Günde bin müslüman öldürülüyor! Yüzde 90'ı...
Abone olDiyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, İslam dünyasında son dönemde yayılan radikal örgütlere dikkat çekti.
Diyanet İşleri Başkanı Görmez, "Günde ortalama bin
Müslüman katlediliyor. Yüzde 90'ı kardeşi tarafından
katlediliyor" dedi.
Dünya Müslümanları temsilcilerinin İstanbul'da bir araya geldiği
Dünya İslam Bilginleri Barış, İtidal ve Sağduyu İnisiyatifi
toplantısının 19 maddelik sonuç bildirgesi, Conrad Otel'de
düzenlenen toplantı ile açıklandı.
IŞİD'LER, BOKA HARAM'LAR NASIL TÜREDİ?
Toplantıda söz alan Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, son
yıllarda yapılan bazı araştırmaların sonuçlarını açıkladı. Görmez,
"Yapılan bazı araştırmalara göre son yıllarda günde ortalama bin
Müslüman katlediliyor. Bunun yüzde 90'u Müslüman tarafından,
kardeşi tarafından katlediliyor. Sadece Suriye'de, Irak'ta değil.
Libya'da, Pakistan'da, Afrika'da, Myanmar'da... Buralarda ortaya
çıkan hareketler var. Şebaplar, İŞİD'ler, Boka Haram'lar var. Bütün
bunlar nasıl türedi. Müslüman kamu oyunda nasıl ortaya çıktı.
Üzerinde durmamız gereken en önemli husus bütün bu yapılar nasıl
ortaya çıktı. Yanlış yapılar nasıl oluştu. Asıl gaye ise temelinde
mezhepçilik ya da fitne ateşini nasıl söndürebiliriz" diye
konuştu.
"İNSANLIK DIŞI KATLİAM"
32 ülkenin temsilcileriyle gerçekleştirilen toplantıda sonuç
bildirgesini okumadan önce açıklamalarına devam eden Görmez,
Diyanet İşleri Başkanlığı İslam dünyasının ağır şartlarla karşı
karşıya kalması üzerine geçtiğimiz Haziran ayında sağduyu çağrısı
yapıldığını ifade etti. Söz konusu çağrının İslam dünyasında büyük
ilgi uyandırdığını ifade eden Görmez, bu doğrultuda İslam Dünyası
Sağduyu İnsiyatifi adıyla İstanbul'da bir forum düzenlendiğini
belirtti. Forum hazırlıklarının yapıldığı günlerde İsrail'in
Gazze'ye yönelik olarak başlattığı hava saldırıları olduğunu
kaydeden Görmez, "Mübarek ramazan ayında pek çok kadın, çocuk ve
masum insan hayatını kaybetmiştir. Forum esnasında Gazze'ye
başlatılan kara harekatı ise yaşanan acıları iyice derinleştirerek
olayın vehametini kat kat artırmıştır. Böylesi bir ortamda
gerçekleşen İslam dünyası sağduyu insiyatifi delegasyonu, insanlık
dışı bu katliamı telin ederek hayatını kaybedenlere Cenab-ı
Allah'tan rahmet dilemekte ve başta Filistin ve Gazze olmak üzere
tüm mazlum ve mağdur müslümanların kurtuluşa ermesini temenni
etmektedir" dedi.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez açıklamalarının
ardından 19 maddelik bildiriyi okudu. 19 maddelik bildiri şu
şekilde;
1.İslam medeniyetinin kadim şehirleri olan Bağdat ve Şam başta
olmak üzere İslam coğrafyasının bir çok beldesinde yaşanan acı, göz
yaşı, ıstırap, şiddet ve çatışmalar bütün müslümanları derinden
yaralamaktadır. Yaşanan bu hadiseler, modern zamanlarda
medeniyetimizin ortak değerlerinin giderek zaafa uğradığını ve bu
değerlerin yeniden hayatiyet kazanması için İslam dünyasının ortak
bir çaba göstermesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Zira bu
medeniyet değerleri inanç farkı gözetmeksizin birlikte yaşadığı
toplulukların temel haklarını teminat altına almış ve onların
bugüne kadar varlığını sürdürmesini sağlamıştır. Çünkü bütün
insanlık Hz. Adem'in çocuklarıdır ve doğuştan gelen eşit haklara
sahiptir. İnsanlar, renk, cinsiyet, dil, coğrafya, v.b. yönlerden
bir ayrıma ve ayrımcılığa tabi tutulamazlar. İnsanlığın muhtelif
kabile, dil ve renge ayrılması fıtridir. Bu durum Allah'ın
ayetlerindendir ve tanışmak, dayanışmak ve hayırda yarışmak
içindir. İnsanlar arasındaki bu farklılıkların bir üstünlük ve
ayrımcılık gerekçesi yapılması dini, ahlaki ve insani temelden
yoksundur.
