Gülerce ilan etti: Dönülmez akşamın ufkundayız
Abone olHükümet ile Cemaat arasındaki savaşta gelinen son noktada Zaman'ın ağır topu artık umutsuz. Diyor ki 'Şimdi imtihanın büyüğü başlıyor.'
İNTERNET HABER - AK PARTİ ile Cemaat
arasındaki savaşta hükümet dün savcıları harekete geçirince, Zaman
si'nin ağır topu Hüseyin Gülerce artık umudunu kesti. Cemaat ile AK
Parti'nin 'mantık evliliğinin' bitişini ilan
etti.
Hükümetin YARSAV aracılığıyla Cemaate karşı yaptığı hamleyi
"Şimdi imtihanın büyüğü başlıyor" diye yorumladı.
Gülerce'nin 'Ne ibretlik bir tecelli' dediği ise
Cemaatin muhafazakar bir hükümet döneminde böylesine hırpalanıyor
olması.
Artık iktidar cephesindeki Cemaate yönelik kararlılığı gördüğünü
belirten Gülerce, "Bu işin sonu ne olur?" sorusuna
'hiç yaşanmamış ayrılık yaraları girecek" diyerek
veriyor.
DÖNÜLMEZ AKŞAMIN
UFKUNDAYIZ
İşte Gülerce'nin umutlarının tükendiği
yazı;
Bunun zemini, bir psikolojik harp ustalığı ile günlerdir ilmik
ilmik dokundu. Önce belli gazetelerdeki yayınlar, belli köşe
yazarları tarafından devlet katından servis edilen bilgiler ile
kamuoyu hazırlandı. Sonra buna yüksek perdeden Muhterem Fethullah
Gülen Hocaefendi’ye hakaretler eşliğinde Mehmet Ali Şahin’in
sözleri, son olarak da şahsen dost bildiğim Burhan Kuzu’nun
açıklamaları eklendi. Hele kin ve nefret birikimini hiç tahmin
edemediğimiz bir yazarın, “ben bunu 6 aydan beri
biliyordum” böbürlenmesi ile yaptığı tezvirat eklenince,
anlıyorum ki dönülmez akşamın ufkuna çoktan gelmişiz.
ARTIK TAKATİM KALMADI
Birkaç hafta önceki yazımda “artık hiçbir şey eskisi gibi
olmayacak” dediğimde bazı dostlar alınganlık göstermiş, bazıları da
bunu tehdit diye algılamıştı. Hayatımda kimseyi tehdit etmedim.
Hatta çatışmaktansa, kavga yerini terk etmeyi, ‘hadi bana eyvallah’
demeyi yıllardır uyguluyorum. Dediğim tam da buydu; ortada öyle
öfkeli bir kalkış var ki, gördüm ki kadere karşı durulamıyor…
Haftalardır çırpındım ve iki gün önceki yazımda ‘artık takatim
kalmadı’ dedim. Çünkü iktidar cephesindeki kararlılığı gördüm.
BOYNUMUZU BÜKERİZ
Allah’tan gelene ferman diye bakar, boynumuzu bükeriz. Ancak
ülkemiz zarar görecek, insanımız zarar görecek, Müslümanlığımız
yaralanacak, itibar kayıpları yaşanacak. Bir de mütedeyyin kitle
arasında bugüne kadar, Selçuklu’dan beri, Osmanlı’dan beri hiç
yaşanmamış ayrılık yaraları açılacak.
İMTİHANIN BÜYÜĞÜ
BAŞLIYOR
Şimdi imtihanın büyüğü başlıyor. Mümin duruşlarımızı, dualarımızı
terk etmeden sadece hukukun üstünlüğünü talep etmeliyiz. Daha önce
defalarca belirtildi. Devlet içinde seçilmiş iradeye, halkın yetki
verdiği sivil otoriteye kafa tutan, başka yerden talimat alan varsa
belgeleri ortaya konularak hukuk dairesinde mutlaka işlem
yapılmalıdır. Adaletin önü açılmalı ve onlardan hesap sorulmalıdır.
Ama bu yapılırken işi cadı avına dönüştürerek, koskoca bir camiayı,
ömürlerini hayır ve iyilik yolunda tüketen milyonlarca insanı zan
altında bırakmak, hedef göstermek siyaseten bir intihar, hukuken
bir katliam olur.
NE İBRETLİK Kİ...
Ne ibretlik bir tecelli ki, güzide bir camia, muhafazakâr demokrat
bir iktidar döneminde hırpalanıyor, bütün dünyaya olup biten,
“iktidar-cemaat kavgası” olarak yansıtılıyor.
Ne ibretlik bir tecelli ki, Hocaefen-di’nin avukatı, aynı anda hem Mehmet Ali Şahin’e, hem de terör örgütünün Kandil’deki başı Cemil Bayık’ın, “Paris’teki PKK’lı cinayetlerini Cemaat işledi” iftirasına, aynı anda cevap veriyor…
Apaçık bir imtihandan geçiyoruz. Bu gidişatın sonu ne olur? Bu
milletin kendisi olarak ayağa kalkması, Allah’ın izniyle devam
edecek. Bu badireden demokrasimiz, milletimiz ve devletimiz
güçlenerek çıkacaktır.