Güreş'ten ciddi uyarılar
Abone olSavaştaki kaybımızı ve kazancımızı iyi bilen Doğan Güreş, yöneticilere ciddi uyarılarda bulunuyor.
Doğan Güreş, bu söyleşiyi aylar önce yapmıştı Aksiyon'da.. Ama
bugün savaşın eşiğindeyiz. Biz de Aksiyon'daki bu röportajı,
hafızaları tazelemek için yeniden gündeme getiriyoruz. Çünkü
Güreş'in çok ciddi uyarıları var.. Bölge kontrolümüz altında olmalı
Körfez Savaşı’nda ordunun başında bulunan Doğan Güreş’le 11 yılın
sonunda gelinen durumu değerlendirdik. Aksiyon’a çarpıcı
açıklamalarda bulunan Güreş, inisiyatif sahibi olmak için ‘aktif
rol alınması’ gerektiğinin altını çizdi. Doğan Güreş, Amerika’nın
Irak’ı vurduğu birinci Körfez Savaşı döneminde Türkiye’nin
Genelkurmay Başkanı’ydı. Irak’ta yeniden sular ısınırken,
Amerika’nın sıcak bir operasyona girişmesi halinde Türkiye’nin
kayıtsız kalamayacağı düşüncesinde olan Güreş, Kuzey Irak’a Türk
Ordusu’nun girmesinden yana. Amerika’nın Irak’ı vurması halinde
yaklaşık 40 bin kişilik bir kolorduyla Türk Ordusu’nun Kuzey Irak’a
girmesi gerektiğini savunan Doğan Güreş’e göre, bölgede istenmeyen
oluşumların önüne geçmenin tek yolu bu. – Irak’la Amerika arasında
yaşanan gerginlik nasıl bir seyir izleyecek size göre? Askerler
savaş istemez. Dünya tarihine bakarsanız, büyük savaşların, büyük
katliamların başında asker yoktur. Hitler asker değildi, Musollini
asker değildi, Stalin de asker değildi. Eğer aradaki gerginlik
tırmanıyorsa veya ittifakla bağlı olduğunuz bir ülkenin başka bir
ülkeyle gerilimi artıyorsa, merdiven safhaları vardır, evvela bu
uygulanır. Diplomasi atağı başlatılır. Savaştan vazgeçirmek için
askeri güç gösterisi yapılır. Siyasi hedef yine kendi emelleri
doğrultusunda yoluna devam ediyorsa diplomasi biter, savaş başlar.
Görünen o ki savaşa doğru hızlı bir gidiş var. – Savaşın kaç
cephede ve hangi safhalarda cereyan edeceğini düşünüyorsunuz? Önce
hava harekatıyla hedefin yumuşatılması gerekir. Bunun için 1.
Körfez Harekatı’nda olduğu gibi Türkiye’nin hava meydanlarına
ihtiyaç vardır. Şiddetli bir hava harekatıyla o an bile rejimi
değiştirebilirsiniz. Bunun örneği Yugoslavya’dır. Amerika bir ay
hava harekatıyla dövdü, sonunda karşı taraf ‘pes’ dedi. – Irak’tan
gelecek direncin boyutları nasıl olur sizce? Irak’ın gücünü nasıl
görüyorsunuz? Saddam eskisi kadar kuvvetli değildir. Körfez
Harekatı’ndan sonra bir hayli uçağını, tankını, füzesini
kaybetmiştir. Bunları yerine koymak için maddi imkanlara sahip
olması lazım. Halbuki 10 küsur senedir ambargo altında. — Ne
kadarlık bir kara kuvveti gerekir? 80 bin kişiden bahsediliyor.
Demek ki bir durum muhakemesi yapılmış ve yeterli görülmüş. 36.
paralele kadar olan bölge zaten Peşmergelerin elindedir, oralara
hareket üssü yaparlar. Bu dahi Saddam’ı vazgeçirebilir. İç darbe
olabilir. Tarihte çekilip giden liderler görülmüştür. ABD’nin
politik hedefi, rejimin değişmesidir. Oraya kendi istediği gibi bir
rejim yerleştirecektir. — Amerika askeri harekattan sonra bölgeden
gider mi, yoksa orada kalıcı mı? Uzun süre orada kalırsa, milli
hisleri galeyana getirir. Ve yeraltı hareketleri başlar. Çok
kalacağını zannetmiyorum. Rejim devrilirse, halk zaten bir süre
sonra yeni gelen rejimi benimser. Savaş sonunda bir ülkenin
topraklarına girilmişse biz buna sivil işler—askeri hükümet deriz.
