Halkbank İran petrolünde aracılığa devam edecek
Abone olBaşbakan Yardımcısı Ali Babacan, "17 Aralık operasyonundan bugüne kadarki sürece baktığımız zaman hisse senedi piyasasına giren çıkan aşağı...
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "17 Aralık operasyonundan
bugüne kadarki sürece baktığımız zaman hisse senedi piyasasına
giren çıkan aşağı yukarı başa baş" dedi.
Bloomberg HT- Habertürk ortak yayınında, Bloomberg HT Yayın
Koordinatörü ve BloombergHT.com Genel Yayın Yönetmeni Cüneyt
Başaran’ın sorularını yanıtlayan Babacan, son açıklanan verilerle
beraber 2013 yılının tümüne bakıldığında Orta Vadeli Program’da
(OVP) yer alan öngörülere oldukça paralel seyir izlendiğini
belirtti. Büyümeyi 2013 yılı için yüzde 3,6 olarak öngördüklerini
hatırlatan Babacan, "Şu anda yüzde 3,6’nın biraz üzerinde bir
rakamla 2013’ü tamamlayacağız gibi görünüyor" dedi. Bu yıl için de
OVP’de büyüme öngörüsünün yüzde 4 olduğunu anımsatan Babacan, son
bir aydır yaşanılan gelişmelerin 2014’ün tümüne makro dengeler
açısından etkisinin ne kadar olacağını şu an için tahmin etmenin
güç olduğunu söyledi. 2014 yılı için şimdiden bazı tahminlerde
bulunmanın güç olduğunu anlatan Babacan, "Şu anda hükümet
politikası olarak resmi duruşumuz Orta Vadeli Programda ne
açıkladıysak o. Onun haricinde herhangi bir revizyon yapmış
değiliz" diye konuştu. Özellikle ilk çeyreği tamamlamadan 2014’ün
tümüyle ilgili tahminleri dile getirmenin doğru olmayacağını
vurgulayana Babacan, "Yaşanan olayların dozajının artık düştüğünü
ifade ederek şunları söyledi:
"Bu işin özellikle komplo ve kumpas boyutuyla alakalı hızlı adımlar
attık. Dün TBMM’ye yasa teklifi verildi. Bu teklifte yargının
işleyişiyle alakalı, ya da bu yaşadıklarımızın özellikle komplo
boyutuyla tekrar yaşanmaması için de hızlı adımlar attık, atıyoruz.
Hükümet işinin başındadır. Kontrol bizdedir. Bunlar önemli
hususlar. Biz bu siyasi ve ekonomik istikrarı büyük bir emekle
oluşturduk. İstikrarın kıymetini çok iyi bilen bir ekibiz.
Türkiye’nin ne siyasi, ne ekonomik istikrarının erozyona uğramasına
asla izin vermeyiz. Onun için de ne gerekiyorsa yaparız. Elimizde
her türlü enstrüman ve imkan var. Bütün bakanlarımız ve
kurumlarımız işinin başında. Olayların akışı üzerindeki
hakimiyetimiz güçlü ve daha da güçlenecek. "
DÜNYA EKONOMİSİ
Gelişmekte olan ülkelerin dünya ekonomisindeki payının gelişmiş
ülkeleri geçtiğini belirten Babacan, önümüzdeki dönemde de
gelişmekte olan ülkelerin ortalama büyüme hızının gelişmiş ülkelere
göre daha yüksek olacağını ifade etti ve önümüzdeki dönemde kötü
bir tablo beklemediklerini vurgulayarak, "Dünya ekonomisinin
büyümesinin dinamosu gelişmekte olan ülkeler olacak" dedi.
Gelişmekte olan ülkeler içerisinde cari açığı olan ülkelerin
özellikle ABD merkez bankasının uyguladığı yeni politika duruşundan
bir miktar etkileneceğini belirten Babacan, bunun uyarısını 2013
yılının başında yaptıklarını hatırlattı. Bugün itibariyle bu
sürecin başladığına dikkati çeken Babacan, bundan hazırlığı olan
ülkelerin az, hazırlığı olmayan ülkelerin daha çok etkilendiğini
belirtti.
