Haluk Bilginerin Nazlı bebeği
Abone olHaluk bilginer ve Aşkın Nuryengi çiftinin dünyalar tatlısı bir kızları oldu. Nazlı bebek ilk kez objektiflerde.
Mutlu çift, ses getiren aşklarını ve kızları Nazlı’nın gelişiyle
birlikte değişen hayatlarını Elele’ye anlattı.
Bizim için bir söylenti, fısıltı gazetesinin bir unsuruydunuz. Oysa
gerçekmişsiniz! Burada olmanızı neye borçluyuz? Zamana mı, Nazlı’ya
mı?
- Haluk Bilginer: Her ikisine de. Ama daha çok zaman. Ben kendi
adıma, Nazlı’nın röportajlarda yer almasına ya da fotoğraflarının
çıkmasına çok taraftar değilim. Bunun sebebi de açıkça şu: Nazlı’ya
sormadan böyle bir şey yapmanın doğru olmadığını düşünüyorum. Nazlı
soruları yanıtlayacak durumda olmadığı için, bizim onun adına bir
şeyler yapmamız bana doğru gelmiyor. Ama bir yandan da şu var: İşte
Aşkın Nur Yengi ile Haluk Bilginer evlendi, bir de çocukları oldu.
Hep gizlenilmez. Tamam işte buradayız. Bir kartvizit çıkaralım
ortaya. Ünlülerin çocuklarının fazla ortada olması onlara negatif
etki yapıyor diye düşünüyorum. Çocuklar sebepsiz yere ünlü
oluveriyorlar.
- Aşkın Nur Yengi: Belki de mutsuzluğuna imza atıyoruz.
- H.B: İkimize de Nazlı büyük bir armağan. Daha büyük bir armağan
yok hayatta sanırım.
n İkinizin hayatında "aşk" çok belirleyici. Ne diyeceksiniz bununla
ilgili?
- H.B: Evet, doğru.
- A.N.Y: Mantık, ilişkiyi daha mecburi kılan bir şey. Aşkta ise
inanılmaz bir enerji ve kaos var.
- H.B: Ve sonunda bir çocuğunuz oluyor, onda tüm evreni
görüyorsunuz. Gerdanında tüm evren saklı onun. Tanrı’yı hissetmek
istiyorsanız bebeğinizi koklayın.
n Sanırım çocuk söz konusu olduğunda bencillik ortadan
kalkıyor...
- A.N.Y: Evet, koşulsuzluk başlıyor.
- H.B: Çocuk sahibi olduğumuz zaman köpekleşmeye başlıyoruz.
Köpeğin seviyesine yaklaşmaya başlıyoruz. Önem sırasında bir
numaraya yerleşiyor. Ondan daha önemli bir şey yok artık.
n Nazlı’dan önce nasıl bir hayat yaşıyordunuz? Şimdi nasıl bir
hayatınız var?
- A.N.Y: Yaşım itibariyle çocuk sahibi olmak istiyordum. Çocuk
sahibi olmak, bir kadına kendini çok daha iyi hissettiren bir
durum. Ama öncelikle yaşadığımız bir travma vardı. İlk bebeğimizi
kaybettiğimiz için kırgınlıklar yaşadım.
n Nasıl çözdünüz?
- A.N.Y: Haluk’un çok güzel bir lafı vardı. "Neden ben" diye
sorduğum zaman, "Neden sen olmayasın ki" dedi.
- H.B: Kötü şeyler hep "başkalarının" başına gelir ya, biz hiç
üstümüze alınmak istemeyiz. Bizim başımıza bir şey geldiğinde de
"Neden ben" diye sorarız. Soruyu hep tersten sormak lazım.
n Ama çocuğunuzun cinsiyetini öğrenmeye gittiğinizde kaybettiğinizi
öğrendiniz...
- A.N.Y: Bu, bütün dünyada birçok kadının başına gelebilecek bir
şey, ama onun ağırlığını taşımak çok zor. Sonrasında duygularımı
yerli yerine oturtmam biraz zaman aldı.
