Hakan başındaki belayı anlattı
Abone ol"Biraz eğleniriz canım ne olacak?" havailiğiyle köşe yazarlığına soyunan Ahmet Hakan, başına aldığı belayı bütün çarpıklığıyla anlattı. İşte Ahmet Hakan'ın izlenimleri:
Bir yıl on ay önce köşe yazarlığına 'merhaba' diyen Ahmet Hakan,
başına nasıl bir bela aldığını bütün çarpıklığıyla anlattı.
Sabah yazarı bir yıl on ay içinde yaşadıklarını kağıda dökerken
aynı zamanda Türkiye'deki 'zihniyet haritası'nın ufaltılmış bir
ölçeğini sergiledi:
Bela!
Ben Ahmet Hakan! Gazeteci. 38 yaşında.
Her şey bir yıl on ay önce başladı. "Biraz eğleniriz canım ne
olacak?" havailiğiyle "köşe yazısı" denilen o tuhaf forma
kıyısından köşesinden bulaştıktan sonra!
İlk günlerde acemiydim, yazıyla sahici ilişki kurmanın ne belalı
bir iş olduğunu kestirememiştim.
Sonra uyarılar gelmeye başladı: "Kelimelerle şaka olmaz" dendi.
"Kafana göre takılamazsın" dendi.
Hepsini uçarı bir gülümsemeyle karşıladım. Memnun ve aşırı
muzip!
Çünkü "Bak dostum" diye uyarı üstüne uyarı yapanların evham
kumkuması olduklarını düşünüyordum.
Aklım sıra bir avuç müşkülpesent herifin beni teslim almasına izin
vermeyecektim.
Ama işte bir yıl on ayın sonunda her şeyi anlamışlara özgü
yorgunluk üzerime çöküverdi.
Havailik bitti, uçarı gülümseme söndü ve artık muzip de
sayılmam.
***
Artık..
Dincilere göre "karşı taraf"a yaranmak için elinden geleni yapan
müptezel bir özentiliyim.
Laikçilere göre gizli emellerinden zerre kadar vazgeçmemiş iflah
olmaz bir takiyeciyim.
İki yüzlü dedikoduculara göre siyasal nüfuz işine soyunmuş bir iş
bitirici, iktidara yakın kifayetsiz muhterislere göre ise "Bak bu
da bizim bakanın istifasını istiyor, bu ne cesaret!" diye meydan
okunan bir cüretkar!
Bana düşen "aklına geleni bin türlü stratejinin süzgecinden
geçirdikten sonra" yazmaktı.
Oysa ben tutmuş aklıma geleni hesapsız kitapsız yazmıştım..
Bir çaylak gibi! Geleceğini düşünmeyen bir derbeder gibi!
Ve şimdi.. "Yaşam tarzı" dışında üzerine titizleneceği hiçbir
değeri kalmamışların nefretini kazanmış durumdayım. "Ne kadar köylü
olursak o kadar gerçek mümin oluruz" diyenler ise lanet ediyor
bana!
Milliyetçi, bendeki "milli şuur" yoksunluğunu "ümmetçi" kökenime
bağlarken, kendini "din zaptiyesi" olarak görenler inançlarımın
kuvveti üzerine bahse girmekte bir beis görmüyor.
Bin yıl yaşasam kendisiyle bir dakika sohbet etmeyi aklımın ucundan
geçirmeyeceğim adam, işini gücünü bırakmış benim üzerimden kulis
atıyor!
***
Ne olacak peki! Bütün bunlara pabuç mu bırakacağız? Kelimelere
ihanet mi edeceğiz? Yazıyla kurduğumuz o sahici ilişkinin dünyalara
değişilmez keyfinden vaz mı geçeceğiz?
Başbakan'a yalakalık yapmakla Başbakan'ın her yaptığına küfürle
karşılık vermek arasında bir yer yok mu?
Bu ülke "bütün suçu makiniste yükleyenler" ile "bütün suçu hükümete
yükleyenler"in tepişmesine mi feda edilecek?
Türban düşmanlığı ile Hitler dostluğu arasında bir yer yok mu?
Biz safımızı seçtik: Bela geldi, hoş geldi!
Yazı: Ahmet Hakan
Kaynak: Sabah