Önümüzdeki dönemde cari açığın finansmanında maliyetlerin bir
miktar daha yüksek olacağını çünkü likiditenin eskisi kadar bol
olmayacağını anlatan Babacan, "Yani bir felaket senaryoları asla
çizmemek lazım. Ama gerçekleri de görmek lazım" ifadesini kullandı.
Babacan, 2014 yılı öngördükleri tedbirlerin büyük bir kısmını şu an
itibariyle uygulayama başladıklarını, ihtiyatlı duruşu önümüzdeki
dönemde de sürdüreceklerini kaydetti.
Büyümenin kaynağının yatırım, üretim ve ihracat olmasını
istediklerini ifade eden Babacan, tamamen iç tüketime dayanan bir
büyüme modeliyle Türkiye’nin geleceğinin parlak olmayacağını
bildirdi. Babacan, "2014 yılının Türkiye için iyi bir yıl olacağını
bekliyoruz" dedi.
KREDİ NOTU
Fitch Ratings’in Türkiye açıklamasındaki bankacılık sektörüne
ilişkin yapılan değerlendirmeleri ve analizi eksik bulduğunu
söyleyen Babacan, "Türkiye’de kredi hacmi çok hızlı artıyor.
Bankaların takipte olan alacaklarında bir önceki seneye göre artış
var ancak toplam kredi hacmi de bir o kadar arttı. Türkiye’de tüm
bankacılık sisteminde şu anda takibe geçen alacakların toplam
alacaklara oranı yüzde 2,7, bu dünyadaki en düşük oranlardan biri"
dedi.
Türkiye ile ilgili analizleri yaparken dikkat etmek gerektiğini
vurgulayan Babacan, "Negatif, olumsuz haberleri cımbızlayıp ön
palana çıkarma, özellikle uluslarararası basında bu aralar daha
yaygın. Örneğin, bugün Sanayi Üretim Endeksi iyi mi çıktı? Yarın
uluslararası basına bakın, bir tane haber göremeyeceksiniz bununla
ilgili. Eğer düşüş olsaydı, mutlaka bir iki yerde işlenecekti.
Dolayısıyla böyle bir ortamdayız ama önemli değil. Bizim için asıl
olan basının ne işlediğinden öte, yatırımcıların neye baktığı çok
daha önemli. Çünkü onlar kuşkusuz basını izliyor ama kendileri de
analiz yapıyorlar" diye konuştu.
Başbakan Yardımcısı Babacan, 17 Aralık’tan bu yana çok enteresan
gelişmelerin olduğunu belirterek, hisse senedi piyasasında, tüm o
"gürültülü ortamda" 26 Aralık’a kadar toplam 300 milyon dolarlık
net hisse senedi satıldığını söyledi. Babacan, buna karşın 27
Aralık’tan bu yana tekrar 270 milyon dolarlık alışın yapıldığına
dikkati çekerek, "Yani 17 Aralık operasyonundan bugüne kadarki
sürece baktığımız zaman hisse senedi piyasasına giren çıkan aşağı
yukarı başa baş. Nette sadece bir 30 milyon dolarlık çıkış
görüyoruz. Bu kadar gürültü, bu kadar hareketlenme ama asıl sermaye
hareketlerinde ne olmuş diye baktığınızda tablo bu" dedi.
"HANGİ HUKUK ?"
Döviz piyasasına ilişkin de bilgi veren Babacan, burada da yıl
sonuna kadar yaklaşık 400 milyon dolarlık çıkışın olduğunu ancak 3
Ocak’ta 215 milyon dolarlık, 6 Ocak’ta 2 milyon dolar, 7 Ocak’ta
ise 411 milyon dolarlık girişin olduğunu bildirdi. Babacan, "Yine
17 Aralık sürecinin başından bugüne kadar baktığımızda döviz
piyasasına net 184 milyon dolar yabancıların girişi var. Tüm bu
piyasa, sermaye hareketlerine baktığımızda net anlamda Türkiye’den
bir çıkış, kaçış yok" değerlendirmesinde bulundu.
