Ha CHP, ha Sisi!

Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır tamam anladık. Peki haksızlık karşısında konuşan dilli şeytanları ne yapacağız?

Süleyman ÖZIŞIK suleyman@internethaber.com

Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır tamam, anladık. Peki haksızlık karşısında konuşan dilli şeytanları ne yapacağız? Mısır'ı kana bulayan darbeci Sisi'yi oğlundan çok savunan, ölen masum insanların cesetleri üzerinde sevinçle zıplayan vasıfsız mahluklara ne diyeceğiz?

Kaç zamandır izliyorum. Gezi olaylarına katılanların bir bölümü, orada yaşanan her katliam sonrası adeta keyif twitleri atıyor. Diğer bir bölümü ise, yarım ağızla, "Darbeyi kınıyorum" diye başladığı cümleyi "Ama" diye bitirme gayretiyle saçmaladıkça saçmalıyor.

Hani sosyal medyadaki üç-beş dangalağın bu minvaldeki yorumlarını anlarım da, Türkiye'nin ana muhalefet partisinin vekillerinin de aynı dili kullandığını görünce, "Bu nasıl akıl fukaralığı, vicdan zaafiyeti, beyin iktidarsızlığı ve düşünce soytarılığıdır" diye sormaktan kendimi alamıyorum.

Niye böyle düşündüğümü anlatayım...

Dün CHP'nin en efendi, en aklı başında vekili diye tanıdığımız Muharrem İnce, Mısır'daki darbeyi yorumlamak için ekran karşısına geçmiş.

Okuyunca eminim siz de benim gibi, "Hiçbir insan doğal yollarla bu kadar komik olamaz" diyeceksiniz. Muharrem bey ıkına ıkına bakın nasıl bir benzerlik kurmuş Gezi ile Mısır arasında:

"Mısır'da yaşanan olaylarla Türkiye'de yaşanan olaylar arasında bağlantı kuruyor. Mısır'da insanlara gaz bombası atılmasını, öldürülmesini, onlara kurşun sıkılmasını tabi ki CHP olarak kınıyoruz ama bu uygulamalar bize bir yerden tanıdık geliyor, yani bu uygulamalar Gezi Parkı'ndaki eziyetin biraz daha serti. Gezi Parkı'ndan biz bunları biliyoruz. Erdoğan da Gezi Parkı'nı boşaltın demedi mi?"

Hani tanımasak, bilmesek, "Sentetik uyuşturucu hapı kullanan biri söylemiştir" diyeceğiz!

Anlaşılan o ki Gezi'dir, Suriye'dir Şamdır, Kahire'dir derken Muharrem beyin aklı bayağı karışmış.

Baksanıza, Mısır'daki olaylar kendisine ziyadesiyle tanıdık gelmiş!

Kafası karışık olmasa, bu sahnelerin kendisine Gezi'den dolayı değil, Dersim Katliamı'ndan, Şapka Kanunu katliamlarından, İstiklal Mahkemeleri katliamlarından ve hatta Menderes ve dava arkadaşlarının katledilmesi olaylarından dolayı tanıdık geldiğini anlardı..

Zatı şahanelerinin kafa karışıklığını gidermek için, Gezi ile Mısır arasındaki farkları şu başlıklar altında anlatalım hep beraber...

Önce hiç eğip bükmeden şunun adını koyalım.

Gezi ile başlayan ayaklanmanın tek amacı vardı, o da 7 kez seçimle gelmiş bir hükümeti devirmekti. Boru değil, 7 kez seçimle iktidara gelen bir liderden bahsediyoruz. Üstelik o lider öyle seks kasedi darbesiyle falan da iktidara gelmedi!

Yani eğer Sisi'nin Türkiye şubesini arıyorsak, demek ki Erdoğan'a degil, CHP'nin genel başkanlık katına dönüp bakmamız gerekiyor.

Sonra şu farkı iyi ortaya koymak lazım...

Taksim Tahrir'di. Tahrir'de olduğu gibi Gezi'de toplananların amacı da askeri darbeye zemin hazırlamaktı. Ancak bekledikleri Sisi'yi bu topraklarda bulamadılar. Eğer Rabia'tül Adeviyye Türkiye'de neresi oluyor sorusunun cevabı aranıyorsa onu da ben söyleyeyim.

