var; ama servetleriyle mütenasip diyemem. Ama, herkes
Kadir Has gibi servetini versin... Zinhar!.. Bunu da söylemeye
hakkım yok. Yalnız daha bonkör olurlarsa, daha çabuk hedefe
varırız.
Otomotiv sektöründe olduğunuzu biliyoruz. Akbank'ın, kurucu
ortağı olduğunuzu da... Ne var ki merak ediyoruz, bu serveti neye
borçlusunuz?
Servetimi, babamdan gördüğüm çalışma azmine borçluyum. Babam,
Kayseri'de fakir bir ailenin çocuğu... Adana'ya gitmiş, sıfırdan
başlamış... Piyasada, o zaman, zengin olarak Koç var. Duyduklarımı
söylüyorum; "Babanız Koç'tan daha zengindi" derler...
Babanızı geçtiğiniz söylenebilir herhalde... Genç Kadir
Has, bugünlerin hayalini kurar mıydı?
Kurardım... Ve tabii, hayalimdeki hedefe ulaşmak için paramın
olması şarttı. Zengin olmak, iyi yaşamak, çocuklarımı okutabilmek,
fakire fukaraya yardım edebilmek... Bunlar, paran olursa olur.
Gençliğimden beri, bu hayalim her zaman vardı. Allah'a çok şükür bu
imkanları buldum. Bu imkanlarla, eğitim başta olmak üzere,
devletimin milletimin hizmetinde hayır işlerime devam ediyorum. Ben
öldükten sonra da, hayır işlerim devam edecek.
Peki vasiyetiniz var mıdır?
Olmaz olur mu! Benim üç çocuğum var; kızım Zekiye, oğullarım Nuri
ve Can... Onlara tek vasiyetim, Kadir Has Vakfı'nı yaşatacaksınız.
Aile ismini yaşatacaksınız. Maceralara girmeyeceksiniz...
Kadir Has, neyi macera olarak görür?
Hayalperest olan insanlar var... Giderler, mesela borsada oynarlar.
Borsa en güzel kazanç yeri, insanı da en kolay batıracak yer!
İnsan bu kadar varlıklı olduğunda kabusları nasıl
şekillenir? Sahip olduklarınızı kaybetmekten korkar
mısınız?
Tabii... Kabussuz insan olur mu! Korkarım... İş hayatında, boyumdan
büyük işlere girmedim. Boyumdan büyük işlerden korkarım. Bugün de,
oğlum Nuri burada... Vasiyetim şu: Oğlum, hedefini seçerken dikkat
et. Yanlış hedefler seçme, içinden çıkamazsın.
Vasiyetim diyorsunuz... Ölümü düşünür müsünüz?
Çok... Kendi elimle kabristanımı yaptırdım. Babamın, 40
yaşlarındayken aile kabristanı vardı. Ben, ancak 70'lerimde
yaptırdım. İnsanların, ölümlü dünyada nerede olacağını bilmesi
lazım. İnsan, imkanı varken mezarının yerini dahi almazsa, yarın
problemle karşılaşabilir.
"Bu konuda da ileri görüşlüyüm"
diyorsunuz.
Doğrudur... Kabristana, hanım da gider, ben de giderim... İkide bir
bakarız... Geçenlerde bir mimar vardı, onu çağırttım. "Şu mezar
yerimiz kupkuru duruyor. Gidelim, ufak tefek mermerle filan orayı
biraz daha güzelleştirelim" dedim.
Bütün bular moralinizi bozmuyor mu?
Bozmuyor. Çünkü insan, bilsin ki fani... Kim, "Yaşayacağım" derse,
o daha kötü... İnsan, fani olduğunu bilirse, huzur içinde
yaşar.
* * *
EŞİMİN DEKOLTE GİYİNMESİNİ İSTEMEM
Sizin yegane tutkunuz hayırseverlik değil elbette... Bir de
güzelliği dillere destan Rezan Hanım var...
Aman ne güzel... Telefonu bağlasam da, Rezan Hanım da
söylediklerinizi dinlese...
Rezan Hanım'ı gördüğünüzde ilk ne düşündünüz?
Vallahi, bir an evvel bu iş bitsin diye düşündüm! (Kahkahalar)
Nasıl oldu da bu kadar güzel bir hanımla
evlendiniz?
Görücü usulüyle evlendik. İyi bir ailenin kızıydı. Ufaktı, 14
yaşındaydı. Ben de, daha yeni liseyi bitirmiştim. Babam, "Seni
evlendirmenin artık zamanı geldi" dedi. Yaşım 22... Meğer onlar
bulmuşlar Rezan Hanım'ı... Annesi Kanlıcalı, babası Kayserili...
Gittik ve gördük kızı... Aile mazbut, kız güzel... Efendim
evlenmemem için bir sebep yoktu.
Yaşınız 85.. Bu aşk halen devam ediyor mu?
65 seneden beri bir yatakta yatıyoruz. 65 senedir bir yatakta
yatmak, her halde pek çok şeyi ifade eder.
Bu kadar güzel bir hanımla evli olmanın zorlukları var
mıdır? Açıkça, Rezan Hanım'ı kıskanır mısınız?
Yok. Çünkü benim kıskanacağım bir harekette bulunmaz. Zaten öyle
bir duruma ben de meydan vermem. Yaradılış itibariyle ciddi
biriyim... O da zaten meydan vermez de; en ufacık bir şey hissetsem
ikaz ederim. 65 seneyi böyle geçirdik.
"Kıskanç değilim" diyorsunuz, öyle mi?