Geçici olarak bir askeri hükümet vardır; ama kullandıklarının çoğu
yetişmiş insanlardır. Bakan da yaparsın, vali de. Onu bir düzene
getirdikten sonra, ya halkın iradesine başvurarak ya da bir başka
şekilde hükümeti kurarsın. — ABD’nin güdümünde mi? ABD’nin doktrini
var; ‘Petrol dost ellerde olmalıdır.’ İkinci hassasiyeti
İsrail’dir. İsrail Amerika’nın Ortadoğu’daki ayağıdır. İsrail’in
varlığı ve bekası, Amerika’nın varlığı ve bekasıdır. — Collin
Powell’ın, “Irak’ın üçe bölünmesinden korkuyorum” sözü Türkiye’yi
tedirgin etti. Siz böyle bir harita değişikliği tehlikesi görüyor
musunuz? Irak’ın yeni oluşumunda Türkiye’nin aktif rol oynaması
lazım. Ben bunu üç senedir söylüyorum. Güneyde Şiiler var;
zamanında isyan etmiş ve Irak hükümeti tarafından katliama uğramış
bir topluluk. İran’la ilişkisi var. Ortada Arap Sünniler, Kuzeyde
Türkmenler ve Kürtler var. Rejim değişirse Türkiye muhakkak
koalisyonun içinde olmalı. — Ya Türkiye bu koalisyonda yer almazsa?
Aynen ilkinde olduğu gibi diğer koalisyon devletleri kendiliğinden
kararlar alır ve uygular. Bir bakarsın federal yapılı Kürt devleti
çıkar. Bu ihtimal zayıftır; ama olabilir. Bir oluşumun varlığı
muhakkak. Kim koalisyonun içindeyse bu oluşumda o söz sahibi
olacaktır. — Türkiye, bu koalisyon içinde yer almak için hangi
adımları atmalıdır? Bunun için lafa bakmayacağız. Backer ve Cheney
o zaman ‘elimizden geleni yapacağız’ dediler, olmadı. Mutlaka
protokole bağlanmalı. — Bu protokolde neler olmalı? Bölgeyle olan
ticaretimiz ortadan kalkar. Nakliyattan kaybediyoruz, petrolden
kaybediyoruz. Bir tugayın başka bir yere intikali bile büyük maddi
yük gerektirir. Olayın psikolojik boyutu vardır; toplumda
huzursuzluk ve gerginlik olur. Olası bir Scud füzesi saldırısına
karşı sınır hattına hava savunma kalkanı konulmalı. NATO desteği
alınmalı. Zararımız 35 milyar dolar — Bununla beraber Türkiye’nin
maddi anlamda ne kadarlık bir talebi olmalı? 1. krizde bizim 30—35
milyar dolar ya da biraz daha üstünde zararımız oldu. Bu tamamen
nakit olarak değil, Türk Silahlı Kuvvetlerinin borçlarının
silinmesi, araçlarının modernize edilmesi, Amerika’yla ticaretin
önündeki engellerin kaldırılması şeklinde sağlanabilir. — Türk
Ordusu sınırımızda mı kalmalı, ilerlemeli mi? Bu noktada İslam
ülkelerinin ne düşüneceğine önem vereceğiz; ama esas önemli olan
Türkiye’nin kendi çıkarlarını düşünme zorunluluğudur. Reel politika
izlemek lazım. Türk ordusu muhakkak pozisyonunu safha safha
almalıdır. — Bölgede ne tür oluşumlar olabilir? Bazıları diyor ki
Kerkük bize aittir, başkentimizdir. Bizim stratejimize katiyyen
uygun değil. Amerika buna mani olur; ama aksi durum hasıl olursa
Türk Ordusu tetikte olmalıdır. — Amerika Türk askerinin bölgeye
girmesini ister mi? Zannetmiyorum. Türk askerinin girmesi oradaki
diğer grupları da rahatsız edecektir. Ama sen buraya kendi çıkarın
için, İsrail’in düşmanını ortadan kaldırmak ve petrolü kontrol
etmek için geliyorsun. Benim de çıkarım şudur. O halde birleşelim.
