Hacıhüsrev'in hamisi Savaş Abi
Abone olHacıhüsrev'deki sosyal gerçekliğin altını çizen Savaş Ay, "Orada keserler adamı" söylemine isyan etti. Ay'ın bugünkü yazısı sosyologlara taş çıkartacak cinstendi.
diye adeta haykıran tecrübeli gazeteci Savaş Ay, Hacıhüsrev'in
sosyal gerçekliğin altını çizerken, meslektaşlarına da
dokundurmadan edemedi:
Hepiniz Allah'ın belasısınız.
Siz gazeteciler de, şu polisler de hepiniz Allah'ın cezasısınız. Ne
zaman ki bir olay olur burada bitersiniz. Onun dışında bir kere
bile gelip uğramaz, hal nedir, durum nedir sormazsınız. Sorsalar,
gitmeye korkarız; keserler orada adamı. Orası Hacıhüsrev çünkü
dersiniz.
Keserler tabii.. Hadi kesilip boğazlanmadan basın gidin buradan."
Geçtiğimiz gece 4 kişinin sokak ortasında katledilmesinden sonra
gittiğimiz Hacıhüsrev'den dönüşte söylenenler bunlar. Korkusuzca,
ağzını doldura doldura konuşan bir Roman çocuğunun söylediği
laflar.
Kendi payıma gık etmedim, yürüyüp gittim. Başkasından da çıt
çıkmadı zaten. Suskunluklarımızı ister korkumuza, ister diyecek laf
verecek cevap veremeyişimize yorun.
Manzara ressamı!..
Şimdi biraz daha gerilere gidip alalım işi. Bir haber yapmıştık bu
gazetede bir gün. "Çocuk mahkemelerinde yargılanan çocukların %
90'ı Hacıhüsrevli'ymiş" diye başlık atmıştık. Sonra da bir yetkili
habere karşı çıkmış, "suçlu çocuk yoktur, suça itilen çocuk vardır"
demişti. Ne güzel, ne manalı laf değil mi: "Suçlu çocuk yoktur.
Suça itilen çocuk vardır!" İyi de kim iter, kim tepikler
arkalarından? Naletin, lanetin, rezaletin, melanetin kol gezdiği
suç coğrafyalarına, sözünü ettiğimiz o sıra dağları hangi "manzara
ressamı" çiziktirir. İşin kolayına kaçalım mı? (Çünkü şehrin en
büyük mülki amiri de dahil tüm resmi kent kollayıcıları öyle
yapıyor.) Size şehrin bu adı konmamış, şekli oturmamış düşsel suç
haritasında yer göstereyim mi onlar gibi? Parmağımı önce, Kasımpaşa
Hacıhüsrev, sonra Tarlabaşı, arka Beyoğlu, Dolapdere, Sarıgöl,
Tophane falan filan gibi aforoz edilmiş semtlere mıknatıslayayım
mı? Yook!.. Kazın ayağı da öyle değil, dönen oynanan "ayak da."
Peki ne? Ne olacak? Özelde bu kentin, genelde bu ülkenin çocukları
kan kaybediyor. Bilerek ya da bilmeyerek. İsteyerek ya da sessizce
seyrederek herkes bu oyuna katılmış oluyor. Yani kolektif, dev bir
"suça itme" makinesinin en azından vida başıyız hepimiz. İri kıyım
ve taammüden bu işi becerenler de yılanlar ve çıyanlar korosu olup,
sübyanları sokmakta maharet sahibi olmuş...
Elleri ekmek tuta..
Bilinen hikâyedir. Töreler aile meclisini "infaz kararına" zorlar.
Ve tetiği aile adına bir kişi çeker genellikle. Ama bir de bakarsın
o tetikçi rüştünü ispatlamamış, ceza ehliyetinden yoksun bir sabi.
Yaşı 12, 13, 14 filan. Ve elbette yatak yorganıyla değil töresiyle
de "iç göçer" milyonlarca kişi on yıllar içinde. Ana caddelere
bozkır raconları böylece aşılanır. Kentlikırsallı kavgasında kim
galip gelirse gelsin yenilen (yutulan da denebilir) hep
çocuklardır. " Valla beyim bizim köyümüzü yakmışlardır. O nedenle
gelmişizdir bu böyük şehre. 12 çocuk var, iş yok. Saldım onları ki
elleri ekmek tuta. Ben kendim de çalışırem sabah akşam
seyyarcılıkta..."
Kız çocukları bile
Teatral bir replik tadında olup, gerçek yaşamda çocukların ağzına
biber gibi sürülen bu "açıklama", faillerden birinin ta kendisidir.
Zebellah gibi adamların bile huy kapmadan, kuşku korku duymadan
adımlayamadıkları sokaklar, dar sokaklar, ara arka sokaklarda, hap
kadar çocuklar ve mesela da kız çocukları bile, nasıl olur da sabah
kuşluklarına kadar mendil elde, çiçek kolda gezer, tozar, satar bir
şeylerini?.. Salyangoz izi gibi yaldız yaldız iz bırakarak
yürüdükleri o metre kareler, dayak, polis, taciz, gözaltı,
kovalanma, aralarında kavga, yaralanma, öleyazma kırbaçlarıyla eve
de, geleceğe de yalnız yürütmeye başlar onları. Artık arkalarında
yaldız değil yalnız iz bırakırlar...
En üstteki kim?
Hırsız Çingene karılarının sadece doğmuş büyüyen değil, daha
doğmamış, karınlarında büyümekte olan çocuğu bile suça iştirak
ettirmesi, pazarlara hamile cepçi hatunlar olarak icraata
çıkmalarının sırrı muamma mıdır yani? Kim yaptırır onlara bunları
peki? Yanıt basit: Öncelikle kocaları, ağabeyleri, babaları. Peki
onlara kim yaptırır? Cevap basit: Hırsızlık, kapkaç, gasp çeteleri.
Peki kimdir çeteler? Cevap basit: Daha büyük bir organizmanın soluk
alıp verme (!) organları yaptırır. Nedir onlar peki? Cevap basit:
Bölgede güya illegal hükümranlık süren ağa, bey, ağabey, abi, dayı,
"baba" güruhu. Peki onların üstü kimdir, kimlerdir?..
Kim iter bunları peki?
Haa!.. Orada biraz duralım. Bir es verelim. Cevap basit değil, zor
biraz. Yani bilinmezlikten dolayı zor değil de, girift, komplike
arapsaçı durumundan dolayı. Çünkü rant büyük. Çünkü bu rantı
kimseye bedavaya yedirmezler. Arkada kocaman boylu, etiketli
kodamanlar güruhu. İçinde politikacısından sanatçıya(!), bir kısım
emniyetçiden adliyeciye. Ve ol rivayet ederler ki; mebzul işadamı,
öğretmen ve gazeteciye kadar filan teşkilatın tamamıdır.
Neyse daha fazla uzatmadan sorayım bir kez daha. Suça itilen
çocuklar var da kim iter bunları. Hacıhüsrev böyle çözülmez bir
muammaysa kim yaratır bu muammayı?..
Yazı: Savaş Ay
Kaynak: