HALEP ORADAYSA, ARŞIN TÜRKİYE'DE.

Mevlüt Akbay mevlutakbaymevlut@gmail.com

Suriye; ABD’nin Irak, Libya ve Afganistan gibi bahar getirdiği ülkelerdendi...

İran da, Amerika’dan ilhamla Yemen’e bahar getirdi ve iç çatışmalarla ülke üçe bölündü.

Artık, Ortadoğu coğrafyasında 2011’den sonra sadece baharları değil her mevsim kan çiçekleri açıyor.

Türkiye’nin uzun süreli çabalarının sonucu olarak 2019 yılında, Rusya ile Soçi Mutabakatı imzalandı. Mutabakat neticesinde bir çatışmasızlık ortamı oluştu.

Türkiye, Astana ve Soçi süreçlerine bağlı kalırken Rusya ve ABD taahhütlerine sadık kalmadılar, Ypg/Pyd’den temizlenmesi gereken yerler terör üretmeye devam etti. Rejim, Rusya ve İran fırsattan istifade ederek muhalifleri bombalamayı sürdürdüler.

Suriye’nin içinde bulunduğu durum; Türkiye hariç, Esad dahil herkesin işine geldi. Saha; Rusya’nın sıcak denizlere inmesi, ABD’nin BOP’u gerçekleştirmesi, İran’ın Şii hilalini tamamlaması ve İsrail’in Davut Koridoru’nu açması için uygun şartları sağladığından herkes Beşşar Esad’ın iktidarda kalmasına zımnen destek verdi. Esad, Saddam ve Kaddafi gibi değildi, diktatör bir babanın oğluydu, yani şerbetliydi. Diktatörün mukavemetinin altında biraz da bu yatıyordu.

Türkiye’nin de Esad iktidarı ile bir sorunu yoktu. Diğer devletlerin aksine, Suriye’nin toprak bütünlüğünü isteyen ve durumdan yararlanmayan tek ülkeyiz. Sayın Cumhurbaşkanı, Esad ile görüşmek için uzun süredir çağrılarda bulunuyordu, ama talep karşılık bulmadı.

Uzun zamandır stabil olan Suriye sahası yeniden hareketlendi. HTŞ öncülüğündeki muhalif koalisyon güçleri, Suriye’nin Şam’dan sonraki en önemli şehri Halep, Hama ve Humus’u aldı; en son Şam'ı da ele geçirdiler. Suriye devlet televizyonundan rejim devrildiğini açıkladılar. Muhalifler, bu gidişle bizden önce Şam Emevi Camii’nde Cuma namazı kılacak.

Bölgedeki bütün bu gelişmeleri; Trump’ın müstakbel başkanlığından, Ukrayna-Rusya Savaşı ve İsrail’in Gazze’deki soykırımından bağımsız değerlendirmemek gerekiyor.

HTŞ’nin DEAŞ’ı aratmayan hızla şehirleri ele geçirmesinde, Rusya’nın dostlar alışverişte görsün minvalindeki müdahalesi, İran’ın kendi derdine düşmüş olması, Hizbullah üyelerinin Lübnan’a dönmesi ve rejim ordusunun yıpranmışlığının etkisi büyük. Ayrıca, kahramanlığı kendinden menkul, Halep Kasabı Kasım Süleymani de hayatta değil. Rusya muhaliflere, içinde bulunduğu savaştan dolayı mı sınırlı müdahalede bulundu yoksa bir pazarlığın sonucu mu, bilemiyoruz.

Türkiye, Suriye’deki gelişmeleri dikkatle takip ettiğini ve müdahil olunmadığını açıkladı. Cumhurbaşkanı’nın 30 Ekim tarihli “Güney sınırlarımızla ilgili müjdelerimiz olacak” açıklamasının karşılığını bugün daha iyi anlıyoruz. SMO, Tel Rıfat’ı Ypg teröründen temizledi ve istikameti Münbiç olarak belirledi.

Maalesef, Beşşar Esad Türkiye’nin dostluk ve barış elini havada bıraktı. Bugün bu hatasının bedelini iktidarını kaybederek ödüyor. Bölgedeki diğer aktörlerin de rejimi gözden çıkardığı görülüyor.

Türkiye olarak rejim sonrasına odaklanmamız gerekiyor. Rusya’nın ağırlığını Ukrayna’ya vereceği anlaşılıyor. İran, bölgede istenmiyor. Geriye bölgede Türkiye, ABD, muhalifler ve Ypg/Pyd terör örgütü kalıyor. HTŞ homojen bir örgüt değil ve her zaman kendi içinde bir çatışma ihtimali barındırıyor. Ypg; rejim, ABD, Rusya ve İran ile iş birliği yapan ve girdiği her kabın şeklini alan bir örgüt. Suriye coğrafyası,  terör örgütlerine ve istismarcı devletlere fırsatlar sunmaya devam edecek gibi görünüyor. İsrail ve ABD, bölgede terör devleti sevdasından vazgeçmeyecektir. Türkiye, Suriye’de oluşacak yeni düzene ağırlığını koymalıdır ve koyacaktır.

Ortadoğu’da Türkiye’nin içinde olmadığı hiçbir denklemin başarıya ulaşması mümkün değil. Katar’da, Libya’da ve Kuzey Irak’ta yapılmak istenen referandumda örneklerini yaşadık.

Halep oradaysa, arşın Türkiye’de... Türkiye olmadan Suriye toprakları arşınlanamaz.