Böyle denebilir. Türk ordusu hudutta dursun, öyle şey yok. Şartlar
muhakkak kontrolümüz altında olmalı. — Irak’ın içine doğru ne kadar
ilerlenmeli? Bu, duruma bağlı. Mesela bir oluşum içinde
olabileceğinden şüphelendiğiniz gruplar Kerkük’e doğru indi, sen de
oraya doğru inersin. — Yani enselerinde olunmalı... Enselerinde,
evet güzel bir tabir. — Ne kadar asker gerekir? Bir kolordu
kafidir. 7. Kolordumuz var zaten. — Türk askerinin sınırın içlerine
kadar girdiğine dair önceden beri söylentiler var zaten. Bu doğru
mu? 36. paraleli Amerika koydu. Irak’a ‘geçme, yoksa vururum’ dedi.
Bir gözetleme yapmaktadır. Niçin? Peşmergeleri korumak için güya.
Ama başka maksatları var. 36. paralelin kuzeyi sadece Amerika ve
Peşmergeler için değil, Türkiye için de önemli. Irak’ın orada bir
otoritesi yok. Peşmergelerin devlet girişimi var. Ben kabul
etmiyorum bunu. — Ne kadar asker, sınırdan ne kadar içeriye girmiş
durumda, rakam verebilir misiniz? Kısır bilgilere göre bir şey
söylersem Türk halkını yanıltmış olurum. Genelkurmayı da güç duruma
düşürebilirim. Sınırın bazı yerlerinde eskiden beri zaten tepeler
kontrolümüzde. Özel kuvvetler de vardır, olması da normaldir. —
Peki şu an stratejik müttefikimiz olan Amerika’nın gelecekte
Türkiye’ye düşman olabileceği endişesini taşıyor musunuz? Zayıf ama
herşey ihtimal dahilindedir diyeceksin. Biz askerler en ufak bir
ihtimal bile olsa ona karşı plan yaparız. Avrasya diye bir
dikdörtgen var. 30 ülkeyi içinde barındıran çok zengin bir bölge.
Burayı kontrol eden dünyayı idare eder. Herkes kendi çıkarını
düşünür. Amerika burada hakim oluyor. 20 yıl sonra başka bir
jeopolitik gücün çıkmayacağını nereden bilebilirsin? Bakarsın
çıkar, daima hazırlıklı olacaksın. — Türkmen varlığını uzun vadeli
olarak koruyabilmek için nasıl bir yapılanma öngörüyorsunuz? Bir
kere Irak’ın toprak bütünlüğü korunmalı. Eğer Peşmergelere Kürt
özerk bölgesi verilecekse, Türkmenlere de özerk saha verilmelidir.
Kuzeyden girseydik Saddam biterdi — 1. Körfez krizi ile bu kriz
arasında ne gibi farklılıklar var? Birincisinde politik hedef
Kuveyt’i kurtarmaktı. 450 bin kişi, 4 bin 500 tank yığınak
yapmıştı. Şimdi politik hedef Saddam’ı devirmek. — 1. Körfez
Harekatı’nda Amerika’nın kuzeyden bir cephe açmamız yönünde bir
talebi oldu mu? Amerika hedef olarak Kuveyt’i düşündüğü için güney
ağırlıklı bir harekat yapıldı. Kuzeyden bir cephe açın, bazı Saddam
birliklerini tutabilirseniz çok iyi olur denmişti. — Nereye açıldı
bu cephe? Kaç asker vardı? Küçük bir kolordu kadar. Silopi dahil,
Dicle Nehri’nin batısı, daha derinde İdil’de konuşlandık. — Nasıl
bir katkı sağlandı? Irak 7—8 tümenini Zaho’nun güneyinde tutmuş
oldu. Birkaç tümeninin sahte tümen olduğunu anladık. Sahte toplar,
tanklar yapmışlar. Bir aldatma tedbiri. Scud mevzilerini tespit
ettik, birkaç tanesi bize doğru yönelmişti. Böylece kuzeyden de
endişeye sevkettik. Irak, askerlerini ve merkezdeki gücünün tümünü
güneye indirmeden bir kısmını tutmak zorunda kaldı. Hatta bizim
oradaki askerlerimiz kuzeyden taarruz etseydi belki de Saddam
rejimi o zaman bitirilebilirdi. — Türk Ordusu’nun direkt olmasa da
önemli bir katkı sağladığını söylüyorsunuz. Peki Amerika’nın buna
karşılık bölgede bize bir katkısı oldu mu ? 36. paralelin kuzeyinde
Amerikan askerlerinin olumlu ve olumsuz yönleri oldu bize.