2.Bütün müminler kardeştir. Hiçbir gerekçe müslümanların birbirine
zarar vermesini haklı kılamaz; bunu meşru kılacak etnik, siyasi,
mezhebi hiçbir sebep de ileri sürülemez. Hiçbir siyasi, dini
sosya-kültürel yapı İslam kardeşliğini ve müslümanların vahdetini
bozmaya yönelik çalışmalara girişemez. Nitekim İslam kimliği bütün
müslümanlar için en üst aidiyettir. Bu kimlik siyasi, toplumsal,
mezhebi her türlü alt kimliğin üstündedir. Mezhep, meşrep v.b. dini
oluşum ve aidiyetler, ikincil aidiyetler olup İslam kimliğinin
önüne geçirilemez.
3.İslam dini insanlığa huzur, barış, güven ve iki cihan saadetini
sağlamak için gelmişir. İslam, ahlakî kaygılara dayalı bir toplum
inşa etmeyi hedefler. Tarihsel süreçte ortaya çıkan itikadi-fıkhi
mezheplerin gayesi de İslamın asli değerlerini anlamak ve onlara
her zaman ve zeminde hayatiyet kazandırmaktır. Mezhepler, İslamın
bu temel gayesini ortadan kaldırmaya yönelik tutumlar için gerekçe
yapılamaz.
4.İslam ilke olarak kin, nefret ve düşmanlığı meneder ve her
koşulda hak, hukuk, adalet ve barışı önceler. İslam, hukuki olmayan
ve meşruiyet temeli bulunmayan şiddet ve çatışmayı asla
onaylamaz.
5.İslam dünyasının Suriye, Irak v.b kadim merkezlerinde yaşanan
mevcut çatışmaların asıl sebebi din ve mezheb değil, farklılıkları
istismar eden güç ve çıkar elde etme tutkusudur. Çıkar
çatışmalarının kurbanı olan savunmasız insanların, çocukların,
kadınların ve yaşlıların hayatlarına kıyılması ve insanların
yerlerinden yurtlarından sürülmesi üzerine inşa edilecek bir
yapının kendisini İslâm'la bağdaştırması mümkün değildir.
6.Toplumda kaos çıkartma, kargaşa var etme, insanları topluca
öldürme, camileri bombalama ve katliam yapmanın adı terördür.
Terör, cihat olarak kabul edilemez. İslam'ın cihadında terör asla
bir yöntem olarak kabul edilemez ve uygulanamaz. Nitekim İslamın
inanç, kültür ve geleneğinde kategorik olarak din ve mezhep savaşı
yoktur. Cihat ise insanların hukukunu korumayı ve hukuk ihlallerini
önlemeyi amaçlar.
7.Zulme, sömürüye, işgale, savaşa, baskıya, menfaate, korsanlığa,
silaha ve güce dayalı egemen anlayıştan kurtularak adalete,
dayanışmaya, bağımsızlığa, barışa, özgürlüğe, dostluğa, bilgeliğe,
hukuka ve ahlaka dayalı değerler Müslümanların üst referans
değerleri olmalıdır.
8.Hukuken meşruiyeti bulunmayan hiçbir oluşumun, kendiliğinden
siyasi bir topluluğa, herhangi bir ülke veya cemaate savaş ilan
etme yetkisi yoktur. Hiçbir müslüman da farklı düşünce, değer ve
inanç sahiplerine husumetle yönelemez, hasmane bir tutum takınamaz,
onları düşman olarak göremez. İnsanların kendi mezhep, meşrep ve
geleneklerine uygun biçimde yaşama hakları vardır.
9.İslam tarihinde ortaya çıkan fıkhi, kelami oluşumlar birer
düşünce ekolüdür ve bunların her biri kendi özgül koşullarında
oluşmuştur, bu tarihi koşulların sonsuza kadar devam etmesi
düşünülemez. Tarihte kendi şartları içinde ortaya çıkan ihtilaf ve
gerilimlerin bugün tekrarlanması ve devam ettirilmesi
istenemez.
10.Hiçbir mezhep, meşrep ve dini oluşum kendi kanaatini mutlak
hakikat yerine koyamaz, farklı inanış ve düşünüşleri İslam dışı
ilan ederek tekfir edemez, buna dayanarak hayat haklarının ortadan
kaldırılmasını tecviz edemez. Bu kabil yaklaşımlara İslamın temel
kaynaklarından hiç bir dayanak getirilemez, herhangi bir fetvaya da
konu yapılamaz.
11.Bugün müslüman âlimlere düşen en büyük görev, Müslüman
toplumları ayrıştırmaya yönelik fetvalar vermek yerine; İslam
dünyasındaki farklılıkları bir rahmet ve zenginlik olarak görüp
barış içinde birlikte yaşamanın ahlakını ve hukukunu yeniden inşa
etmek olmalıdır. Bugün, akan kanı durdurmayan bir sözün kıymeti
olmadığı gibi, kan akmasına sebep olacak fetvaların da hiçbir
değeri yoktur. Bu tür fetvaların hiçbir dini dayanağı olmadığından
bunlar yok hükmündedir.