- H.B: Aşkın, her kadının yapabildiği gibi (birçok erkek asla
yapamaz bunu!) çok büyük bir sabır gösterdi. Yani ben onun
yaşadıklarını paylaştıkça hayranlık duydum. Üç ay hiç kıpırdamadan
yatakta nasıl yatılır? Ben bir gün bile yatamam.
n Hamileliğinizin hangi aşamasında "plasenta previa" hastası
olduğunuzu öğrendiniz?
- H.B: İlk kanamadan sonra.
- A.N.Y: İlk 3 aylık hamileyken bir bağırsak enfeksiyonu geçirdim.
Her şeyin yolunda olduğu, yurtdışına gidebileceğim söylendi.
Gittik. Döndüğümüzde amniosentezim yapıldı. Her şey normaldi, ama
bebeğin aşağıda geliştiği uyarısını aldım. Büyüdükçe yukarı çıkar
dediler, ama çıkmadı.
n Anne olmak nasıl bir duygu?
- A.N.Y: Bir gün uyandım ve şunu düşündüm. Yataktan kalkmadan keyif
yaparsın, değil mi? Fırlamazsın. Saat zorunluluğumuz da yok.
Allahım ben artık uyuyamıyorum, uyusam da derin uykuya geçemiyorum,
çünkü sürekli aklım onda! Büyüyüp bizi terk edip gidince ne
yapacağım?
- H.B: O zaten alıştıra alıştıra oluyor! Şu an sana çok muhtaç bir
halde. Kendi sorumluluğunu almaya başladıkça o kendi başına bir
birey olacak ve biz de buna hazırlanacağız.
n Geçen yılki röportajımızda Aşkın Hanım çok büyük bir aile hayal
ettiğini söylemişti...
- A.N.Y: Gerçekten çok mutlu edici bir fotoğraf o. Ama
hamileliğimin ardından bazı zorlukların ve endişelerimin olduğunu
fark ettim.
- H.B: Ama hemen bir parantez açayım: Doktorumuz dedi ki, bundan
sonraki hamilelikte bunun 10’da birini bile yaşamayacaksın!
- A.N.Y: Ama endişelerim var.
n Yani büyük aile, çekirdek aileye mi döndü?
- H.B: Karar kadınındır. Benimki hayal olabilir ancak. Ne diyorsa
başımın üstüne!
n İlk anneler ve babalar gününü yaşayacaksınız. Nazlı’ya ne
söylemek istersiniz?
- A.N.Y: Hayatın en büyük derinliğini bana verdiğin için sana
sonsuz teşekkür ederim kızım.
- H.B: Böyle bir duyguyu yarattığı için önce Aşkın’a, sonra da
aşkıma teşekkür ediyorum. Doğum günlerimde annemi arar, beni
dünyaya getirdiği için teşekkür ederim. Nazlı da inşallah kendi
doğum gününde bizi arar.
Babalık muhteşem bir şey
Sevdiniz mi babalığı?
- H.B: Ooo, çok!
- A.N.Y: Her yerde "Baba olun" diye bağırıyor!
- H.B: Nazlı ilk gün ayrı odada yatıyordu. Hemşire "Kim o" deyince,
Ben "Nazlı’nın babasıyım!" yanıtını veriyordum. İsmimin önüne bu
sıfatın eklenmesi muhteşem bir şey!
- A.N.Y: Kıskanacağım bir baba-kız aşkı var.
n Daha önce baba olmayı istediniz mi?
- H.B: Ben kendimi bildim bileli isterim.
- A.N.Y: Çocuk, hayat ezberleriniz tekrar etmenizi sağlıyor.
- H.B: Ham iken pişiriyor!
Nazlı adı kızımıza çok yakıştı
Nazlı’nın adı nasıl kondu?
A.N.Y: Ben hamileliğim boyunca karnımı "Canım kızım Alara" diye
severken kayınvalidem "Nazlı olsa" dedi. Sonra hastanede bir
hemşire hanım, "Bu kız pek nazlıymış, sizi üzmüş, nazlı kız"
deyince "İsim olarak Nazlı ne kadar yakıştı" dedik ve öyle kaldı.
Alara herkesin koyduğu bir isim. Nazlı daha özel. Ben Buse ismini
de çok seviyordum. Ama Nazlı çok uydu kızıma.
Elele Dergisi