Kıskancım, ama kıskanacak durumlara getirmem... Hanım açık
giyinirse, kapattırırım. "Bu ne zamandı?" derseniz, elli sene
evvel...
Şimdi?
Şimdi hakeza... Bir hanımın, göğüsleri açık, dekolte bir şekilde
giyinmesini kabul etmem. Bugün moda; ama benim hafızalam kabul
etmiyor. Ben, hiçbir zaman karımı böyle görmek istemem.
METE HAS'IN KIZI ZEKİYE'YE AŞIK OLDUM
Evlat sahibi olamamak sizi üzdü mü?
Hiç üzülmedim... Bunu Allah'ın bir takdiri olarak gördüm. Çocuğumuz
olmadı... Rezan Hanım çok üzüldü. Tedaviler, şunlar bunlar... Ben,
hiç üzülmedim."Takdir bu!" diyorum... Ne yapalım? Sonra, evlat
kadar kıymetli çocuklarımız oldu... Yeğenim Mete'nin kızı bir
yaşlarındaydı. Gördüm, kıza aşık oldum. Ben, hiç çocuk
düşünmüyordum. Ama Zekiye'ye aşık oldum. Bir gün, iki gün içinde
deli gibi sevdim! Allah, bana böyle bir sevgi verdi. Mete'nin de
iki çocuğu vardı. Evlilik öncesi, görücü nasıl kız isterse, ben de
Mete'den kızını öyle istedim. Mete'ye dedim ki: "Zekiye'yi bana
verir misin? Ben, onu almak istiyorum." Mete'nin babası, "Ben
verdim gitti" dedi. Ama olmaz öyle... Dedim ki, "Ağabey, Mete ve
hanımı Fezal 'evet' demezse olmaz"... Hanımı da vermeye temayül
etti; ama Mete, "Etrafa ne deriz, etrafa ne deriz!" diyordu. Bir
gün odama çağırdım. Mete, diyeceksin ki, "Amcamın çocuğu yok.
Amcamı da çok severim. Çok da hürmet ederim. Amcamın böyle bir
talebi oldu. Benim de iki kızım vardı. 'Biri, amcamın olsun'
dedik... Elâlem sana, 'Niye verdin?'demez..." dedim.
Sonra Zekiye'yi nüfusunuza alabildiniz mi?
Tabii, aldım. Şimdi, kızım Zekiye, oğullarım Nuri ve Can... Üç
çocuğum var.
* * *
DEMİREL'DEN, GÖREVİ MESUT YILMAZ'A
VERMESİNİ İSTEDİM
Siyaseti sevdiğinizi biliyoruz. Menderes'le, Demirel'le,
Mesut Yılmaz'la dostluğunuz biliniyor. Kadir Has'ın siyasetçilerle
dostluğunun sırrı nedir?
Politikacıların hepsini tanırım. Süleyman Bey'le de kırk yıllık
dostluğum var. Şaşıracaksınız; ama bugüne dek Süleyman Bey'den
şahsıma ait en ufacık bir şey istemedim. Diyeceksiniz ki, "Kırk
senelik dost olup, Türkiye'de işadamı olup da zamanın başbakanı,
cumhurbaşkanından nasıl bir şey istemezsin?"İstemedim. Ben,
yapabileceğim işlere girerim; hükümete de "Aman bana şu tahsisi
ver" demem. Devletle ilgim, ancak, "Hayır işi yapmak istiyorum,
lütfen bana yardımcı olun" şeklinde olur. Menderes devrinden,
Erdoğan devrine dek bu böyledir.
Ne var ki, zaman zaman menejerlik yapıyorsunuz?Örneğin
Süleyman Bey'e, "Mesut Bey'in zamanı geldi"
demişsiniz.
Valla bravo... Refah-Yol kabinesi düştü. Cumhurbaşkanı Süleyman
Bey, birine, "Git, kabineni kur" diyecek. Mesut Bey'le de
yediğimiz, içtiğimiz ayrı gitmiyor. Bir laf atıldı ortaya...
Dediler ki: "Sen, Süleyman Bey'e rica edersen, kabine kurma
görevini Mesut Bey'e verir. Mesut Bey de Başbakan olur" "Diğer aday
kim?" dedim. "Tansu Hanım" dediler, ama Tansu Hanım'la yakınlığım
yok. Gittim ve Süleyman Bey'e rica ettim. "Peki, kabul ediyorum"
dedi. "Kendilerine söyleyebilir miyim?" dedim. "Söyleyebilirsin"
dedi. Döndük, Mesut Bey'e, "Yarın, size kabineyi kurmak üzere görev
verilecek" dedim.
Ve sonra Tansu Hanım "Benim hakkımdı" diye veryansın etti.
Tayyip Erdoğan'ı nasıl buluyorsunuz?
Tayyip Bey, müstesna... Çok takdir ediyorum; kendisi son derece
çalışkan. Başarısının böyle devam etmesini diliyorum. Fakirliğin,
işsizliğin ortadan kalkmasını, kendisinden bilhassa rica
ediyorum.
Ya Abdullah Gül?
Abdullah Gül, benim çok sevdiğim, çok güvendiğim bir insandır.
Kendisi zaten sağlam adımlarla gidiyor... 5-6 ay Başbakanlık da
yaptı. Herkes biliyor ki, başarılı bir Dışişleri Bakanı...
Bunları Kayserili dayanışmasıyla mı
söylüyorsunuz!..
Hayır, hayır... Yakından tanıyorum. İyi bir insandır.
Söyleşi: İrem Barutçu
Kaynak: Dünden Bugüne Tercüman