Yatırımcılar açısından kısa vadede en önemli konuların, "Hükümet
işinin başında mı, güçlü bir siyasi irade var mı yok mu?" olduğunu
belirten Babacan, şu anda hükümetin işinin başında olduğunu
söyledi. Güçlü bir siyasi iradeyle de ne siyasi ne de ekonomik
istikrara zarar gelmesin diye ellerinden geleni yapacaklarını
vurgulayan Babacan, şunları kaydetti:"Ama orta ve uzun vadede başka
unsurlar var dikkat etmemiz gereken. Orta ve uzun vade için
Türkiye’nin bugün karşı karşıya kaldığı en önemli konu, hukuk
üstünlüğü ilkesidir. Hukukun üstünlüğü ilkesini herkes
sahiplenmedikçe, Türkiye’nin demokrasisinin iyi işlemesi de
ekonomisinin iyi ilerlemesi de mümkün olmaz. Ancak ’hukukun
üstünlüğü’ derken, hangi hukuktan bahsediyoruz? Burada referanslar
lazım. Biz evrensel hukuk normlarını benimsemiş bir ülkeyiz. Burada
da en önemli referanslarımız, Avrupa Konseyi’nin ve Avrupa
Birliği’nin (AB) normlarıdır. Türkiye Avrupa Konseyi’nin tam
üyesidir, AB’ye de aday ve katılımcı ülkedir. Dolayısıyla biz,
’hukuk’ dediğimizde neyi anlayacağız? Gidip de Afrika’daki herhangi
bir ülkenin ya da Orta Asya’daki adını vermek istemediğim bazı
ülkelerin hukuk normlarına anlamayacağız kuşkusuz. Artık üstünlüğü
kanıtlanmış, dünyaca kabul edilmiş en üstün normları referans
alacağız."
Burada da referansın Avrupa Konseyi ve AB olduğunu altını çizen
Babacan, dolayısıyla o referans noktasından asla
uzaklaşamayacaklarını bildirdi. Babacan, "Türkiye, hukukun
üstünlüğünü benimseyip, ne yapacak? Bir hukuk devleti olacak. Hukuk
devleti nedir? Hukuk devleti, evrensel hukuk normlarının ışığı
altında, anayasasıyla, kanunlarıyla kuralları belli olan ülkedir.
Bir ülke eğer hukuk devleti değilse, orada gerçek anlamda bir
demokrasi olamaz" diye konuştu.
İleri bir demokrasinin, ancak gerçek anlamda yaşayan bir hukuk
devletiyle mümkün olabileceğini vurgulayan Babacan, şöyle devam
etti: "Biz Türkiye olarak gerçek anlamda bir hukuk devleti
olmadıkça, ileri bir ekonomi, gelişmiş bir ekonomi olamayız. Orta
gelir tuzağına düşeriz ve orada patinaj yapmaya başlarız. Kurallar
çok açık olmalı, kanunlarımızda gri alanlar olmamalı. Maalesef
bizim anayasamıza, kanunlarımıza bakın, çok miktarda gri alanlar
var ve o gri alanlar, ’bu konuda kural nedir’ diye baktığınızda
insanların kafasını karıştırıyor. Kanunlar, sıradan bir vatandaşın
kolayca anlayıp, idrak edebileceği kadar açık ve net
yazılmalı."
YARGI ELEŞTİRİSİ
Kanunlara uyulup uyulmadığının kontrolünün önemli olduğunu belirten
Babacan, yargının da mutlaka hızlı çalışması ve tutarlı olması
gerektiğini ifade etti. Babacan, aynı konularda farklı mahkemelerde
birbirinden çok ayrı kararların ortaya çıktığına, alt mahkemelerle
üst mahkemelerin aldığı kararların birbirinden çok farklı
olabildiğine, bir davanın 5, 8, 10 yıl sürebildiğine, insanların 5
yıl, 7 yıl tutuklu kalabildiğine dikkati çekti. Babacan, "Böyle bir
yargı anlayışı, böyle bir yargı sistemi ile ileri bir ekonomiyi,
ileri bir demokrasiyi beraber düşünemezsiniz. Dolayısıyla yargı
alanında yapılacaklar da çok önemli. Hızlı, tutarlı kararlar alan
ve güvenilir bir yargı sistemi. İş dünyası için de bu çok önemli.
