Habertürk'de Altaylı'yı zıplatan yazı

Abone ol

Yavuz Semerci, Burgaz rakı ve Hayyam Garipoğlu konusunu diline dolayan Fatih Altaylı'yı zıplatacak bir yazı kaleme aldı.

Yavuz Semerci bugün, medyamızda “özlesek” de pek “alışık” olmadığımız bir gazetecilik örneği sergiliyor. Gazete HT Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı’nın “iki gün üst üste” yazdığı iki makalede yer alan taleplerinin “Bir Ekonomik Cinayeti Perdelemek” amaçlı olduğunu yazıyor, yazabiliyor.

Semerci’nin “Gazetecilik İlke Ve Ahlâkı”nın bütün değerlerini içeren makalesine geçmeden önce Fatih Altaylı’nın ne yazdığını hatırlayalım.
Ama önce Umur Talu’nun bugünkü Gazete HT’de yayımlanan makalesinden bir alıntı sunalım:

Bakın ne diyor Umur Talu:

"Gazeteci başta barış, demokrasi, insan hakları; insanlığın evrensel değerlerini, çoksesliliği, farklılıklara saygıyı savunur. Ayrımcılık yapmadan halkların, bireylerin haklarını, saygınlığını tanır. Nefreti, düşmanlığı körükleyici yayından kaçınır.
Bir ulusun, topluluğun, bireyin kültürel değerlerini, inançlarını (inançsızlığını) saldırı konusu yapamaz. Her türden şiddeti haklı gösteren, özendiren, kışkırtan yayın yapamaz."
                                   ***

Şimdi artık Fatih Altaylı’nın “Bariz Yan Tutan” ve Yavuz Semerci’nin “Ekonomik Cinayeti Perdelemek” diye tanımladığı makalelerine geçebiliriz…

14 Nisan tarihinde yayımlanan makalesinin bir yerinde şöyle diyordu Fatih Altaylı:

“…… Hayyam Garipoğlu'nun TMSF yönetimine, 'Burgaz Rakı'yı iade edin, hakkınızda açtığım 70 kadar davayı geri çekeyim' tehdidini de iletiyorlar.”

                                   ***

TMSF
’ye, Garipoğlu gurubundan böyle bir “Tehdit” gelip gelmediğini sorduk, aldığımız cevap aynen şöyle: “Asla öyle bir şey olmadı.”
Peki Altaylı
neden böyle yazıyor?..
Çünkü Altaylı’nın en yakın dostlarından biri, bir dönem Galatasaray Kulübü Başkanlığı yapan ve Altaylı’yı, kendisine hakaret etmesine rağmen yönetime alan Mehmet Cansun…
Altaylı
’nın en yakın bir başka dostu da, Mehmet Cansun’un eniştesi ve Burgaz Rakı’yı satın alarak Pazar payını % 95’e taşıyan MEY Rakı’nın danışmanı Cüneyt Zapsu…
Hatırlayacaksınız…
Rekabet Kurumu, Burgaz Rakı’nın, MEY Rakı’ya satışını “TEKEL” oluşturacak diye onaylamamıştı…
Yine hatırlayacaksınız; Cüneyt Zapsu devreye girmiş ve Başbakan’a bir mektup yazarak, Burgaz Rakı’nın MEY’e satışı konusunda “Yardımcı” olmasını istemişti…
Tabii ki “alkollü içki üreten” bir fabrika için yapılan bu teklifi Başbakan ciddiye bile almamıştı…
                                   ***
Yine Altaylı’nın makalesinden devam edelim:
“Hayyam Garipoğlu, Burgaz Rakı'yı geri alınca yıllardır uyguladığı ve defalarca yakalanmasına rağmen paçayı sıyırdığı yönteme geri dönecek. Kaçak rakı satacak. Piyasaya çok ucuza bandrolsüz rakı verecek. Böylece pazar pay mı yükseltecek ama devlet müthiş bir zarara uğrayacak. Namusuyla iş yapan, bandrolünü, vergisini doğru düzgün veren üreticiler pazar kaybedecek…”

                                   ***


Fatih Altaylı’nın “…defalarca yakalanmasına rağmen paçayı sıyırdığı yönteme geri dönecek…..  bandrolsüz rakı verecek…” iddiası doğru mu?..
Doğru değil çünkü…
Maliye Bakanlığı, Burgaz Rakı
hakkında yapılan ihbarların yapılan baskınlar sonucu yalan çıktığını açıkladı…
Aksine…
Altaylı’nın adını vermeden “Namusuyla iş yapan, bandrolünü, vergisini doğru düzgün veren üretici” diyerek övdüğü rakı tekeli, bandrolsüz rakı sattığı için milyonlarca dolar cezaya çarptırıldı…

                                   ***

Şimdi de Fatih Altaylı’nın 15 Nisan tarihli yazısına bir göz atalım…
Şöyle diyor Altaylı:
“…. Sümerbank'a el koyulmasının üzerinden geçen 11 yıl boyunca hiçbir iyi niyet göstermeyen, 350 milyon dolarlık borcun üzerine yatan bir gruba neden malları geri verildi?”

                                   ***
Yine TMSF’den aldığımız cevabı hatırlatalım:
“Kurumumuz sadece Sümerbank’ın değil diğer bankaların da hiçbir iştirakine el koymadı. El koymadığımız malları nasıl geri vereceğiz?..”
“Ama medyada da el koyduğunuz yazıldı çizildi.”
“Yanlış. Kurum, o şirketlerin yönetimlerini devraldı mülkiyetini değil. Haliyle kimseye malını geri verdiğimiz yok”…

                                   ***

Peki…
Fatih Altaylı
bunu bilmez mi?.
Bilir ama böyle yazmak işine gelmez…
O zaman Umur Talu’nun tarif ettiği gibi “onurlu, ilkeli, ahlâklı” bir gazetecilik yapmış olur ki böyle bir gazeteciliği Fatih Altaylı’dan beklemek, katırın doğum yapmasını beklemekle aynı şeydir…

                                   ***

Şimdi gelelim asıl ve ana konuya…
Yani, Yavuz Semerci’nin bu analizi yapmamıza sebep olan bugünkü makalesine…
Yavuz Semerci, Fatih Altaylı’nın aksine bakın neler yazıyor bugün:

                                   ***

Semerci
’nin makalesinin başlığı şöyle:
“Burgaz Rakı'yı Mey İçki almamalı...”
Bunun açık anlamı şu:
“Burgaz Rakı, MEY Rakı’ya satılmamalı”…
Peki neden satılmamalı?..
Onu da şöyle açıklıyor Semerci:

                                   ***

SON günlerde Burgaz Rakı'nın Hayyam Garipoğlu'na geri verilmemesi yönünde müthiş bir kamuoyu yaratıldı. Kamu yararı bahanesiyle gerçekleşen haber ve yorumların, aslında ekonomik bir cinayetin perdelenmesine yaradığına inanıyorum. Olayı kavrayabilmek için kısa bir özet yapmalıyım.”

                                   ***

Neymiş?..
Hayam Garipoğlu
hakkında yalan – yanlış – iftiraya dayalı haberler (yorumlar) yapılarak ekonomik bir cinayetin perdeleniyormuş…
Peki…
Bu konuda hem de iki gün üst üste Fatih Altaylı’dan başka yazan var mı?..
Yok…
O halde, Semerci’nin analizine dönelim yeniden:

                                   ***

Türk rakı piyasası, Amerikan menşeli yatırım fonu Texas Pacific Group'a (TCG) ait Mey İçki'nin kesin hâkimiyetiyle özel sektöre açıldı.
Tekel'in içki bölümü, Nurol/Limak/ÖzaltınyTÜTSAB tarafından (Mey adıyla) 293 milyon dolara satın alındı. Ve iki yıl sonra bu firmalar, Mey İçki'yi 900 milyon dolara Amerikalı fona devretti.

2004 yılında Mey İçki'nin pazar payı yüzde 99 idi. Yeni Rakı, Tekirdağ gibi yılların markasına kim dayanacaktı ki! Ama-herkes yanıldı.

Bankasına el konulan ve kamuya 350 milyon dolar borcu olan Hayyam Garipoğlu (eşi-dostu adına) Burgaz Rakı'yı kurdu. Tariş de dahil olmak üzere pazara 10'a yakın farklı özel sektör firması girdi. İnanılmaz bir rekabet başladı. Efe, Beylerbeyi, Fasıl, Burgaz, Ata isimleriyle onlarca yeni rakı ile içki severlerin sofrasına geldi. Ucuz, popüler, premium gibi segmentler oluştu.

Sonra ne oldu? Pazarın mutlak hâkimi Mey, hızla pazar kaybetmeye başladı. 2009 yılına gelindiğinde pazar payı yüzde 65'e gerilemişti.

İyi de boşalan pazarı kim dolduruyordu?

Doğru bildiniz: Hayyam Garipoğlu'na ait Lüleburgaz'da kurulu Burgaz Rakı...
Bu şirketin payı yüzde 25'lerin üzerine çıktı. (Votkada ise yüzde 50.)

                                   ***

Neymiş efendim?..
Asıl sıkıntı yaratan Burgaz Rakı ve diğerleri değil, piyasada kendine “rakip” istemeyen Amerikalı TEKEL’miş…
Fatih Altaylı
’nın kankalarından biri olan Cüneyt Zapsu’nun danışmanlığını yaptığı şirket yani…
Neyse yine Yavuz Semerci’yi okumaya devam edelim:
                                   ***
Bu paya vergi ödemeyerek, sahtekârlık yaparak ulaştığı yolunda iddialar var.

Ancak yaklaşık 820 milyon dolar harcama yapan yabancı bir fonun yönettiği Mey'in son 6 yılda kaybettiği pazar payının sadece sahtekârlıkla açıklanması, ekonomik gerçeklere de, Türk yargısına da, polisine de, üst kurula da, rakı severlere de büyük bir hakaret sayılmalı.

                                   ***

Vay anasını be Fatih Altaylı…
Yavuz Semerci
de olmasa bayağı inandıracaktın bizi biliyor musun?..
Demek ki; senin amacın kamu yararı falan değil, Pazar payını kaybeden kankan Cüneyt Zapsu’nun çıkarlarıymış…
Neyse…
Semerci’y
i okuyalım…

                                   ***

Hikâyeye devam edelim: Hayyam Garipoğlu, TMSF'ye borçlu. TMSF, Garipoğlu'nun attığı adımları takip etmek için Burgaz Rakı'nm yönetimine 17.4.2008 tarihinde iki üye atıyor. Her şey yolunda. Burgaz Rakı'nın pazar payı dikkate alındığında birkaç yüz milyon dolarlık bir değer ortaya çıktığı yorumları yapılıyor.
Garipoğlu bu işten belli ki sıyıracak! Gerekçeleri tartışılır veya tartışılmaz, TMSF tam bir yıl sonra ani bir kararla, 18.7.2009 tarihinde Garipoğlu'nun tüm işletmeleri gibi Burgaz Rakı'ya da (Yönetime. E.N.) el koyuyor. Ve Burgaz Rakı, TMSF tarafından satışa çıkarılıyor. Tabii bu süre içinde hızla pazar payı kaybettiğini söylemeye gerek yok.
İhalede tek bir alıcı var: Mey İçki...

Ve Mey, 65 milyon dolara Burgaz'ı satın alıyor.

Ancak Rekabet Kurumu bu satın almaya izin vermedi. Ve kurumun 78 sayfalık raporu şu cümlelerle tamamlanır:
"Mey İçki rakı pazarında hâkim durumda bulunuyor. Burgaz ise 2. büyük firma. Ve rekabetçi pazar davranışlarıyla bilinen, literatürde de 'maverick' (aykırı) firma olarak ifade edilen bir teşebbüs olduğu (Burgaz Rakı) anılan aktörler arasındaki devralma işleminin rakı pazarında hâkim durumun güçlendirilmesi ile rekabetin önemli ölçüde kısıtlanacağı sonucunu doğuracağı tespit edilmiştir." Mey, bir kez daha Rekabet Kurumu'na başvurur. Bu kez Burgaz Rakı'nm lisansının iptal edildiği, satışın TMSF'nin tahsilatını engelleyeceği ve kamu zararı oluşacağı tezini ileri sürerler. Tabii kimse lisansı iptal edilmişse ve bir kez daha lisans alamayacaksa, niye kendilerinin bu alımı yapmakta ısrarcı olduğunu sormaz. Soru sormaktan çok bugünlerde Garipoğlu'nun Burgaz'ı alma tehlikesinin savuşturulmaya çalışılması moda.
Burgaz Rakı'nın büyümesi Garipoğlu'nun değil, kamunun çıkarına aslında.
Kimse bu basit gerçeği görmüyor nedense...
Kimlerin kamuoyunu nasıl kör ettiğini yarın yazacağım.
Şaşıracağınıza eminim...

                                   ***
İşte böyle sevgili dostlar!..
Az daha unutacaktım…
Bir de iddia var…
Geçtiğimiz hafta (Hani Fatih çok yorulmuştu ve birkaç ün dinlenecekti ya, işte o hafta) sonlarından birinde, Fatih Altaylı ve değerli eşi, Cüneyt Zapsu’nun Maldiv’lerde yapılan düğünüme gitmişlermiş meğer…
MEY Rakı’nın patronu Galip Yorgancıoğlu da davetlilerden biriymiş…
Ve şimdi dikkat!..
Çok az sayıdaki davetli, düğüne Türkiye’den katılanların isimlerinin verilmeyeceğine dair namus ve şerefleri üzerine yemin vermişler…
Peki biz o davetlilerden biri mi söyledi bunu?..
Hayır…
Yemin törenine tanık olan biri anlattı…

                                   ***

Ve son bir hatırlatma, Altaylı’nın bugünkü makalesinden…
Bakın ne diyor Fatih Bey:

                                   ***

İçmeye başlıyorum

İÇKİYİ pek sevmem. Arada bir, bir kadeh şarap.

Pek ender olarak balıkla rakı.

Kırk yılda bir, bir kadeh votka. Bir kutlama falan varsa, nadiren bir kadeh şampanya.

Evde de içmem. 20 yıl önce aldığım içkiler durur.

Yılda içtiğim, toplasan bir iki şişeyi bulmaz.

Ama yarından itibaren her gün düzenli olarak içmeye başlayacağım.

Çünkü giderek sinirleniyorum.

"Kimsenin yaşam tarzına müdahale etmeyeceğiz" diye yola çıkanlar, giderek içki düşmanlığına ve yasakçılığa doğru ilerliyorlar.

Alkollü içki reklamlarına öyle yasaklar getiriyorlar ki, bir sonraki aşama, "İçki reklamı yasak", ondan sonrası zaten belli: "İçmek de yasak." Benim bunu kabullenmem mümkün değil.

İnadına içmeye başlıyorum.

Herkesin haberi olsun.

Artık yazılar biraz daha "kelle" olacak.

                                   ***

Bu satırları yorumlayalım mı?..
O halde buyurun:
"Ey Hükümet!..
Burgaz Rakı
’yı ya MEY’e verirsiniz; ya da bu gazeteyi kendinize hasım yaparsınız!..
Her gün Türkiye'yi alkollü içki satışının yasak olduğu bir ülke haline getirdiğiniz yazarım..."
Başka türlü okuyan varsa buyursun…

Günün Önemli Haberleri