Takvimler 1848 yılını gösterdiğinde, asıl adı Nasser al-Din Shah olan Nasıreddin Şah, İran tahtının yani Pers Krallığının 47 yıllık mutlak hükümdarı oldu. Bugüne kadar günlük tutan ve bunları yayınlayan ilk hükümdar olan Nasıreddin Şah, sadece 100'den fazla kadının bulunduğu haremiyle değil, reform tutkunu yanıyla da anılıyor. Öyle ki o yıllara kadar Avrupa'yı çağrıştırdığı gerekçesiyle yasak olan tütünü yeniden serbest bırakırken, kadınların nargile ve tütün kullanımına da herhangi bir kısıtlama getirmedi. Avrupa'yı ziyaret eden ilk modern Pers hanedanı olarak da tarihte yerini alan Nasıreddin Şah, Persçe, Almanca, Fransızca ve Felemenkçe dillerini biliyordu. Naser al-Din, Pers Krallığı'na çeşitli Batı etkileri getirmekte etkili oldu. Din adamlarının gücünü kısıtlarken, halka telgraf ve posta hizmetleri tanıttı, yollar inşa etti, Batı okullarında eğitim veren ilk okulunu açtı ve Krallığın ilk gazetesini çıkardı. İlk fotoğrafçılık deneyimini yaşayan hükümdarda kendisiydi. Şah Nasıreddin hareminde fotoğrafçı da bulunduruyordu ve kendisinin ve eşlerinin fotoğraflarını çektiriyordu. Bu yüzden kendisine 'fotoğrafların efendisi' deniyordu. 3.000 yıllık İran devletinin en uzun saltanatı olan Nasıreddin Şah'ın 25 karısından biri olan Anis el-Doleh da dönemin gözdelerindendi. Sanıldığı gibi 145 kişiden evlilik teklifi aldığı, ve kendisine aşık olup reddedilen 13 kişinin intihar ettiği gibi bir bilgi, tarihi belgelerde yer almasa da haremin gözdelerinden olduğu biliniyor. O dönem, Pers kadınları, hayatlarının en modern zamanlarını yaşarken, haremde değişik bir de kural vardı. Kadınların yüzlerindeki kılları almaları yasaktı. Ancak o dönem kadınlar, kısa etekler giyebiliyor, poz verebiliyordu. Yalnızca Pers Krallığı için değil, tüm dünya için bu durum 'modernliğin sembolü' olarak yorumlanıyordu. Ancak ileri yıllarda Batı ülkeleriyle kurulan ilişkilerin getirdiği değişim gereksinimini kavrayamamış ve başlangıçta izlediği reform politikasını terk ederek giderek tutuculaşmaya başlayan Şah, suikast sonucu öldürüldü. 30 Nisan 1896'da Şah'ın reformlarına karşı çıkan ve onu adaletsizlikle suçlayan Mirza Reza Kermani, Shah Abdol Azim tapınağında Nasır-al-Din Şah'ı öldürdü.Ve Şah'ı öldürdükten sonra Osmanlı İmparatorluğu'nun sınırlarına doğru kaçtı. Nasser-el-Din halefi Mozaffar-el-Din Şah, babasının ölümünden intikam almak için Mirza Reza Kermani'yi bulmak için develere birlik asker gönderdi. Ancak kaçış hikayesi başarılı olmadı ve aynı yıl Osmanlı İmparatorluğu tarafından yakalanarak idam edildi. Yönetmen Beate Peterson tarafından 2011 yılında çekilen ve BBC tarafından yayınlanan Nasseredin Shah and His 84 Wives (Nasreddin Şah ve 84 Karısı) isimli belgesel filmde, Anis al Dawlah’in anlatıldığı kısımda sosyal medyada paylaşılan fotoğrafların bir kısmını görmek mümkün. Dolaşıma giren fotoğrafların bazıları ise Anis al Dawlah’e değil Nasreddin Şah’ın diğer eşlerine, kızlarına ve torunlarına ait. Staci Gem Scheiwiller tarafından yazılan ve İran’ın devlet arşivlerinden yararlanılarak oluşturulan Liminalities of Gender and Sexuality in Nineteenth-Century Iranian Photography: Desirous Bodies isimli kitapta Gülistan Sarayı’na ait arşivlerde yer alan fotoğraflardaki kişilerin sarayda ve haremde yer aldıklarını söylemek mümkün. Ancak sosyal medyada yayılan fotoğrafların bazıları Nasreddin Şah’ın eşi Anis al Dawlah’a aitken bir kısmı ise Nasreddin Şah’ın kızlarından biri olan Ismat al-Dawlah’a ait. Nasreddin Şah’ın kızlarından Ismat al-Dawlah Serena’nın Ismat al-Dawlah hakkındaki tarifinde “dudaklarının üstünde ona erkeksi bir hava katan yumuşak bıyıkları vardı” diyor. Aynı şeyi Anis al-Dawlah (Nasir al-Din Şah’ın en gözde eşi) hakkında da söyleyerek “kırmızı dudaklarının üstünde kalın buğday renkli bir gölge bulunuyordu” diyor. Bazı kadınlar bıyıklarını almazken bazıları da özellikle maskarayla bıyık çiziyordu. Shams al-Dawlah, Nasreddin Şah’ın eşi Furugh al-Dawlah, Nasreddin Şah’ın kızı ve Ali Zahir al-Dawlah’ın eşi, iki kızıyla birlikte [Furugh al-Muluk ve Malik al-Muluk