Yerli, yabancı ayırt etmeden bir yatırımcı, bir problem yaşadığında
ve yargıya başvurduğunda gönlünün rahat olması lazım. ’Ben, Türkiye
Cumhuriyeti’nin yargısına başvurdum. Oradan hızlı ve adil kararlar
çıkar’ demesi lazım. Bunu gerçekleştiremezsek, yine ileri bir
ekonomi olmak hayal, o 25 bin dolarlık milli gelirler hayal"
şeklinde konuştu.
Ekonomi alanında çok büyük reformlar yaptıklarını ve ileri adımlar
attıklarını hatırlatan Babacan, aynı reform anlayışının hızla
hukuk, yargı alanına da getirilmesi gerektiğini ifade etti.
Türkiye’nin AB sürecinde önemli reformlar yaptığını, Anayasa’da
değişikliğe gidildiğini ve 4 ayrı yargı reformu paketinin
uygulamaya başlandığını anımsatan Babacan, bunları yaparken de,
"Daha yapacak çok işimiz var" dediklerini söyledi. Babacan,
dolayısıyla Türkiye’nin önünde uzun bir "yapılacaklar listesi"
olduğunu kaydederek, şöyle devam etti: "Aynı zamanda Türkiye’nin
bir AB süreci var. Dolayısıyla Türkiye’nin yönü, hedefi belli.
Türkiye, nereye doğru gittiği belli olmayan bir ülke değil.
Dolayısıyla AB normlarında, AB müktesebatında ne yazıyorsa, Türkiye
oraya doğru yürüyen bir ülke. ’Ben, oraya doğru yola çıkmış bir
ülkeye bir adım atarsam, çok daha iyi bir noktaya varırım ve
yatırımlarımda başarılı olurum’ beklentisi var. İşte bizim yapmamız
gereken, bu varsayıma, bu beklentiye uygun adımları atıyor
olabilmek. Burada bizim hep vurguladığımız bir konu var, kurallı
piyasa ekonomisi diyoruz. Yani şartları iyi belirlenmiş, çerçevesi
iyi çizilmiş, gri alanlardan temizlenmiş, fırsat eşitliği olan ve
rekabete dayanan bir piyasa ekonomisi. Yani kimse için özel alanlar
oluşturulmaması, kimseye özel bazı imkanlar sağlanmaması ve şeffaf,
hesap verebilir bir devlet anlayışı. Şeffaflık, hesap verebilirlik
ve rekabet. Bunları yan yana koyduğunuzda zaten suistimallere,
yolsuzluklara fazla alan bırakmamış oluyorsunuz. Dolayısıyla bizim
tüm bu olanların, başlangıç noktasındaki yolsuzluk iddiaları var
biliyorsunuz. O konuda da duruşumuz çok açık. Hangi iddia olursa
olsun, mutlaka sonuna kadar takip edilir ve kim olursa olsun,
yolsuzluğun üstü asla kapatılmaz. Neyse, tüm açıklığıyla ortaya
çıkar ve varsa suçlu olan cezasını çeker. Bu konuda taviz
veremeyiz, bu konuda bir tolerans da söz konusu olamaz. Yani
yolsuzluk toleransı diye bir şey söz konusu olamaz,
düşünülemez."
"İKİ, 3 BAŞLILIK OLMAZ"
"Ne yolsuzluktur, ne değildir?" bunların da uluslararası
ölçülerinin, etik standartları denen kavramların olduğunu ve
bunların çok zor şeyler olmadığını vurgulayan Babacan, şöyle
konuştu: "Dolayısıyla biz bir yandan kuşkusuz yolsuzlukla mücadele
için elimizden geleni yapacağız ve gerçek anlamda bir hukuk devleti
olmak için de ne gerekiyorsa yapacağız. Asla ve asla yargının
içinde, emniyet teşkilatımız içinde farklı yapılanmaları, normal
kendi işleyişinin dışında farklı yerlerden talimatla hareket eden
gruplara da izin vermeyeceğiz, böyle bir şey mümkün değil. Devlet
sistemi içinde iki başlılık, üç başlılık, böyle bir şey olmaz.
