Hakan'dan Birand'a dost tavsiyeleri
Abone olGeçen hafta Kanal D Haberi sunan ve fazla reyting alamayan Mehmet Ali Birand'da bir öğüt de Ahmet Hakan'dan geldi. Hakan'ın Birand'a 'dost tavsiyeleri'...
Geçen hafta başından beri Kanal D Haber'i sunmaya başlayan
Mehmet Ali Birand'la ilgili yorumlar gelmeye devam ediyor. Kimi
Birand'ın bu işi bırakması gerektiğini düşünürken kimileri de
tavsiyelerde bulunuyor. Hürriyet yazarı Ahmet Hakan da Mehmet Ali
Birand'a tavsiyelerde bulunanlardan. İşte Hakan'ın bugün
Hürriyet'te yayınlanan 'Birand'a dost tavsiyeleri' başlıklı
yazısı...
Yazı: Ahmet HAKAN
Kaynak:
MEHMET Ali Birand’ın Kanal D Haber’de başarılı olmasını içtenlikle
arzu ediyorum.
Yani ‘düştü/düşecek’ diye tempo tutanların safında değilim.
Daha önce de yazmıştım:
Sonuçta yapılan iş, bir televizyon kanalında ‘ana haber bülteni’
sunmaktan ibarettir.
Telaşlanmaya, itidali kaybetmeye, olaya olduğundan daha büyük
anlamlar yüklemeye gerek yok.
Ve fakat...
Böylesi bir duyarlılık içinde olmak, yapılan vahim yanlışlara
işaret etmekten kaçınmak anlamına gelmemeli.
O halde bir ‘örnek olay’dan yola çıkarak biraz acı şeyler
söyleyelim...
Belki böylece dostluğumuz belli olur.
***
Geçen akşam Kanal D Ana Haber’i izliyordum ki o flaş altyazıyla
karşılaştım:
‘Gamze Özçelik, ilk kez canlı yayında Mehmet Ali Birand’ın
sorularını yanıtlayacak.’
‘İşte’ dedim, ‘Olay kadın ve usta röportajcı karşı karşıya. Daha ne
olsun!’
Hemen harekete geçtim:
Etraftakileri susturdum, televizyonun sesini açtım, ekrana biraz
daha yaklaştım.
Ve sonunda sıra büyük röportaja geldi.
Ama keşke gelmez olaydı.
Zaten haber bülteninin başından beri Birand’ın o manasız ve tuhaf
telaşı nedeniyle gerilen sinirlerim, Gamze Özçelik röportajıyla
birlikte tel tel dökülmeye başladı.
Çünkü Birand, ‘olay kadın’ın karşısında acayip tedirgin ve
gergindi.
Olaya nasıl gireceğini bilemiyor, sohbeti sürdüremiyor, mevzunun
etrafında dolaşıyor, doğru dürüst soru soramıyordu.
Ve çok geçmeden bunun nedeni anlaşıldı:
Meğer Gamze Özçelik, Kanal D’de yayınlanmaya başlayan yeni dizi
nedeniyle ekrana çıkmaya ikna edilmiş.
Yani çerçeve belli: Gamze ile dizi konuşulacak.
Zaten Gamze’nin sağında ve solunda dizinin diğer oyuncularının yer
alması da bunu gösteriyordu.
Ama Birand, daha önce çizilen çerçeveye karşın, ‘esas konu’ya
dalmaya çalıştı.
Hem diziyi konuşuyor gibi yapmak, hem de ‘çaktırmadan’ esas konuya
dalmaya çalışmak!
İşte bu durumun getirdiği tedirginlik, her şeyi berbat etti.
Sonuçta ne doğru dürüst dizi konuşuldu, ne de ‘asıl konu’
kurcalanabildi.
Üstelik usta haberci, Gamze Özçelik tarafından birkaç kez ‘duyarlı’
olmaya davet edildi.
***
Madem ki niyetimiz halistir.
O halde hem bu ‘örnek olay’dan, hem de Birand’ın genel gidişatından
yola çıkarak hazırladığımız dört maddelik ‘Kıssadan hisseler’
paketini takdim edelim:
BİR: Birand çok telaşlı. İlk günler için telaşın nedeni olarak
üzerindeki inanılmaz baskıyı gösterebilirdik. Ancak öyle görülüyor
ki, bu telaş katlanarak büyüyecek ve alıp başını gidecek. O halde
tıpkı karşıtlarına yaptığımız gibi Birand’a da ‘Sakin ol’ çağrısı
yapalım.
İKİ: ‘Doğal olmak’ ile ‘Bakın ben ne kadar doğalım’ diye bağırmak
arasında çok büyük fark vardır. Birand doğalmış gibi yapmak yerine
doğal olmalı. Unutulmamalı ki televizyon, samimiyeti de
samimiyetsizliği de abartarak yansıtır.
ÜÇ: Birand’ın Gamze Özçelik ile röportaj yapma isteğini tabii ki
anlayışla karşılıyoruz. Ancak bunun için Gamze’nin rızası şarttır.
Ortada rıza yoksa, nafile çaba içine girmek, en başta soruyu soran
tarafı yıpratır.
DÖRT: Ana haber bültenlerinde ‘hayatın her alanına’ işaret etmenin
gocunulacak bir tarafı yoktur. Dolayısıyla ‘magazin dünyası’ndan
bir haberi sunarken de, siyaset dünyasının ayrıntılarını
yansıtırken de, dünyanın en makul işi yapılmaktadır. Birand’ın işte
bu durumu içselleştirmeye ihtiyacı vardır.
Profesöre yanıt
ÜMİT Özdağ adlı profesör, yazdığı bir yazıda Başbakanlık’ta
Kürtçülük yapan bürokratlar olduğunu yazmıştı.
‘Bir berber bir berbere demiş ki...’ üslubuyla yazılan yazıda
Başbakanlık’ta Kürtçü bürokratların gemi azıya aldıklarından dem
vuruluyor ve bazı anekdotlar aktarılıyordu.
Ben de Ümit Özdağ’a ‘Kim bu bürokratlar?’ diye sormuştum.
Ve yanıt geldi...
Ümit Özdağ şöyle diyor:
‘Bu soru ahlaki değildir. Bir yazara kaynak sorulmaz.’
Ben hayatımda böyle saçma bir cevap görmedim.
Sanki ben Özdağ’a, ‘Kaynağını açıkla’ demişim.
Oysa benim sorduğum soru çok açık:
‘Başbakanlık’ta o konuşmaları yapan bürokratlar kimlerdir?’
Bu soru kadar ahlaki başka bir soru olamaz.
Siz oturacaksınız, ‘Başbakanlık’ta bazı bürokratlar Kürtçülük
yapıyor’ diye vahim bir iddiayı yazacaksınız.
Biz de ‘Kimmiş bu bürokratlar?’ diye soramayacağız.
Yani sizin yazdığınızı tartışmasız ‘doğru’ kabul edeceğiz.
Üstelik sizin iktidarı yıpratma adına elinden geleni ardına
koymayacak bir pozisyonda olduğunuzu bile bile.
Ne diyelim?
Söylenecek çok şey var ama belki de en iyisi şu soruyu sormakla
yetinmek:
‘Türkiye’de profesörlük bu kadar ucuzladı mı?’