Hamburg'daki çatışma ve gerilimin arkasında ne var?
Abone olSolcularla polisin çatıştığı, geçen hafta ise maskeli bir grubun bir karakoldaki polislere saldırı düzenlediği Hamburg’un üç semti 'tehlikeli bölge' ilan edildi. Köln'den gazeteci Hülya Topçu Hamburg'daki gerilimin arka planını yazdı.
Solcularla polisin geçtiğimiz günlerde çatıştığı, geçen hafta ise maskeli bir grubun bir karakoldaki polislere saldırı düzenlediği Hamburg’un üç semti 'tehlikeli bölge' ilan edildi. Muhalefet iktidardaki SPD’yi krizi tırmandırmakla suçluyor.
Polis, turistlerin de uğrak yeri olan St. Pauli, Sternschanze ve Altona’nın bir bölümünün ‚ 'tehlikeli bölge' ilan edilmesinden bu yana somut bir tehdit, ya da şüphe olmaksızın kimlik kontrolü yapabiliyor.
Bunun yanı sıra şüphelilerin üzerini ya da çantalarını arayabiliyor, şüpheli görülen kişilerin belirli yerlerde toplanmasını yasaklayabiliyor.
Uygulama kapsamında haftasonunda toplam 400 kişi kontrol edildi, 45 kişi geçici bir süre gözaltına alındı ve ardından serbest bırakıldı.
90 kişinin ise belirli yerlerde toplanmaları yasaklandı.
"Bu aşamaya nasıl gelindi?"
Yıllardır solcu grupların güçlü olduğu, her yıl 1 Mayıs’ta otonom gruplarla polislerin çatıştığı Hamburg’da neden şimdi üç semt ‚ "tehlikeli bölge" ilan edildi?
Olayların fitilini 21 Aralık’ta solcu gruplarla polis arasındaki şiddetli çatışma ateşledi.
Çatışmaların nedeni, sol grupların işgal ettiği "Rota Flora" adlı kültür merkezi ve Reeperbahn semtindeki Esso evlerinin boşaltılması talebinin protesto edilmesiydi.
Mülk sahipleri her iki yerin boşaltılması için yıl sonuna kadar süre tanımış, solcular buna karşı çıkmıştı.
İşte bu gösteride yaklaşık 8 bin solcu polisle çatıştı ve toplam 170 polis ve 20’si ağır 500 gösterici yaralandı.
Çatışmalar sırasında kentte ciddi oranda maddi hasar da meydana geldi. Polis göstericilere cop, biber gazı ve tazyikli su ile müdahale etti.
Bu olayın ardından geçen hafta ise 30-40 kişilik maskeli bir grup Davidwache Polis Karakolu’nun önündeki polislere saldırdı. Saldırıda 3’ü ağır çok sayıda polis yaralandı.
Gerginliğin diğer nedenleri
Ancak Hamburg’da uzun süredir hakim olan gerginliğin nedeni sadece bu olaylar değil.
2011 yılından beri "Occupy Wallstreet" eylemine paralel başlayan "Occupy Hamburg" adındaki, düzenli bir grubun kaldığı kamp dün sabah saatlerinde polis tarafından dağıtıldı. Polis göstericileri kamp dışına taşıdı.
Kentte son aylarda protestolara neden olan bir başka faktörse eyalette iktidarda olan Sosyal Demokratlar’ın izlediği göçmen politikası. Geçen yıl Lampedusa üzerinden gelen göçmenlere yönelik kontroller arttırıldı.
Solcu gruplar göçmenlere oturum izni verilmesini talep ediyor, gösteriler düzenliyordu.
Ancak hükümet bu talebe olumsuz yanıt verirken, göçmenlere yönelik kontroller daha da arttırıldı.
Bütün bu olaylar ve özellikle çatışmaların ardından Polis Sendikası, polislerin can güvenliğinin arttırılmasını talep etti. 21 Aralık’taki şiddetli çatışma ve geçen hafta bir polis karakoluna saldırının ardından, üç semt ‚ "tehlikeli bölge" ilan edildi.
İçişleri Komisyonu’nda görüşüldü
Peki polisin 21 Aralık’taki gösteriye müdahalesi yerinde miydi? Üç semtin "tehlikeli bölge" ilan edilmesi kararı yerinde mi?
İşte bu konu dün olağanüstü toplanan Eyalet Meclisi İçişleri Komisyonu’nun gündemindeydi.
21 Aralık’taki gösterinin organizatörleri polisin göstericilere cop, biber gazı ve tazyikli su ile sert biçimde müdahale ettiğine, gösteriyi daha başlamadan bilinçli olarak durduğuna dikkat çekerken, Sol Parti de polisin orantısız şiddet uyguladığı eleştirisini dile getirdi.
Eyaletin Sosyal Demokrat (SPD) İçişleri Bakanı Michael Neumann’a göre ise bu suçlama hiç de yerinde değil.
Neumann göstericilerin ta en başından şiddete başvurduğunu söylerken, polisin aldığı önlemlerin gerekli olduğunu savundu.
İçişleri Komisyonu’nda tehlikeli bölge ilan edilen semtlerde bu durumun daha ne kadar devam edeceği sorusu ise yanıt bulmadı.
Polis yetkilileri, gelişmelere bakılarak bir karar verileceğini belirtti.
"Biz her türlü şiddete karşıyız" diyen Yeşiller Hamburg Eyalet Meclisi milletvekili Filiz Demirel’e göre Hamburg Senatosu siyasi çözümler bulmak yerine duruma polis şiddeti ile müdahale etmeyi tercih etti.
Gezi Hareketi ile benzerlik var mı?
Hamburg’da yaşanan olayların ardından özellikle Türkiye’deki Twitter kullanıcılarının #OccupyHamburg hashtag’i ile paylaşımda bulunmaya başlamasına ve protestoları Gezi Hareketi ile kıyaslamalarına da değinen Demirel, iki olay arasında kesinlikle bir benzerlik olmadığına işaret ediyor.
Türkiye’de medyanın olayları abartarak verdiğini söyleyen Demirel, "Medyanın bu olayı abartarak lanse etmesi, Türkiye'yi Gezi olaylarında eleştiren Avrupa'ya ve özellikle Almanya Başbakanı Merkel'e bir atıf olabileceği izlenimi uyandırıyor bende" diye konuşuyor.
Sosyal Demokrat Parti Hamburg Eyalet Meclisi milletvekili Ali Rıza Şimşek de bu konuda Demirel’le aynı görüşte. Şimşek’e göre Gezi Hareketi ile Hamburg arasında yakından uzaktan bir benzerlik yok.
SPD eleştirileri kabul etmiyor
Ancak Şimşek muhalefetin kendilerine getirdiği eleştirileri kabul etmiyor. Hamburg’da tehlikeli bölge ilan edilen semtlerde yapılan aramalarda çok sayıda tehlikeli malzemenin bulunduğunu söyleyen Şimşek, „Hiç kimsenin şiddete maruz kalmasına izin verilmemeli ve bölgede günlük yaşamına devam etmek isteyen halk yalnız bırakılmamalı, korunmalı. Yürüyüş ve miting hakkına ‚evet‘, şiddete ‚hayır‘ diyoruz“ diye konuşuyor.
Hamburg‘daki yürüyüşlerin genel olarak barışcıl bir ortamda geçtiğini hatırlatan Şimşek, şiddete başvuranların sayısının 100’ü geçmediğini savunuyor.