Devlet sistemi içinde kim nerede, hangi pozisyonda çalışıyorsa onun
amiri bellidir, talimat alacağı kişiler bellidir. Tabi ki güçler
ayrılığı, yargı bağımsızlığı önemlidir ama yargının kendi içinde
dahi bir yönetim, kontrol sistemleri vardır. Bu sistemlerin tamamen
dışındaki farklı yapılanmalar, kuşkusuz Türkiye’nin kredibilitesini
düşürür ve Allah korusun, Türkiye’yi çok riskli bir ortama
sürükleyebilir. Dolayısıyla farklı farklı alanlarda mücadeleler
gerekiyor, farklı alanlarda hızlı adımlar atmak gerekiyor ama bizim
ne yapacağımız konusunda kafamız çok net açıkçası. Çünkü
Türkiye’nin uzun vadeli bir hedefi vardır. Bu da AB
standartlarıdır. O hedeften Türkiye sapmaya başlarsa, o zaman
nereye gideceğini kimse kestiremez. İşte o zaman siz ekonomiden
korkmaya başlayın, işte o zaman Türkiye’ye yatırım gelir mi gelmez
mi diye korkmaya başlayın. Partimiz, ilk kurulduğu günden itibaren,
4 tane hükümet kurdu. 4 hükümet programımıza da bakın, hepsinde bu
çok açıktır. AB’de bu kadar yaşanan zorluklara, krize rağmen biz ne
dedik? Israrcıyız, AB hedefinden asla vazgeçmeyiz."
HALK BANKASI
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, İran devletinin Halk Bankasında
hesapları bulunduğunu ve Türkiye’nin İran’dan aldığı petrol ve
gazın bedelini bu hesaplara yatırdığını belirterek, "Halk Bankamız
bu fonksiyonunu yerine getirmeye devam edecek" dedi. Babacan, şöyle
konuştu: "İran devletinin Halk Bankasında hesapları var. Biz
İran’dan aldığımız petrol ve gazın bedelini bu hesaplara
yatırıyoruz. Ondan sonra para trafiğinin yönetimi tamamen İran’ın
elinde, çünkü onların parası. Halk Bankamız bu fonksiyonunu yerine
getirmeye devam edecek. Öte yandan Irak’la yapılan bu yeni petrol
anlaşmasında, Kuzey Irak’tan alınan petrol bedellerinin hangi
bankaya yatırılması konusunda görüşmeler yapıldı. Bu görüşmeler
sonucunda bizim ısrarımız bunun tamamen Halk Bankası üzerinden
olması. Karşı taraftan birkaç gün bazı farklı fikirler doğdu ama
’biz bunu alıyoruz, parasını da buraya yatırıyoruz’ diyoruz."
Şangay Beşlisinin AB’ye alternatif bir yapı olmadığını belirten
Babacan, Şangay Beşlisinin öncelikle güvenlik amacıyla kurulan daha
sonra ekonomik unsurların da ağırlık kazanmaya başladığı bir yapı
olduğunu söyledi. Türkiye’nin, bölgesel ya da küresel pek çok
uluslararası yapılanmanın ya içinde olduğunu ya da bir şekilde
ortaklık ilişkisi kurduğunu kaydeden Babacan, Türkiye’nin Afrika
Birliği’nin de stratejik ortağı olduğunu ifade etti. Babacan,
Türkiye’nin söz konusu ilişkiler içinde olmasının oradaki hukuk
anlayışını, demokrasi anlayışını referans alması anlamına
gelmediğini belirterek, "Oralarda da birlikler vardır, ekonomik
bakış açıları vardır. Türkiye o yapının içinde de olmalıdır. Bütün
bunlar Türkiye’nin dış politika ufkunu genişleten unsurlardır, asla
AB’nin bir alternatifi değildir" dedi.
"BUNU GÖZLEMLİYORUZ"
Türkiye’de döviz mevduatının arttığına ilişkin olarak Babacan,
Türkiye’nin bankacılık sisteminin ve toplam mevduatların hızlı
büyüdüğünü vurguladı. Babacan, aynı dönemdeki TL mevduatta artış
olduğuna dikkati çekerek şöyle konuştu: "Türkiye’de Fed’in
açıklamalarından sonra bizim reel sektörümüz, şirketlerimiz bir
miktar döviz alımlarını öne çektiler. Biz bunu gözlemliyoruz.
