Hafta sonu ne okuyalım?
Abone olBu hafta sonu hangi kitabı okuyalım diyenlere işte önerimiz.
Ursula K. Le Guin, Marifetler'de bizi 'marifet' adı verilen özel
güçleri olan dağlılarla tanıştırmış, hayatının anlamını ve
kimliğini bulmaya çalışan iki kahramanın serüvenlerini takip
etmemizi sağlamıştı. Üstelik, kurduğu hem sihirli hem sıradan
dünyayla fantastik kitaplarla ilgilenmeyenlerin bile ilgisini
çekecek bir yapıt ortaya koymuştu. Serinin ikinci kitabı Sesler ise
yazarın, insanların –ve diğerlerinin– maskelerini indirmekteki
neredeyse doğaüstü yeteneğini bir kere daha gözler önüne seriyor.
Bütün Le Guin romanlarında olduğu gibi bu romanda da kahramanların
düşlerini, hayal kırıklıklarını, korkularını ve yaşamlarını
şekillendiren diğer ayrıntıları acı verici ölçüde dürüst
hikâyelerle keşfediyoruz.
Tıpkı Yerdeniz'de olduğu gibi bu
seride –bu kitapta da– büyüyüşünü takip ettiğimiz kahramanlarımız
var. Sıra dışı olaylarla karşılaşan sıradan insanların verdikleri
tepkileri görüyor, yaptıkları seçimlerle bilgeleşmelerini, doğru ve
yanlışı öğrenmelerini izliyoruz. Yazır, Sesler'de bizi yeniden
Marifetler'in dünyasına götürüyor ama bu sefer kahramanlarımız
farklı. Hikâyemizin anlatıcısı Memer Galva, Ansul şehrinin önemli
ailelerinden birinin kızı. Memer'in hayatı boyunca Ansul şehri katı
çöl insanları olan Aldlar tarafından yönetilmiş hatta Memer'in
babası da işgal sırasında annesine tecavüz eden bir Ald askeriymiş.
Genç kızın annesi ölmüş olduğundan Memer, Galva ailesinin lideri
olan Sulter Galva'nın izinden gidiyor. Sulter Galva, Aldların
tehditlerine ve işkencelerine karşı evinin sırrını açıklamadığından
roman boyunca saygı gören bir karakter.
Galva evinin pek çok
sırrı var ama bu sırlardan en önemlisi sadece evin liderinin –ve
Memer'in– girebildiği ve içinde önemli kitapların saklandığı oda.
Sulter Galva Memer'e okumayı ve kitapların önemini, neden onları
hayatları pahasına korumaları gerektiğini öğretiyor.
Savaşçı bir ateş
tanrısına tapan bir ırk olan, kadınları ikinci sınıf vatandaş
olarak gören Aldlar, kitapları şeytanın işi olarak gördüklerinden
ele geçirdikleri bütün kitapları yok ediyorlar. Onların yönetiminde
kitap okumak en büyük suçlardan biri. Bu yüzden Ansul halkının
ellerinde kalan kitapları saklaması için getirdikleri Galva
ailesinin aldığı risk çok büyük. Tam da yukarda saydığım nedenlerle
ilk kitapta da yer alan gezgin şair Orrec ve eşi Gry yanlarından
şehre geldiklerinde kalmak için Memer'in evini seçiyorlar (genç kız
artık on yedi yaşında) ve Ansul halkının özgürlüklerini kazanma
savaşına başlamak için ihtiyaç duydukları kıvılcım da onların
gelişiyle doğuyor.
Batıl inançların
etkisi
Orrec meşhur bir
şair/hikâye anlatıcısı olduğundan Aldların Ansul'daki liderleri
Iorrath da onu huzuruna davet ediyor. Iorrath, halkının geri
kalanının bağnazlıkları göz önünde bulundurulduğunda ilerici bile
sayılabilir. Ama oğlu tam bir dinci fanatik ve babasını devirmek
için fırsat kolluyor.
Memer'in korkularını
yenerek sorumluluk almayı öğrenmesi, evin reisinin izinden gitmesi,
bütün bir şehir halkının haklarını geri almak için savaşmaya karar
vermeleri her zamanki Le Guin netliğiyle anlatılmış. İyi ve erdemli
karakterler kadar utanç verici olanlar da incelikle işlenmişler.
Son karar hep okuyucuya bırakılmış. Örneğin Ansul halkı içinde
Aldları kaba kuvvet aracılığıyla şehirden sürmek isteyen bir kanat
da var olsa da halkın çoğu karşılarındaki düşmanın askeri güç
bakımından kendilerinden ne kadar üstün olduğunu gördüklerinden
şiddettin doğru çözüm olmadığına inanıyorlar. Yazar bu tartışmayı
detaylı olarak masaya yatırmış, örneğin annesinin tecavüzünün,
kitapların yakılmasının Sulter'in işkencesinin intikamını almak
isteyen Memer, Orrec'in de etkisiyle Aldların da sadece insan
olduklarını ve hareketlerinin temelinde batıl inançlar ve
bilgisizlik yattığını keşfediyor.
Bu sayede nefretinden
kurtulan genç kız daha yapıcı bir çözümün parçası haline
geliyor.
Bütün bu uyuşmazlığın
nasıl ortadan kalktığını yazmayacağım. Keşke gerçek hayatta da
işler böyle yürüse diyor insan ama ne yazık ki bizler Ansul halkı
gibi özünde barışçı yaratıklar değiliz.
Kitap Amerika'da yayımlandığında bazı kısımların belirgin biçimde George W. Bush'a gönderme olduğu yorumunda bulunulmuş, kendisinin şeytanları yenmek üzere tanrı tarafından gönderildiğine inanan İddor karakterinin bizzat ABD başkanını simgelediği söylenmişti.
(Metis)