Halis Ağa'nın kitabı çok konuşulacak
Abone olBankasını kaybeden ünlü işadamı Halis Toprak, “Kamuoyuna Duyuru” adını verdiği kitabını, yılbaşı tebriği eşliğinde dostlarına ve gazetecilere gönderdi.
TOPRAK Holding Yönetim Kurulu Başkanı Halis Toprak, bankasına el
konulmasına varan ekonomik sıkıntıya girmesine neden olduğuna
inandığı Aydın Doğan’ın kitabını yazdı. Doğan Holding Yönetim
Kurulu Başkanı ve Hürriyet, Milliyet. Radikal, Posta, Gözcü,
Fanatik gazeteleri ile Kanal D, CNN TÜRK televizyonları ve pek çok
dergi ve radyonun sahibi olarak yazılı basının %60’ını, dağıtımının
ise %75’ini elinde bulunduran Aydın Doğan’ın kamuoyunu gerçek
olmayan haberlerle yönlendirdiğini savunan Toprak, “Kamuoyuna
Duyuru” adını verdiği kitabını, yılbaşı tebriği eşliğinde
dostlarına ve gazetecilere gönderdi. Halis Toprak’ın, merhum Turgut
Özal ve Süleyman Demirel ile geçen çarpıcı anılarına da yer verdiği
kitabında, gerçekten ilginç iddialara da bulunuyor. Toprak’ın olay
yaratacak kitabının özetini içeren “Aydın Doğan, beni neden
batırmak istiyor” dizisini ilgiyle okuyacağınıza inanıyoruz. İşte
akıllara durgunluk verecek entrikalar, baskılar, manipülasyonlar.
Bankasını kaybeden ünlü işadamı Halis Toprak, Turgut Özal ve
Süleyman Demirel’le aralarında geçen ilginç anılarına da yer
verdiği kitabında, entrika, baskı ve manipülasyonlara çarpıcı
örnekler sıralıyor. İşadamı Halis Toprak 1980 öncesi ekonomi ile
ilgili hayli ilginç anılarını kitabında şöyle dile getirdi. 1976
yılında zamanın hükümeti iki adet tebliğ yayınladı. Bunlardan
birincisi DÇM (Dövize Çevrilir Mevduat) ile ilgili olup, bu tebliğ
kapsamında herkes yurt dışından döviz getirip Merkez Bankası’nda
Türk Lirası’na çeviriyor ve aldığı TL’yi herhangi bir işlemde
kullanabiliyordu. Daha açık bir ifade ile o tarihte getirdiğiniz 1
USD’nı (Amerikan Doları) Merkez Bankası’nda bozdurup 14 TL. olarak
tahsil ediyordunuz. Eğer yurt dışından getirdiğiniz bu dövizi 10
sene vadeli getirmiş iseniz, bu süre sonunda kur 314 TL. olmuşsa
(ki öyleydi) Merkez Bankası’na gidip 10 yıl önce bozdurduğunuz kur
üzerinden yâni 14 Türk Lirası’nı bankaya iade edip, 1 USD’nızı geri
alıyordunuz ve de yurt dışından bulduğunuz bu kredinin hesabını
kapatıyordunuz. Dolayısıyla aradaki fark, yâni 300 TL sizin
cebinize kalırken, bu meblağ Hazine yoluyla devletin kasasından
çıkıyordu. Bu uygulama ile paraya kur garantisi verilmiş oldu.
Yurtdışından dövizi getirenler yatırım yapmak yerine bu sıcak
parayı yağ, lastik, şeker vs. gibi mala bağlayıp stok yaptı.