Kazlıçeşme...

Taksim ve Tahrir'dekilerin elinde balta, bıçak, molotof ve kaldırım taşları vardı. Tıpkı Türkiye'de CHP'li bazı vekillerin yaptığı gibi orada da bazıları Tahrir'dekilerin ellerine para sıkıştırıyordu.

Adeviyye Meydanı'ndakilerin eline kimse para falan sıkıştırmadı. Onların elinde sadece Kur-an'ı Kerim ve Mursi pankartları vardı.

Bir başka deyişle Tahrir ve Taksim'dekiler seçimle geleni devirmeye, Rabia'tül Adeviyye ve Kazlıçeşme'de toplananlar seçimle geleni korumaya çalışıyordu. Tahrir ve Taksim'de halkın seçme hürriyeti elinden alınmaya çalışılıyordu.

Bildiğim kadarıyla Gezi'de nara atan 18 yaşındaki gençlere seçme dışında seçilme hakkını veren de bu ülkenin başbakanıydı.

Erdoğan Sisi gibi parti temsilcilerini içeri tıkmadı en azından. Dolmabahçe'de kendisini diz çökmüş halde fotoğraflamaya çalışanlara ilişmedi.  Polisine, askerine, seçmenine ve hatta ölmüş annesiyle eşine küfredenler hala özgürce bu küfürleri saydırıyor.

Sisi ülkesini azınlığa teslim etti, Erdoğan ise "Azınlığın haklarına saygılıyım ama aynı azınlığın azgınlığına teslim olmaktansa ölürüm geri adım atmam" dedi.

Evet doğrudur.

Başbakan Erdoğan da Sisi gibi uyarılarda bulunarak "Gezi Parkı'nı ve Taksim Meydanı'nı boşaltın" dedi.

Dedi de, çatılara keskin nişancılar yerleştirip meydanda namaza duranları tek tek avlamadı. Yaralı taşıyanları snipper marifetiyle vurdurtmadı. Parti liderlerinin kızlarını özellikle kalbinden nişan alarak katletmedi. Taksim'deki camilere de öyle sıra sıra kefenli cenazeler doldurulmadı.

Erdoğan sadece meydana asılan APO posterlerini, PKK, DHKP-C, TKPM-L gibi terör örgütlerinin bayrak ve flamalarını indirtti. Yerine ise Atatürk ve Türk Bayrakları asıldı.

Bunun nesi gücünüze gitti ben onu anlamadım!...

Bu mu size Erdoğan Sisi'den betermiş dedirtti?

***

Şu hale bakar mısınız?

Kemal Kılıçdaroğlu, "Yapılan  anketlerde AK Parti yüzde 55 bandında görünüyor. Siz oy oranınızı nasıl görüyorsunuz" sorusuna, "Ben de yüzde 23'ün altında oy alırsam istifa ederim" diyor.

Muharrem İnce ise mini muhalefet yolunda hızla ilerlediklerini görmezden gelip "İnce İnce Yasemince" tripleri atıyor. Hala ve hala, "Ben Erdoğan'a nasıl diktatör diyebilirim" diye kendini heder ediyor.

Sisi neyse Erdoğan oymuş!

Gezi nasılsa, Adeviyye'de öyleymiş!

İlkokul okuyan Ali bile parasının 5 bölü 2'si ile tanesi 5 liradan 4 tane armut, ve 5 bölü 1'i ile 6 tane elma almayı becerebiliyorken...

CHP'nin en akıllısı sandığımız Muharrem İnce, Türkiye'nin tamamının Mısır için kan ağladığını göremiyor, göremediği için de elma ile armutu aynı kefede sayıyorsa...

Erdoğan ve Mursi'ye diktatör derken, 100 bin insanını öldüren Beşar Esad'a tanrı gibi tapıyor, büyük lider muamelesi yapıyorsa...

Fazla söze gerek yok!

"He benim canım,  he Muho ağam" deyip susalım en iyisi...

Netice itibari ile...

İki dava arasındaki farkı bilmeyenin, iki müdahale arasındaki farkı anlamasını beklemek ahmaklık olur!