Hanta virüsü için farelere dikkat
Abone olDünya yeni bir ölümcül bulaşıcı hastalıkla karşı karşıya. Hanta virüsü için uzmanlar vatandaşları uyarıyor.
Bayındır Hastanesi Kavaklıdere Enfeksiyon Hastalıkları uzmanı
Prof. Dr. Levent Doğancı, Hanta virüsünün doğada fare ve diğer
kemiricilerde bulunduğunu belirterek, ''Virüsten korunmak için
'farelerden ve fare çıkartılarından (idrar, idrarla kirlenmiş toz
dahil her türlü eşya, farelerin ezilerek öldürülmesi sırasında
havaya saçılan sıvı zerrecikler ve bunlarla kirlenmiş toz-toprak)
kaçınmak yeterli korunma sağlar'' dedi.
Prof. Dr. Levent Doğancı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, virüsün
ismini Güney Kore'de bulunan Hantaan nehrinden aldığını
söyledi.
Hastalığın ilk olarak MÖ 960 yıllarında Çin tıp kitaplarında
geçtiğini belirten Doğancı, Amerikan iç savaşında ve Rus-Japon
savaşında, 1932'de Japon İmparatorluk ordularının Mançurya
operasyonları sırasında salgınlara neden olduğunu, II. Dünya
Savaşında askerler arasında ve Kore'de de savaşan BM gücünde
görüldüğünü anlattı.
Hastalığın Güney Koreli Prof. Dr. Ho Wang Lee ile eşi Dr. P.W Lee
tarafından 1976'da tanımlandığını hatırlatan Doğancı, şunları
kaydetti:
''Bu, biyolojik güvenlik düzeyi yüksek, tehlikeli, ölümcül
hastalıklara yol açabilen bir virüstür. Doğada farelerde (tarla
fareleri başta olmak üzere) ve diğer kemiricilerde bulunur. Bu
farelerin özellikle idrarlarında bol miktarda virüs vardır,
insanlara aerosol haline gelmiş idrar ve diğer çıkartı ve salgıları
(özellikle vücutlarının ezilmesi sonucu olarak ortaya çıkan
sıvılarla) bulaşır. İnsandan insana geçiş bildirilmemekle birlikte
potansiyel olarak tehlikelidir.''
Doğancı, ''askerler, kırsal alanda yaşayan ve kemiricilerle temas
eden çiftçiler, kırsal arazide çalışanlar, deney fareleriyle
laboratuvarlarda çalışan personelin'' risk altında olduğuna dikkati
çekerek, ''Diğer bir yandan ülkemize Çin, Hindistan, Kore ve diğer
uzak doğu ülkelerinden ithal edilen kargoları taşıyan gemi
personeli ve liman işçileri de tehdit altında olabilirler''
uyarısında bulundu.
Hanta virusü enfeksiyonunda 4 evre bulunduğunu anlatan Doğancı, 1.
evrede 39-40 derece ateş, baş-göz ve sırtta ağrı, 2. evrede idrar
miktarının çok azalması, yüksek tansiyon ve göz sıvısında ani artış
nedeniyle akut miyopi geliştiğini, gözde ve boyunda kanamaların
oluştuğunu söyledi. Doğancı, 3. evrede kanamaların
belirginleştiğini ve 4. evrede iyileşmekte olan hastalarda bol
miktarda (litrelerce) idrar çıkışının olduğunu kaydetti.
Hanta virüsüne bağlı ölüm oranının, ülkeden ülkeye değiştiğini
ifade eden Doğancı, ölüm oranının ortalama yüzde 10-25 arasında
olduğunu bildirdi.
''BİYOLOJİK TERÖR YORUMLARI GERÇEKÇİ DEĞİL''
Türkiye'de ilk olguların Bartın ve Zonguldak'ta görüldüğünü
belirten Doğancı, ''Bu virüs, ülkemizde önem kazanan enfeksiyonlar
kategorisindedir'' dedi.
Doğancı, hanta virüsünün, ''biyolojik terör olabileceği'' yönündeki
yorumları da gerçekçi bulmayarak, şöyle devam etti:
''Bunun için hiçbir bilimsel veri bulunmamaktadır. Hanta virüsü,
tüm çevremizdeki ülkelerde de yıllardır gözlenen bir hastalıktır.
Ülkemizde, liman kentlerimiz fare tehdidine açık bulunmaktadır.
Çin, Güney Kore ve Hindistan'la artan bir ticaretimiz vardır.
Virüsün, gelen gemilerle liman kentlerimize ulaşmış olma olasılığı
çok daha yüksektir.
Ayrıca bu hastalık kanama yapabilme kabiliyeti nedeniyle Kırım
Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) ile karışabilir. KKKA'da genellikle
kandaki beyaz küre sayısında azalma bulunur. Bu hastalarda ise
genellikle kanda lökosit sayısı artmıştır (lökositoz). Ayrıca bizim
bulunduğumuz coğrafyada, 'nefropati' dediğimiz böbrek tutulumları
Hanta virusü enfeksiyonunda belirgin bir özelliktir.''
''KKKA'DAN DAHA BÜYÜK SALGIN RİSKİ
TAŞIMIYOR''
Türkiye'de tam teyit edilmemiş 16 olgudan söz edildiğini anlatan
Doğancı, ''hastalığın KKKA'dan daha büyük bir salgın riski
taşımadığını'' söyledi. Doğancı, ''Çünkü, kemirgenlerle temas daha
az bir olasılıktır. Kene ise daha sinsi bir canlı ve kolayca fark
edilemeyecek kadar küçüktür. Farelerden gözle görülebildiği için
uzak durmak kolaydır. Bu nedenle farelerle mücadele etmek de
kenelerle mücadele etmekten çok daha kolay olacaktır''
değerlendirmesinde bulundu.
Virüsten korunmak için ''farelerden ve fare çıkartılarından (idrar,
idrarla kirlenmiş toz dahil her türlü eşya, farelerin ezilerek
öldürülmesi sırasında havaya saçılan sıvı zerrecikler ve bunlarla
kirlenmiş toz-toprak) kaçınmanın yeterli bir korunma
sağlayacağını'' ifade eden Doğancı, ''Prof. Dr. Lee tarafından
geliştirilmiş ve Güney Kore Ordusunda denenmiş aşı olduğu biliniyor
ama piyasada satılmayan bir aşıdır. Faz III güvenilirlik
çalışmalarının tamamladığına dair kanıt bulunmamaktadır. Kore'de ve
bazı diğer ülkelerde damardan verilen ribavirinin başarılı olduğu
bildirilmiştir'' diye konuştu.