12.Aslolan herkesin akıl, din, can, mal, nesil, onur ve
haysiyetinin korunmasıdır. Müslümanlık beyanında bulunan her fert
müslümandır ve hiç kimsenin bu beyanı ilga ve iptal hakkı yoktur.
Keza hiçbir fert ve oluşum, ehli kıbleyi İslam dışı ilan edemez.
Müslümanları tekfir etme anlayışının, dinen meşruiyeti yoktur.
Müslümanların ortak vicdanı da bunu asla kabul etmemiştir. Müslüman
toplumların sağduyusu ve akl-ı selimi geçmişte olduğu gibi, bugün
de böyle bir anlayışın İslam coğrafyasında tutunmasına müsade
etmeyecektir.
13.Hiçkimse bir başka grubu, mezhebi veya dini tezahürü tahfif ve
tahkir edici ve küçümseyici bir tavır içinde bulunamaz. Başta
sahabe-i güzin ve ehl-i beyt olmak üzere islam büyükleri ve farklı
dini yorum çevrelerince referans alınan değer ve şahsiyetler hiçbir
şekilde istihfaf edilemez.
14.İslam beldelerindeki her türlü dini mekanlar, mabetler, manevi
değeri haiz yapılar ve tarihsel yapıtların hedef alınması, tahrip
edilmesi ve saldırıya maruz bırakılması veya yok edilmesi kabul
edilemez.
15.Bugün çatışma üreten bütün anlayış ve yapıların temelinde eğitim
meselesi olduğu görülmelidir. Müslüman topluluklar başta eğitim
alanı olmak üzere sosyal ve kültürel alanlarda çok ciddi bir
özeleştiri yapmak ve yaşanan olumsuzlukların nedenlerini dışarıda
aramak yerine öncelikle kendi hata ve eksikliklerinde aramak
durumundadırlar. İslamın geleneksel değerleri ile günümüz
gerçekliklerini bağdaştıran, İslamı bir bütün olarak anlayan ve
yorumlayan nesillerin yetiştirilmesi için gereken adımlar mutlaka
atılmalıdır. Başta dini yüksek öğretim veren müesseseler olmak
üzere bütün eğitim sistemleri güncellenmelidir. Ayırımcı,
ötekileştirici ve dışlayıcı değil çoğulcu bakış açısını ve İslamın
rahmet ve hikmet mesajlarını özümseyen nesillerin yetiştirilmesi
sağlanmalıdır.
16.Sağduyu inisiyatifi delegasyonu tarafından forumda alıınan karar
doğrultusunda girişimlerde bulunmak ve çalışmalar yapmak üzere yedi
asil ve üç yedek olmak üzere on kişilik temas grubu
oluşturulmuştur. Sağduyu temas grubunun kendi aralarında
yapacakları çalışma ve program bilahare ilgili kamuoyuyla
paylaşılacaktır.
17.İslam coğrafyasında yaşanmakta olan medeniyet içi çatışma hali
bir an önce durdurulmalı ve çatışmazlık durumu sağlanmalıdır. Başta
siyasi sorumlular olmak üzere sosyal, kültürel, dini bütün
ilgililer çatışmazlık durumunun ve kültürünün yaygınlaşması,
birlikte yaşama kültürüne dönüşmesi ve toplumsal bilince evrilmesi
yönünde çaba sarfetmelidirler. Sağdayu inisayitifi tarafından
dillendirilen çatışmazlık çağrısına İslam dünyasındaki sivil ve
resmi bütün çevrelerin katkı ve destek vermesi bu çağrının makes
bulması için hayati önemi haizidir. Bu konuda ilgili kurum,
kuruluş, teşekkül ve şahısların gerekli duyarlılığı göstereceğine
ve beklenen desteği vereceğine olan inancımız tamdır.
18.Temas grubu hükümetler, parlamentolar, uluslararası kurum ve
kuruluşlar, dini müesseseler, kamuoyu oluşumunda etkin olan
teşekküller, bilimsel ve akademik çevreler nezdinde temaslarda
bulanacaktır. Barış durumunun devamını sağlamak için atılması
gereken adımları içeren öneri paketini bir mektupla ilgili
çevrelere iletecektir. Aynı zamanda İslam dünyasındaki ulusal ve
uluslararası faaliyette bulunan teşekküllerin sağduyu inisiyatifine
katılım ve destek vermeleri için çağrıda bulunacaktır.
19.Sağduyu temas grubu, siyasi ve politik herhangi bir çerçeveye
dahil olmadan salt dini ve ahlaki hassasiyetler bağlamında
çatışmazlık durumunun sağlanması için çaba sarf edecektir.
Çalışmalarında sadece İslam kardeşliğini ve Müslümanların birliğini
önceleyecektir.