Halk kötü örnekleri mi seviyor?
Abone olBazı televizyon dizilerinin, çocuklara kötü örnek olduğu, bir çok uzman tarafından söylenir. Kürşat Başar, bu durumdaki zıtlıkları ortaya koydu.
Televizyon dizilerinin çocuklara kötü örnek olduğu sürekli
söylenir. Fakat halk ne kadar karşı da olsa bu dizilerden
kopamıyor. Kürşat Başar, isimli yazıda bu iki zıtlığı ele aldı.
Televizyon yayıncılığına bu denli kilitlenmiş olmamız gerçekten
ilginç. Çünkü aslında yıllardan beri söyleyip yazdığımız şeyler gün
be gün gerçekleşti ve herhangi bir sürpriz olmadı.
Dün gazetelerde iki ayrı haber vardı. Biri, bir öğrencinin
gündemdeki bir dizinin kahramanına özenip arkadaşını öldürdüğü
haberiydi. İkincisi de birkaç gün önce yaşanan bir silahlı
çatışmanın taraflarından birinin, bu dizinin kaldırılmasını,
herkesin buna özenip silah kuşandığı şeklindeki açıklamasıydı.
Aslında benzer tartışmalar ABD'de yani televizyon yayıncılığının
merkezinde de yıllardır yaşanıyor. Sık sık görülen özellikle
gençler arasındaki silahlı olaylarda, okul cinayetlerinde
televizyonların etkisi inceleniyor. Yayıncılar birçok program ve
dizi için pedagoglar, psikologlar görevlendiriyor.
Birkaç yıl önce, ünlü bir müzik kanalında yayınlanan ve bizde de
izlenen Beavis and Butthead adlı çizgi film büyük bir tartışma
yaratmıştı.
Çizgi filmdeki iki genç, kibritle oynuyor ve evlerini yakıyorlardı.
Bundan hemen birkaç gün sonra kendi evini yakan bir genç diziden
etkilendiğini söyleyince kızılca kıyamet kopmuştu. Yayıncı, gerek
sivil toplum kuruluşlarının gerek kiliselerin baskısına direndi ama
büyük reklamverenler direnemedi. Sonunda dizinin geceyarısından
sonra yayınlanmasına karar verildi.
Ama yayıncılığın profesyonelleştiği ülkelerde bu konu daha çok
kamuoyunun tepkilerine ve yayıncıların giderek kaliteyi artırmasına
bırakılmış durumda. Yayıncılar işin ucuzuna kaçmanın uzun vadede
kendilerine zarar verdiğini görebiliyor artık.
Bizdeyse durum biraz farklı. Çünkü herşey çok yeni.
İzleyici açısından da yayıncı açısından da reklamveren açısından da
garip bir durum yaşanıyor. Herkes bunları hem yapıyor, izliyor hem
de şikayet ediyor.
Yapımcıların cümlesi: 'Halk bunu istiyor.'
Onlar genellikle kendilerinin de beğenmediği şeyleri bu nedenle
yaptıklarını, yapmak zorunda kaldıklarını iddia ediyorlar.
Reklamveren, en çok izlenen programları tercih etmek zorunda
olduğunu söylüyor.
'Bunu istiyor,' denilen izleyici de hem bu programları izliyor hem
de genellikle beğenmediğini ifade ediyor.
Kısacası çok garip bir durum var ortada. Başka ülkelerde tanıdığım
profesyonellerin hiçbiri yaptıkları işin kötülüğünü kabullenip buna
gerekçe uydurarak yaşamıyor.
Doğrusu ben de kimsenin yaptığı işin daha iyisini yapabilecekken
şartlar nedeniyle kötüsünü yapmayı kabulleneceğine inanmıyorum.
Biraz daha açık söylemek gerekirse, ortaya çıkan işin, onu
yapanların elinden gelenin en iyisi olduğunu düşünüyorum.
İzleyicinin neden böyle davrandığını düşünecek olursak benim aklıma
sigara tiryakiliği gibi birşey geliyor. Sigara içen insanlar
genellikle başkalarına sigarayı savunmaz, sigara içmesi için
başkalarını teşvik etmez. Hatta çoğu zaman hata yaptığının
farkındadır ama içmeye de devam eder.
İlginç olan, herkesin bu işin farkında olup hiçbiri yapılanı
savunmadığı halde her şeyin aynı düzende ve giderek daha
ucuzlayarak devam etmesi... Bu da yalnız televizyon yayıncılığında
değil her alanda görebileceğimiz bize özgü bir gariplik.
YAZI:Kürşat BAŞAR
AKŞAM