Sonuçta iki yıl geçmeden ülkede yokluk, kuyruk ve karaborsa
başladı. Hazine de bu kadar yükün altına girdiği ile kaldı. Aynı
tarihlerde ikinci tebliğ ayni dış kredi için çıkarıldı. Ayni dış
kredi kullanıldığı zaman; yatırım yapıp yurtdışından makine
getirilmekte, istihdam yaratılıp, üretim sağlanmakta, ihracat
yapılıp, ekonomiye katkı sağlanmakta dolayısıyla DÇM’nin aksine
ülke menfaatine olan eserler yaratılmakta idi. Gel gelelim bir süre
sonra 1978’de dünyada örneği gözlenemeyecek bir şekilde ve hiçbir
hukuksal mesnede dayandırılmayarak ayni dış krediye verilen kur
garantisi, üstelik iki yıl da geriye dönük olarak kaldırıldı. Aynı
dış krediyi kaldıran bu tebliğ, Sn. Ziya MÜEZZİNOĞLU Maliye Bakanı
iken çıkarılmıştır. DÇM’deki kur garantisi ise geriye dönük olarak
kaldırılmadı, yâni ülke menfaatine olan yatırım ve üretimi
gerçekleştiren kur garantisi kaldırılırken, ülke ekonomisinde büyük
yaralar açan kur garantisi kaldırılmadı. Bu anlamsız uygulama ile
ayni dış krediden istifade eden yatırım yapmış irili ufaklı
tahminen 360 müessese derin yaralar aldı, büyük bir kısmı da
kendisinden kaynaklanmayan bu olumsuz tablo içinde iflas etti. Bu
kur garantisinden istifade eden bir kısım yurt dışından gelmiş
sermaye sahibi, uygulama geriye dönük olarak tatbik edildiğinden
ülkemize güvenini yitirdi, çoğunluğu da Güney Kore’ye kaydı. Bu
tebliğ yüzünden biz yabancı sermaye kaybına uğrarken, Güney Kore
için bulunmaz nimet oldu. Bugün Güney Kore bizim arzuladığımız 10
sanayi ülkesinden biri konumuna gelmiştir. Üstelik Güney Kore,
ülkesi bölünmüş olduğu halde bu başarıyı yakalamıştır. Bu hukuk
dışı uygulama her hangi bir demokratik ülkede yapılsa müsebbipleri
hakkında işlem yapılıp, hesap sorulur. Ama maalesef bizde sanki iyi
bir şey yapılmış gibi müsebbipleri elini kolunu sallayarak
dolaşıyor. İşte bizim eksiğimiz burada, çünkü yanlış yapan bedelini
ödemelidir. Bu bedel ülkeye ödettirilmemelidir. Maalesef yapılan
yanlışlıkların faturasını bizde ülke ödemektedir. Sonuçta Güney
Kore’nin fert başına milli geliri 12.000 USD rakamına ulaşmış iken,
bizde 3.000 USD’dır. O tarihte devletine güvenerek en yüksek
meblağda ayni dış krediyi kullanan PAKTAŞ idi. Ülkemizde toplam 40
adet SULZER dokuma tezgâhı varken (PİLSA’da 8 adet, AKFİL’de 32
adet), PAKTAŞ bu kredinin verdiği avantajı değerlendirerek 312 adet
SULZER dokuma tezgahı getirdi. PAKTAŞ bu rekoru ele geçirmeden önce
sadece ABD’de bir çatı altında 240 SULZER tezgâhı vardı. PAKTAŞ bu
büyük dev yatırımı ile 5.000 kişiye istihdam sağladı. Anılan
tarihte bu rakam çok büyük bir anlam ifade etmekteydi. Zira ülkenin
fert başına milli geliri 700 USD civarında idi. Bugün ülkemiz,
gelişen tekstil sektörü sayesinde onbinlerce SULZER tezgâhına
sahiptir. Kur garantisinin geriye dönük olarak kaldırılmasından
sadece ASİL ÇELİK zarar görmedi. Üstelik fayda da sağladı. ASİL
ÇELİK devlete satılarak hem şirketin hisse ederi alındı, hem de
düştüğü kur batağından kurtularak bu yük devletin sırtına yıkıldı.
Özetle bu uygulama ASİL ÇELİK’in sahiplerine kaymak oldu. Eğer bir
ülkede eşitlik yok ise o ülkede refah, saadet, huzur ve sükundan
bahsedilemez. ASİL ÇELİK örneğinde olduğu gibi ayrımcı uygulama
eşitlik ilkesini temelinden yaralamıştır. Eşitlik, demokratik
rejimin temelidir. Yüce Rabbim eşit davrananları daima muvaffak
kılsın. Kaynak: H.O. TERCÜMAN