Haliç’in sabaha bakan yüzü

Abone ol

Eyüp'te Eski Eserleri Koruma Derneği'nin, Feshane'ye bakan yüzünde saray tipi bir kuş evi vardır.

Güneşin ilk ışıklarıyla birlikte, Haliç'in sabah güneşi gören yüzüne, Cibali'ye doğru uçalım. Ayvansaray'dan, Balat'tan, Fener'den geçerek… Türk, Rum, Ermeni, Yahudi, Bulgar kimliğiyle caminin, kilisenin, sinagogun bir arada var olduğu, Osmanlı'nın görkemli dönemlerinde onunla birlikte zenginleşen, güç hangi toplumun eline geçtiyse onunla birlikte değişen kıyılardan… Eyüp'te Eski Eserleri Koruma Derneği'nin, Feshane Caddesi'ne bakan yüzünde saray tipi bir kuş evi vardır. Sığırcıklar telaşa düşmüş, kuş evine çalı çırpı taşırken yoldan akan araba seline aldırmıyor. Oysa bu semt camileri, türbeleri, külliyeleri ile ne kadar da dingindir. Özellikle de pazar günleri Eyüp'e gelenler Mihrişah İmareti'nin, Adile Sultan'ın türbesinin ve pek çok mezarın bulunduğu Cülus yolundan geçerek Eyüp Sultan Camii'nin avlusunu doldurur. Güvercinlerin kanat sesleri arasında, Yavedud'un, Eyüp Sultan'ın, Akşemseddin'in dinî hikâyelerini fısıldarlar birbirlerine. Cibali’ye yolculuk... Eyüp, taşların ellerle sevildiği, sadece güvercinlerin, kumruların değil insanların da dem çektiği; sesin yakarış ve şükür olduğu yerdir. Mimar Sinan'a mimarbaşılığı; kılıç kuşanan padişahlara taht yolunu gösteren Eyüp, dinî yapıların çokluğu ve Osmanlı sarayı mensupları gibi pek çok Müslüman'ın ebedi uyku için tercih ettiği bölge olması nedeniyle bir hac yeri gibi gezilir. Şimdi biz bir kumru gibi dem çekmeyi bırakalım ve konduğumuz mezartaşından, güneşin ilk ışıklarıyla birlikte, Haliç'in sabah güneşi gören yüzüne, Cibali'ye doğru uçalım. Ayvansaray'dan, Balat'tan, Fener'den geçerek… Türk, Rum, Ermeni, Yahudi, Bulgar kimliğiyle caminin, kilisenin, sinagogun bir arada var olduğu, Osmanlı'nın görkemli dönemlerinde onunla birlikte zenginleşen, güç hangi toplumun eline geçtiyse onunla birlikte değişen kıyılardan… Haliç'e, 'Altın Boynuz' dedi Avrupalılar. Bunu bir efsaneye, ya da gün batarken Haliç'in sularının altın rengine dönmesine dayandırarak. Haliç'in suları sık sık altın rengine dönüyordu, bunun bir nedeni de bu kıyıların yaşamını değiştiren yangınlardı. İkonaların altın varaklarını aydınlatan mumların yapıldığı mumhanelerin, evlerde sabahlara kadar yanan zeytinyağı kandillerinin, meyhanelerin ya da tersanelerdeki kalafat malzemelerinin tutuşmasıyla suya düşüyordu alevin altın rengi. Ve bu yangınlar Balat'ın, Fener'in tarihini değiştiriyordu. Çekiç sesleri yükseliyordu Haliç'ten, hayat devam ediyor ve yok olanların yerine yenileri yapılıyordu. 15. yüzyılda İspanya'dan ve Portekiz'den göç ettirilen Yahudilerin yerleştirildiği Balat'ta, on dört sinagog bulunuyordu. Günümüze sadece Kürkçü Ali Caddesi'ndeki Ahrida Sinagogu kalmış. Sazende ve hanendeleriyle nam salmış Balat meyhanelerinin en ünlüsü ise; şarkıları, aşkları, sıcak şarap ve balık buğulamasıyla dillere destan Agora Meyhanesi’ydi bir zamanlar. Sahil sarayları, yalılar, konaklar, kıyılardaki kahve ve gazinolar, Balat vapur iskelesi yok artık. Balat kıyılarından Hasköy ve Halıcıoğlu'na dolmuş yapan çift kürekli kayıklar da. Arnavut kaldırımı asfalta çevrilen Mürsel Paşa Caddesi üzerinde melon şapkalı adamlar yürümüyor. Bir de güneş ararsanız, Ferruh Kethüda Camii'ne gidin, arka duvarında bir güneş saati var çünkü.

Günün Önemli Haberleri