Harekatın bittiği yıllar PKK’nın azdığı yıllardır. PKK, Irak’ın
boşalttığı mevzilere yerleşti. Amerika PKK’yla ilgili istihbaratı
olmasına rağmen bizimle paylaşmadı. Hatta orada PKK’nın bir müddet
sürmesini istiyordu. Diyeceksiniz ki, Amerika’ya burada hücum
ediyorsun. Ben reel politik davranıyorum. Benim benden başka dostum
yok. — O bölgede Amerikan uçaklarının PKK’ya yardım ettiği iddia
edildi. Böyle bir tespitiniz oldu mu? 1992’de birinci ve ikinci gün
helikopter, üçüncü gün de uçakla geçiş tespit ettik. Aydınlatma
mermisi attık, kaçtılar. Amerikalı olduğunu düşünüyordum. Atatürk
Nutuk’unda Musul ve Kerkük’ü işaret etmişti — Özal’dan Musul ve
Kerkük’e girelim sözünü bizzat duydunuz mu? Ben duymadım, fakat
böyle şeyler konuştuğunu söylediler. Bana gülerek, şakayla karışık
‘Aslında şu Musul bizim Sayın Paşam. Oyun oynadılar, bizim hakkımız
var orda. Eğer anlaşmaya uymazlarsa bu hakkımız devam ediyor’
derdi. Ama gidip taarruz edelim diye bir şeyi duymadım. — Siz de
aynı fikirde misiniz? Musul zaten Türklerin yoğunlukla yaşadığı bir
Türkmen şehridir. Burası Misak—ı Milli sınırlarımız içinde.
Atatürk’ün Nutuk’unu açın. Gayet açık söylüyor. Bu bölge için
“Demek değildir ki hemen kurtarıp alacağız. Ama hedefimiz
kalacaktır. Ama önce güçleneceğiz, güçleneceğiz” diyor. Atatürk bu
meselenin diplomatik yönden bizim lehimize çözülmesi yönünde
işarette bulunuyor. Kişi başına geliriniz 2 bin dolarken güçlü
olamazsınız. Bu yöneticilik anlayışı devam etmemeli. İnsanlar
bulundukları pozisyonlarda bir anda rakımları yükseltilince rakım
zehirlenmesine giriyorlar. Yöneticiler kademe kademe yükseltilirse,
ülke daha iyi yönetilir ve Atatürk’ün bahsettiği hedefe ulaşmada
elimiz daha güçlü hale gelir. Özal çok hevesliydi — Özal’la bu
Körfez Krizi esnasında ilişkileriniz nasıldı? Perşembe
toplantılarımız normalde yarım saat sürmesi gerekirdi ama bizimki
iki saati geçerdi. Öyle hevesliydi ki herşeye... Körfez krizindeki
uçak tiplerini, hepsini öğrenmiş. Ne kadar mühimmat taşıyor, nasıl
vuruyor, sürati nedir... Bunları söylüyordu. ‘Siz yanlış meslek
seçmişsiniz, niye general olmadınız?’ dedim. ‘İstedim ama
yapmadılar’ dedi. — Karşı karşıya geldiğiniz oldu mu? Hükümetin
işine çok karışıyordu. Ben, ‘TBMM kararı olmadan hiçbir yabancı
asker buraya giremez’ diye yazı yazdım. Hükümet toplantı yaparken
rahmetli Özal bastı orayı. Ne demekmiş, pratik olalım ya dedi. Ama
sonunda bizim istediğimiz gibi oldu.