Birden çok defa izlediğimiz Hababam Sınıfı efsanesine, televizyonda her denk geldiğimiz mutlaka durup bir göz atıyoruz. Ve seferinde keyif alıyoruz. Hababam Sınıfı'nın kendine özgü sırları var. Bakın Hababam Sınıfı'nın o sırları ne.1. Rıfat Ilgaz'ın eseri ilk olarak tiyatroya uyarlanarak seyirciyle buluştu. Sahnede olan isimler Zeki Alasya ile Metin Akpınar'dı. Eseri sinemaya uyarlama önerisi de bu ikiliden çıktı. 2. Bu ikili her ne kadar tiyatro uyarlamasında oynasalar da film yapma önerisini verseler de filmde olmamalarının bir nedeni vardı. Yönetmen Ertem Eğilmez'in yıldız isimlerle çalışmama prensibi vardı o dönem. Hababam Sınıfı'ndaki çoğu oyuncu şimdi birer yıldız olsa da, o zamanlar sadece Tarık Akan yıldız olarak anılıyordu. Onunla da özel bir bağı olduğu için çalışmıştı. Zeki Alasya ve Metin Akpınar ise daha yüksek bir ücret alacakları başka bir filmde oynamayı tercih etmişlerdi. 3. Ertem Eğilmez ve Tarık Akan'ın arasındaki bu özel bağ neydi derseniz; Tarık Akan'ın pek çok filminde Ferit ismini kullanmasıyla da ilgisi var. Ertem Eğilmez'in kaybettiği oğlunun ismi Ferit'ti, bu yüzden oğlu gibi sevdiği Tarık Akan'ın, birlikte çalıştıkları filmlerde Ferit ismini kullanmasını istiyordu. Bu şekilde oğlunun ismini yaşatmak istedi, Tarık Akan da 12 filmde Ferit ismini kullandı. 4. Hikaye serisinde olmayan bazı karakterler film için eklendi ve revize edildi. İnek Şaban, Mahmut Hoca karakterleri Kemal Sunal ve Münir Özkul'a göre düzenlendi. 5. Hayta İsmail'in askerden geldiği sahneler pek kurgu değildi. Rol icabı değil gerçekten de o dönem askerdeydi ve seti ziyarete gelmişti. Onun için ekstra sahneler çekildi. Hayta İsmail'i canlandıran Ahmet Arıman'ın filmde rol almasını sağlayan isim Münir Özkül'du. İkili ilk kez İzmir Fuarı'nda tanışmışlar. Arıman müzisyenmiş aslında, Özkul da onu sahnedeyken keşfetmiş. 6. Savaş anılarıyla gaza getirilen Paşa Nuri karakterini canlandıran Sıtkı Akçatepe, gerçekte de Kurtuluş Savaşı gazisiydi. Ayrıca Halit Akçatepe'nin babasıdır. 7. İlk film, döneminin en sevilen yapımı oldu ve 28 hafta boyunca gösterimde kaldı. Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı ise serinin en çok gişe yapan filmi oldu. 8. Hababam Sınıfı ve Tosun Paşa'nın çekimleri aynı dönemde yapılırken Akil Öztuna iki filmde de yer alıyordu ama... Tosun Paşa'nın çekimlerinde deveden düşünce hastaneye kaldırıldı ve çekimler bittikten hemen sonra hayatını kaybetti. Bu yüzden de onun sahnelerinde kesiklikler oluştu. 9. Hababam Sınıfı Uyanıyor'da akıllarda iz bırakan okuldan kaçış planını kara tahtaya çizen kişi kim olabilir? Ertem Eğilmez'in isteği üzerine bu çizimi yapan kişi, sınıfın öğrencilerinden birini canlandıran Dilaver Gür'dü. Adile Sultan Kasrı'nın, sonunda Mahmut Hoca'ya yakalanmakla biten kaçış planını çizen Dilaver Gür, aslen mühendismiş ve filmde oynadığı sıralarda İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesinde eğitimine devam ediyormuş. 10. Güdük Necmi'nin, İnek Şaban'ın babasıymış gibi rol yaptığı sahnedeki tokatlar epey sertti. İşte bu sahnenin provalarında Sunal'ın yüzü kanamış. Tabii Halit Akçatepe nazik olmak istemiş ama disipliniyle bilinen Ertem Eğilmez, gerçekçi olmasını isteyince tokatın dozu kaçmış. 11. Ertem Eğilmez disiplini demişken; sete geç kalmayı asla affetmezmiş. Hatta bir gün bu yüzden Tarık Akan ve Ayşen Gruda'ya tek ayakta durma cezası bile vermiş. 12. Bütün oyuncular senaryoya, diyaloglara bağlı olmak zorundayken Kemal Sunal için doğaçlama yapma özgürlüğü verilmiş. Çok esprili olduğu için senaryodan daha komik eklemeler yapabiliyormuş. 13. Pek çok kez birlikte rol alan Kemal Sunal ve Şener Şen'in birlikte rol aldıkları ilk film Hababam Sınıfı'ydı. 14. Hababam Sınıfı'nın ilk filminde bilgi yarışması sunucusu rolünde olan Ayşen Gruda, 3 yıl sonra çekilen filmde ilginç bir şekilde bu kez öğrenci rolünde oynamıştı. 15. Seriyi bize kazandıran Rıfat Ilgaz, daktilo alacak parası olmadığı için Hababam Sınıfı'nı el yazısıyla yazmak zorunda kalmıştır. Ve Rıfat Ilgaz'ın, yıllar önce yapılan bir röportajında "Nasıl bu kadar çok güldürebildiniz?" sorusuna verdiği düşündürücü yanıt: "Eskiden idamlar sabaha karşı yapılırmış. Belli bir süre sonra idam yaklaştığında tüm dükkanlar açılmaya, esnaf satış yapmak için bağırıp çağırmaya başlamış. Bunun üzerine aileler de o saatlerde sokağa çıkmaya başlamış ve idam vakitleri panayır havasına bütünmüş. Sonuçta da ölen bir adama bakarak gülen bir halk görüntüsü oluşmuş. Ben de çöken eğitim sistemini anlattım. Hepimiz ölen bu sisteme bakarak güldük."