Dışarıya döviz borcu olan şirketler yapıyor. Bu da tamamen
konjonktür gereği kendi kararları. Ama Türkiye’deki toplam mevduat
yapısına, TL, döviz yapısına baktığımızda asla öyle bir kayış,
böyle ciddi bir trend yok. Türkiye, gerçekten 2013 Mayıs ayına
kadar bütün dünyada övgüyle söz edilen, parlayan yıldız, yere göğe
sığdırılamayan, demokraside de ekonomide de örnek gösterilen bir
ülke. Birden orada renk döndü, bunun sebebi sadece sansasyon
arayışı olabilir. Biraz da böyle görmek lazım. Şu da var; içeride
olsun, dışarıda olsun, Türkiye’nin başarılarından rahatsız olanlar
var. Türkiye’nin başarısı, bazılarının çıkarlarına gelmeyebiliyor
ya da AK Parti iktidarının başarısı içeride ve dışarıda
rahatsızlıklar oluşturabiliyor. Başarısız olmamız için çaba
gösteriliyor. Bu her ülkede vardır."
AK Parti’nin, kurulduğunda hangi noktadaysa bugün de aynı noktada
olduğunu vurgulayan Babacan, Türkiye için ideallerin, hedeflerinin
bulunduğunu söyledi. Bu kadar büyük partide, hatası olanların da
çıkabileceğini belirten Babacan, "Onu da mutlaka hatası olanın
karşılığını göreceği şekilde mekanizmalar oluşturarak, özellikle
yolsuzluklar konusunda asla taviz ve tolerans göstermeden, yolumuza
devam edeceğiz. Varsa hatası olan o da mutlaka cezasını çekecek.
Ama öte yandan hükümete kasıtlı olarak planlanmış bir komplo varsa,
bu komployu hazırlayanlarla ilgili tedbirlerimizi almak zorundayız"
diye konuştu.
ENFLASYON RAKAMLARI
Babacan, enflasyonun bu yıl ne olacağı konusunda bir şey söylemek
için erken olduğunu ifade etti. Bu sene enflasyonu etkileyecek en
önemli unsurun kur olduğunu belirten Babacan, kurun nerede dengeye
ulaşacağını bugün için bilmenin çok zor olduğunu kaydetti. Çok sığ
işlemlerle döviz kurunun inip çıktığını anlatan Babacan, öncelikle
döviz kurunun nerede istikrara ulaşacağını görmek gerektiğini dile
getirdi. TL’deki her yüzde 10’luk değer kaybının enflasyonu yüzde
1,5 artırdığını ifade eden Babacan, kurun nerede oluşacağını
görmeden bu yılın enflasyonu ile ilgili bir şey söylememek
gerektiğinin altını çizdi.
Babacan, Hükümetin çok sağlam bir bütçe ortaya koymasının, mali
disipline dikkat edilmesinin, son dönemde aldığı makro ihtiyatı
tedbirlerin, Merkez Bankasının elini rahatlattığını belirterek,
Merkez Bankasının bütün tabloya bakarak bağımsızlığı çerçevesinde
ne gerekiyorsa onu yapacağını kaydetti. Babacan, "Merkez Bankası,
’şunu yapmalı, bunu yapmalı’ gibi bazı önerilerde bulunmak bizim
için doğru olmaz, bağımsızlığa yakışmaz, nihai karar verici burada
Para Politikası Kurulu’dur" dedi.
Son dönemde Merkez Bankasının bağımsızlığıyla ilgili algıda bazı
problemler bulunduğuna işaret eden Babacan, Merkez Bankası
kararlarını kendisinin basından öğrendiğini söyledi. TÜİK’te de
benzer durumun söz konusu olduğunu ifade eden Babacan, TÜİK, Merkez
Bankası gibi kuruluşların bağımsızlığına özen göstermek
gerektiğinin altını çizdi. Başbakan Yardımcısı Babacan, kontrol ve
dengelerin olmadığı bir ekonomi yönetiminde mutlaka sıkıntıların
olacağını belirtti.
(İHA)