Hanefi Avcı cemaat için ağır konuştu
Abone olGeçtiğimiz günlerde tahliye olan eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, yaşananlardan cemaati sorumlu tutuyor.
28 Şubat ile cemaatin dönemindeki uygulamaları karşılaştıran
Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, bu dönemini daha ağır buldu.
28 Şubat döneminde de tutuklanan Avcı, "O rejimlerde insanlara korku ve panik yaydılar ama bu kadar susturulmadı." diyor.
Devrimci Karargah davası da aralarında olmak üzere birçok mahkemede yargılanan avcı, Radikal gazetesinden İsmail Saymaz'a konuştu. Kendisi hakkındaki suçlamalar, Nedim Şener, Oda TV davası ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. İşte o röportajın bir bölümü:
Sizin tutuklanmanızdan önce yaptığımız söyleşide bana,
cemaatin bir suç örgütü görünümü arz ettiğini ancak anayasal düzene
karşı hareket ettiği iddiasına da bakmak lazım demiştiniz. Bugün
görüşünüz ne?
En azından bir çıkar amaçlı örgüt var, bu örgüt mevcut hükümetin,
mevcut yönetimin tüm politikalarının yerine kendi politikalarını
uygulamaya kalıyor.
Silahlı bir örgüt mü?
Silahı yok ama şu var: Ergenekon’da, Poyrazköy’de, şurada burada
gömüldü denen silahların da bu örgüte ait olduğu gerçeği
var.
Bu onu silahlı örgüt yapar mı?
Yapmaz, silahlı şiddet kullanmadığınız sürece silahlı örgüt
olmazsınız. Ama insanlara iftira etmek ve insanları mahkum etmek
için kullanılan malzemedir. Bir de bu silahlı niye bulunduruyorsun,
bunun hesabı ayrı bir olaydır. Bu silahlı bulundurmak da ayrı bir
suçtur.
Bu dönemde yargılananlar ve ölenlerle ilgili bir adım
atılmalı mı?
Ben derim ya, 'bu olayın son mağduru, hükümet' diye... Birinci
mağduru, ismini cismini bilmediğimiz bir ton insan var. Ergenekon
ve Balyoz ve bir sürü davanın mağduru var. En çok istediğimiz şu:
Yeniden yargılanma istiyoruz. Kimse yargılanmaktan çekinmiyor ama
adil bir yargı istiyoruz. Kısmen yapıldı, kısmen yarım kaldı.
İkincisi, idari mağduriyetler. Ben, askerler, bir ton insan mağdur
oldu. Bunların mağduriyetleri giderilmeli. Birtakım insanların
onurlarıyla oynandı, evlerine seks kasetleri kondu. Bunlar iade
edilmelidir. Birtakım insanlar öldü.
Devlet özür dilemeli midir?
Bence dilemelidir.
Bu devletin özür borcu var mıdır
yurttaşlarına?
Bence vardır. Çok ciddi bir yıkım olmuştur. Yaşlı bir insanı
koymuşsunuz, üç yıl boyunca içeride yatırıyorsunuz. Birçok insanın
ailesi dağılıyor. Bunların elbette ödenmesi lazım.
Bir kesim de şöyle diyor: “O halde Ergenekon, Balyoz,
darbelerle yüzleşme, bunların hepsi yalan
mıydı?” Belki birileri darbe yapmaya çalışmıştır. Ben
28 Şubat’tan tutuklandım. Şu yargılanan insanlar belki de böyle bir
şey yapmış da olabilir. Ama şu anda orta yere konan Balyoz Planı
sahte delillere dayanıyor. davaların temelini oluşturan
dokümanların hepsi hukuken sorunlu.
O halde yargılananların değil, yargılayanların mı darbe
yaptığı sonucuna varacağız?
Ortaya çıkan o gözüküyor. Onlar bu toplumu dizayn etmek adına tek
tek kendileri başlattılar bu tahkikatları. Ama eldeki belgeler ve
deliller doğru değil.
28 Şubat’ta laik askerlerin kurduğu mahkemede de
yargılandınız, bugün dindar sivillerin kurduğu mahkemede de
yargılandığınız. Hangisi daha adildi? (Düşünüyor)
İkisi de çok adil değil ama… Birinde çok az bir ceza aldım, bunda
çok ağır bir bedel ödedim.
Hangisi daha ağırdı?
Bu daha ağır ama benim şahsımda da topluma verdiği imaj açısından
da çok ciddi fark var: O rejimlerde insanlara korku ve panik
yaydılar ama bu kadar susturulmadı. Düşünün, bir Ahmet’in kitabını
bulundurmak, vermemek, avukatlar dahil, 'örgüte yardım etmek
sayarım' diye karar çıkardılar. Basılmamış kitapları suçladılar.
Öyle bir uygulama yaptılar ki, dağdaki çoban bile korktu.
Bu dönem 28 Şubat’tan daha mı ağırdı?
Bence ağır değilse bile ondan geri kalır değildi. 28 Şubat’ın tek
bir bakış açısı vardı. Bu dönem herkesi korkuttu. Herkesi “1 Numara
yaparım” dedi. Herkes için korku kaynağı haline dönüştü.
28 Şubat Davası açıldı. Bunun da bir davası açılmalı
mı?
Mutlaka açılacak. Herkes yaptığının hesabını vermeli. Onlar
hukuksuz davrandılar ama bunlara karşı hukuki davransınlar.
Kendilerinin yaptıkları kendilerine uygulanmasın. Onlar demedi ama
biz diyoruz.
Röportajın tamamı için tıklayın