Hakan'a islami playboy denildi
Abone olBir haber dergisinde "İslami Play boylar" başlığı altında haber konusu olan Ahmet Hakan, niçin haber konusu olduğunu belirtmiş. İşte Hakan'ın haber yapılma gerekçesi.
Bir haber dergisine İslami Play boylar başlığ ile konu olan
Ahmat Hakan yapılan haberin başlığından hiç memnun olmamış. Hakan
habere tepkisini kalemiyle göstermiş...
Bir haber dergisinde "İslami Play boylar" başlığı altında zavallı
fotoğrafımı ve zavallı ismimi, "Enver Ören'in oğlu", "Gencallar'ın
veliahdı", "Coşkun Sucukları'nın sahibinin mahdumu" gibi sıfatlarla
tanıtılan delikanlılarla yan yana görünce kendimi bir araba dayak
yemiş gibi hissettim.
Haber iki türlü dövüyordu beni: Bir yandan "zengin ama dindar
babanın haylaz oğlu" muamelesine tabi tutuluyordum, bir yandan da
"İslami playboy" başlığı için gerekçesiz bir dolgu malzemesi olarak
kullanılıyordum.
Dilime Attila İlhan'ın "Beni bir kere dövdüler çok gözlüklüydüm"
dizesi, yüzüme ise "merhamet arayanlara özgü bir eziklik" ifadesi
takıldı.
Haber amacına ulaşmış ama bendeniz üzerinize afiyet bir tuhaf
olmuştum.
Kendimi hemen toparladım tabi. Hiç de "seküler" olmayan bir
yaklaşımla "Acaba hangi günahımın kefaretini ödüyorum?" diye sordum
kendi kendime.
Minik bir sorgulama sürecinin ardından "dergiciler eliyle verilen
ceza"nın ilahi hikmetini yakalar gibi oldum. Çünkü geçmiş
günahlarımın üç maddelik bilançosunu çıkarmıştım:
BİR: TÜSİAD'a karşı MÜSİAD kurulunca "Oh be! Ne güzel laik
kapitalistlerin karşısına şimdi de Müslüman kapitalistler çıktı"
diye sevinmiştim.
İKİ: "İslami banka", "İslami edebiyat", "İslami tatil", "İslami
moda", "İslami eğlence" gibi tabirler uydurulduğunda bırakın itiraz
etmeyi benimsemiştim.
ÜÇ: Cihat Köfte Salonu, Tebliğ Kasabı, Tevhit Kuruyemişçisi gibi
dükkan isimlerine, kafa bulmak amacıyla da olsa hiç
takılmamıştım.
Evet, sıraladığım bu günahlar, cezanın nedenini ortaya
koyuyordu.
Ve işte tam bu sırada kaynağı belirsiz, ekolu ve davudi bir ses
şöyle seslendi bana:
"Sen misin her şeyin başına "İslami" sözcüğünün getirilmesinden
dava adına kazanç uman! İşte bak, olay "İslami playboy"a kadar
geldi dayandı! Hadi bakalım çık işin içinden!"
Ulu ses, beni pişmanlık duygusuna gark etmişti. Yani tövbeye
hazırdım.
"İslam'da tövbe kapısı her daim açıktır" prensibinden güç alarak üç
maddelik pişmanlık bildirgemi hazırladım:
BİR: Bundan sonra hiçbir şekilde başına "İslami" getirilen
kuruluşların ve anlayışların gerçekten İslam'ı temsil ettiklerine
inanmayacağım.
İKİ: Bundan sonra modern dünyaya özgü anlayışların, yaklaşımların
başına "İslami" kelimesinin eklenmesiyle ortaya çıkan garabetin,
gerçekten İslami olduğunu dü şünmeyeceğim.
ÜÇ: Cihat Köfte Salonu, Tevhit Kasabı gibi gülünçlüklerle kafa
bulmaktan kaçınmayacağım.
Tövbenin ardından rahatladım. Bana yapılan o korkunç ve uğursuz
muamelenin, yani "İslamcı Erdal Acar" muamelesinin yol açtığı
girdaptan kendimi kurtardım.
Ne demişler: "Bir musibet bin nasihatten evladır".
YAZI:Ahmet Hakan Çoşkun
KAYNAK: