Haber! Diyerek geçiştirmeyin
Abone olYeni Şafak Gazetesi'nin polemik yazarı Taha Kıvanç, bu sefer de gazetelerle polemiğe girdi. Gazetlerin haberlerini eleştiren Kıvanç, Hürriyet'e şu eleştirilerde bulundu.
Taha KIVANÇ, başlıklı yazısında özellikle Hürriyet Gazetesi'ne eleştirilerde bulundu,
Milliyet okur temsilcisi Derya Sazak’ın bu haftaki (10 Ocak) değerlendirmesinin bir bölümü eski bir haberi ‘yeni gibi sunma’ şikâyetine ayrılmıştı. İki ay önce AA’nın verdiği haberden yararlanarak yazılmış bir yazıyı manşetine taşımış gazete; “Yazı işleri, haberin çıktığını atlamış olmalı” cümlesiyle şikâyetçi okura hak veriyor Derya Sazak...
Aynı gün Hürriyet’in manşeti bir hoştu. ‘Hatay’a gizli çözüm’ başlıklı haberde, Türkiye ile Suriye arasında baş ağrıtan bir ihtilâf olan Hatay sorununun, iki ülkenin imzaladığı bir anlaşma ile, kendiliğinden çözüldüğü konusu işleniyor. Bunu Ha’aretz’de çıkan bir habere dayandırmış Hürriyet. Okuyalım: “İsrail’de yayınlanan Haaretz gazetesi, Türkiye’nin, Suriye ile arasında 1938 yılından beri devam eden Hatay sorununu, geçen ay imzalanan serbest ticaret anlaşmasına eklenen bir madde ile çözdüğünü ve medyanın gözlerinden uzakta yapılan bu hamlenin büyük bir başarı olarak değerlendirildiğini yazdı. Habere göre Başbakan Tayyip Erdoğan’ın geçen ay Şam’a yaptığı ziyaret sırasında imzalanan bu anlaşmaya ek madde, ‘iki ülkenin birbirinin sınırlarını tanıdığını’ teyit ediyor, dolayısıyla Suriye, Türkiye’nin Hatay üzerindeki tam egemenliğini de tanımış oluyor.”
Olayın kendisi de göğüs kabartıyor, ama haber de ayrıca göğüs kabartıcı... Bir Hürriyet yazarı, yemedi içmedi, “Nerede o anlaşma” diye soran bir yazı yazdı, o yetmedi bir yazı daha yazdı...
Göğsüm kabarınca beynime daha fazla kan gittiği için midir, nedir, haberi Hürriyet’te okuyunca, “Ben bunu daha önce okumuştum” hissine kapıldım. Biliyorsunuz; Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad geçen yıl başlarında iki gazeteciyle Şam’da görüştü. Mehmet Ali Birand da, ben de dikenli Hatay konusunu sorduk; bize “Takmayın kafanıza, o iş önemsiz” anlamına gelen cevaplar verdi Esad... Ardından ülkemize geldi. Bana, “Okumuştum” dedirten haber, Esad Ankara’ya ayak bastığı gün, Milliyet’te çıkmıştı.
“Suriye’den ‘sınır tanıyan’ anlaşma” başlıklı o habere göz atmak ister misiniz: “Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın Türkiye gezisi, Şam'ın Hatay'a ilişkin taleplerinden vazgeçtiğini resmen teyit eden tarihi bir adımla başlayacak. Esad'ın Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'le imzalayacağı ticaret anlaşmalarıyla Suriye, Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırlarını resmen tanımış olacak.”
Hürriyet yazarı bugün, “Hangi anlaşmanın maddesi?” diye soruyor ya, o ayrıntı da var bir yıl önce (6 Ocak 2004) çıkan haberde: “Anlaşmaların ‘Genel tanımlar’ bölümlerinde, iki ülkenin ‘tanımı’ yapılır. Geçmişte Türkiye'nin 50 kadar ülkeyle imzaladığı anlaşmalarda Türkiye tanımı şöyle yapıldı: ‘Bu anlaşmadaki 'Türkiye' terimi, Türkiye'nin sahip olduğu egemenlik alanını, karasularını, aynı zamanda uluslarası hukuka uygun olarak doğal kaynakların araştırılması, işletilmesi, korunması amaçlarıyla yargı yetkisi veya egemenlik haklarına sahip olduğu deniz alanlarını ifade eder.’ Kaynaklar, bugün imzalanacak metnin de bunun aynısı olacağı ya da aynı anlama gelen benzer ifadeler içereceğini belirtti. Esad'ın gezi öncesi yaptığı açıklamalar da Ankara'da memnuniyetle karşılandı.”
“E, ne olacak?” demeyin lütfen; ‘haber’ denilen, dokunulamaz, çarpıtılamaz, bayatlamasına izin verilemez, bayatı tazeymiş gibi sunulamaz bir değerden söz ediyoruz. ABD’de, seçimlere giderken, “Bush’un askerlik hizmetinde koyu gölgeler var” diye ‘asılsız’ çıkan bir haberi ekrana taşıyan ülkenin en saygın gazetecisi, 25 yıldır koruduğu ‘ana haber sunuculuğu’ koltuğunu terk etmeye hazırlanıyor. Kanalı CBS konuyu bağımsız bir kuruma inceletti, “Haber, kanalın standartlarına uymuyor” biçiminde özetlenebilecek 234 sayfalık rapor CBS için ‘idam fermanı’ gibi...
Haber, lütfen küçümsemeyin, dört başı mâmur olmak zorunda; değilse medya kuruluşu kocaman bir ‘eksi’ alır... Biriken eksilerin faturası ise birine mutlaka çıkar... Bizde henüz çıkmıyorsa, görürsünüz, o günler bizim için de kapıda...
Hürriyet’in manşeti bir yıl önce Milliyet’te çıkan haberin tekrarı. Ancak, Hürriyet haberinde daha garip bir yön de var. Ha’aretz’de okudukları haberi Hürriyet’te manşetleştirenler, İsrailli muhabirin önemli bir ayrıntısını gözden kaçırmışlar. Gözden kaçırdıkları için düşülmüş bayat haberi manşete taşıma hatasına...
İsrailli gazeteci Yoav Stern, Abdullah Gül’ün kendi dışişleri bakanı Silvan Şalom ile yaptığı basın toplantısında, “Suriye’nin sizinle de Hatay sorunu var, ona ne diyeceksiniz?” sorusuna verdiği ‘diplomatik’ cevabı aktarırken, “Gül’ün heyetinden bir gazeteci” dediği birinden aldığı bilgiyi sunuyor: “Suriye ile aramızda imzalanan bir anlaşmadaki cümlecik, ülkelerin sınırlarını çizerken Hatay sorununu da çözmüş oldu...”
Hürriyet’in Ha’aretz’e atfen manşetine taşıdığı haberin kaynağı aslında bir Türk gazeteci... Eğer hafiyelik yapmama izin verirseniz, “Yoav Stern, konuyu, tam adamına sormuş” derim: Milliyet’in bir yıl önceki manşetini kaleme alan Utku Çakırözer’e... Utku, bir yıl önceki haberine temel teşkil eden ayrıntıyı Ha’aretz muhabirinin kulağına fısıldayınca bu defa Hürriyet’te manşet kurtarmış oldu...
Yazıyı bitirdikten sonra göz attığım Milliyet’te yayın yönetmeninin bu olaya dikkat çektiğini fark ettim. Olsun.
YAZI:Taha KIVANÇ