Hala Papa suikastini konuşuyorlar
Abone olMehmet Ali Ağca'nın tahliye gününde, 1981'de Papa İkinci Jean Paul'ü hedef almış olan suikast girişimi, 25 yıllık zamana karşın tartışma konusu olmaya devam ediyor.
O dönemde Ağca'yı sorgulamış İtalyan yargıçlardan Ilario
Martella, bugün La Repubblica gazetesinde yer alan özel demecinde,
1981'deki suikast girişiminin aydınlatılmasında Vatikan
yetkililerinin ketum davranmalarının da rol oynadığına dikkati
çekti. Halen 71 yaşındaki emekli yargıç Martella, olay sonrasında
Papa'nın aracında bulunan bir kurşunun Vatikan yetkilileri
tarafından İtalyan yargısından saklandığını belirterek, ''Keşke
Vatikan konuşsaydı. Vefat etmiş durumdaki Papa İkinci Jean Paul'ü
kastediyorum. O, kendisine sıkılan kurşunlardan birini bile bizden
saklamıştı'' dedi. La Repubblica gazetesi, Martella'yla yaptığı
söyleşiyi, ''Wojtyla, kurşunların birini saklamış, sonra da
Fatima'ya götürmüştü'' başlığıyla sundu. Yargıç Martella, Vatikan
yetkilileri tarafından İtalyan yargısına teslim edilmediği için
balistik incelemeden de geçirilemediği İtalya'da yıllardır bilinen
kurşunla ilgili olarak, şunları söyledi: ''Papa'nın aracı üzerinde
kalan o üçüncü kurşun Vatikan yetkilileri tarafından bulunmuştu.
İtalyan yargıçlar olarak bizler, bir yıl boyunca o kurşunun
varlığından dahi haberdar olmamıştık. Papa, bilahare o kurşunu
gidip, (Portekiz'de bulunan) Fatima'daki Meryem Ana heykelciğinin
tepesine yerleştirdi.'' Yargıç Martella, Ağca'nın serbest kaldıktan
sonra da, suikast girişimini aydınlatıcı bir şeyler söyleyeceğine
inanmadığını kaydetti. 'AĞCA CİDDİ BİR ŞEYLER SÖYLEMEZ' Martella,
Ağca'nın bu bağlamda neler yapabileceği konusundaki tahminleriniyse
şöyle özetledi: ''Ağca'nın ciddi bir şeyler söyleyeceği konusunda
kuşkularım var. Cezaevindeyken, konuşabilmek için daha özgür bir
ortamdaydı. Ama artık zor. Ön planda olmayı sevdiği için, korkarım
sıra dışı şeyler de olsa yine bir şeyler söyleyecektir. Yaşamını
güvence altına alabilmek ve sempatik görünmeyi garantilemek için,
kartları daha da karmayı yeğleyecektir.'' Martella, Ağca'nın
suikast girişimi sonrasında 1982'de terk edilmişlik izlenimine
kapıldığı sırada kısa bir süreyle de olsa yargıyla işbirliğine
yanaştığını söyledi. Martella, Ağca'nın o süreçte, kendisine neler
anlattığına ilişkin soruyuysa şöyle yanıtladı: ''1979'da
Milliyet'in Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi'yi öldürdüğünü
söylemişti. Suikast girişimi gününde Aziz Petrus Meydanı'ndaki
ikinci adam olan Oral Çelik'ten söz etmişti. 'Onu nasıl
suçlayabilirim? O benim kardeşim. Beni hapishaneden o kurtardı'
demişti.'' Martella, Ağca'nın suikast girişiminde, kendisinin ve
Çelik'in rolü konusunda da, ''Papa, Aziz Petrus Bazilikası'ndan
çıkmadan önce yerlerimizi aldık. Çelik sağa yerleşti, ben de sola.
Böylece Papa'yı ateş menzilimizde tam ortaya almıştık. Papa'ya
meydanı ikinci kez turlarken ateş açacaktık. Ben fotoğraf
çekiyormuş gibi yapıyordum. Çelik'le ilk işaretleşmemizi yapmıştık.
Papa benim tarafıma geldiğinde birbirimizle tekrar bakıştık,
ardından da iki üç el silah patladı'' dediğini belirtti. PAPA
SUİKASTINDA BULGARLARIN ROLÜ Yargıç Martella, suikast girişiminde
Bulgarların rolüne ilişkin ilk bulguların Ağca'nın o dönemdeki
ifadeleri tarafından teyit edildiğini de savundu. Roma'da suikastın
işbirlikçileri hakkında yargılanmış Bulgar sanıklardan Antonov,
Ayvazov ve Vassilev'in Ağca tarafından 40 fotoğraf arasından
kolayca teşhis edildiğine değinen Martella, ''Ağca bunlardan kimin
Havana purosunu içtiğini dahi biliyordu. Bunlar tahminle bilinecek
ayrıntılar değildi'' dedi. Martella, Ağca'nın yargıyla işbirliğini
bırakarak ifade değiştirmesininse tehditlerden kaynaklanmış
olabileceğini ileri sürdü. Martella, bu konuda, Bulgar gizli
servisi adına çalıştığı ileri sürülen Stefan Marcov Petkov'un da
aralarında bulunduğu kişilerin yargıç kimliği altında Ağca'yla
Roma'da cezaevinde görüşmüş olduklarına işaret ederek, şöyle
konuştu: ''Ağca'nın bu şekilde tehdit edilmiş olduğundan ben daha
sonra haberdar oldum. Ama kendisini benim sorguladığım dönemde, bir
aşamada onda, bir şeyler olabileceği iması eşliğinde aniden bir
değişiklik gözlemledim. Dini konuları, Fatima'nın sırlarını işin
içine sokmaya, 'Ben Mesih'im' demeye başlaması o dönemdedir. O
andan itibaren de inandırıcı hiçbir şey söylemedi.''