Gülen'in sağ kolu gözaltılar için ne dedi?
Abone olErgenekon soruşturmasında gazetecilerin gözaltına alınması medyada geniş yankı buldu.
İNTERNETHABER.COM- Kamuoyu Ergenekon
soruşturması kapsamında gözaltına alınan gazetecileri konuşuyor.
Doğan grubunun 'yandaş medya' diye suçladığı kesimin önde gelen
yazarları da operasyona anlam veremediler. Gazeteci Nedim Şener'e
kefil olanlar bile vardı.
Star gazetesi yazarı Ahmet Kekeç'in bugunkü yazısında
"Demokrattır, meşruiyetten yanadır... En azından ben öyle
biliyorum ve şahadet ediyorum" sözleri dikkat çekiciydi.
Fethullah Gülen'e en yakın isimlerden Zaman gazetesi yazarı Hüseyin
Gülerce, operasyona destek çıkan bir yazıyla okurların karşısına
çıktı. İşte dünkü aramalara ve gözaltılara yazarların tepkisi:
Ahmet Altan (Taraf): Bu nasıl iş?
Ahmet Şık.
Şık, Ertuğrul Mavioğlu ile birlikte Ergenekon konusunda en dürüst,
en kapsamlı, en açıklayıcı kitaplardan birini yazmış bir
gazeteci.
Nokta dergisinde, "Darbe Günlüklerini" ortaya çıkartan ekibin
önemli bir parçası.
Şimdi siz sabaha karşı evini basıp böyle bir adamı gözaltına
alıyorsanız, elinizde onun Ergenekon üyeliğiyle ilgili "Oda 7V'nin
bilgisayarlarında onun yeni kitabının kopyalarını bulduk"tan öte,
çok ciddi ve inandırıcı kanıtlar olması gerekir.
Ahmet Şık, "Ben kitabımı Soner Yalçın'a göndermedim" diyor.
De ki gönderdi.
Eee, ne olacak?
Birine kitabını gönderdiyse bu suç mu?
Ergenekon üyeliği, "kitap gönderme" düzeyine mi düşürülecek?
Danıştay cinayetinden, toprağa gömülü silahlardan "kitap
göndermeye" mi geldik?
Şık'ın yazdığı yeni kitabın, "polis içindeki cemaatçi yapılanmayla"
ilgili olduğu söyleniyor.
Eğer bu gazeteci, ortada ciddi bir belge, bir bilgi, bir kanıt
yokken sadece böyle bir kitap yazdığı için gözaltına alındıysa;
bunun altından ne hükümet, ne Adalet Bakanı, ne İçişleri Bakanı, ne
savcı, ne polis, ne de "cemaat" kalkabilir.
Bu ülkede Ergenekon'un yakalanmasını isteyenler, özgürlüğün,
demokrasinin, hukukun, halk iradesinin önünde hiçbir karanlık güç
kalmasın diye istiyorlar.
Hükümeti ya da polisi ya da cemaati kızdıranlar bir punduna
getirilip susturulsunlar diye değil.
Polisle ilgili bir başka kitap yazmış olan Nedim Şener'in de bir
"intikama" kurban gittiği ileri sürülüyor.
Hüseyin Gülerce (Zaman): Oda TV'de ikinci dalga ve
tsunami...
Oda TV ile ilgili ikinci dalgaya bakalım. Yargıya intikal etmiş ciddi iddialar var. 22 Şubat 2011 tarihli Akşam gazetesinin haberine göre, Soner Yalçın ve Oda TV'nin iki çalışanını tutuklatan belgelerden biri, ofisteki bilgisayarın hard diskinde bulundu. "teRTEmiz" isimli notta, medyayı kullanma çalışması yapılmış ve şunlar sıralanmış: "AK Parti'nin çıkardığı her yasanın, Atatürk devrimlerine karşı olduğu afişe edilecek... AK Parti'nin gerçek maksadının şeriat devleti kurmak olduğu, hep gündemde tutulacak... Ergenekon davasının, Türk Silahlı Kuvvetleri'ni yıpratma ve etkisizleştirme amaçlı olduğu, medyada sürekli işlenecek... Türk Silahlı Kuvvetleri'ni tahrik edici haberler yapılacak... Şehit cenazeleri ön plana çıkarılacak... "Sivil dikta" ve "sivil darbe" konusu sürekli işlenecek..."
Bir kısım medyada çıkan haber ve yorumlar, tam da bu paralelde değil mi? Tamam herkesi zan altında bırakmak yanlış. Ama Ergenekon korosunun, perde gerisindeki şeften habersiz çaldığını kabul etmek de, şunca olan bitenden sonra fazla saflık olmaz mı?
Yine Oda TV'de ele geçirilen bir belgeye göre, Ergenekon'un medya ile ilgili dört aşamalı bir eylem planını anlatan "Ulusal Medya 2010" adlı belgeyi de hatırlamak gerekiyor. O belgede de, bir "Ergenekon medyası" oluşturulması, davaya destek veren basının yıpratılması (yandaş medya saldırısını hatırlayınız. HG) ve AK Parti'nin TSK'yı ve yargıyı ele geçireceği propagandasının eklenerek Ergenekon davasının sulandırılması planı var. Soruşturma sürecinde delillerin boşa çıkartılması, değersizleştirilmesi, küçük hataların gündeme taşınarak, davanın geneliyle ilgili şüphe ve tereddütlerin oluşturulması var...
Bunların hepsi yapılmadı mı, yapılmıyor mu? Elde edilen
belgelerde, dün evlerinde arama yapılan şahısların da isimleri
geçiyor. Yani savcılar ne yapsın? Görmezden gelip, örtbas mı etsin?
Hâkimler, delilleri ciddiye almayıp tutuklama vermesin mi? Bu süreç
işlemesin mi?
Yazının tamamı için tıklayın
Ahmet Kekeç'ten sarsıcı Nedim Şener yazısı...
Sonraki sayfada
Ahmet Kekeç (Star): Nedim Şener niçin alındı
Nedim Şener’e gelince...
Nedim’i tanırım. Arkadaşımdır.
Tanıdığım ve “çalışmalarını” bildiğim Nedim Şener’in darbecilerle, antidemokratik çevrelerle, çetelerle, manipülasyon odaklarıyla hiç işi olmadı...
Demokrattır, meşruiyetten yanadır...
En azından ben öyle biliyorum ve şahadet ediyorum.
Gazeteciliğini beğenmeyebilirsiniz, bazı araştırmalarını önyargılı bulabilirsiniz... Üslubundan hoşlaşmayabilirsiniz... İsmi, bilgisi hilafına, birtakım ajandalara da geçmiş olabilir. Ama bu, “terör örgütü üyesi” olduğu anlamına gelmez. Yazıktır... Bühtandır...
Gözaltına alınmadan birkaç gün önce konuşmuştuk.
Soner Yalçın’ı hiç tanımadığını, iddia edildiği gibi Hanefi Avcı’yla bir teşrik-i mesaisi olmadığını söyledi.
Soner Yalçın’ın bilgisayarına sızdırıldığı öne sürülen belgede adı geçtiği için de öfkeliydi; “Hayatta tanımadığım, düşüncelerine katılmadığım Soner Yalçın hakkında, ismimi kullandığı için suç duyurusunda bulundum. Yakasını bırakmayacağım...” dedi.
İhtimal ki, mahut belgede adı geçtiği için gözaltına alındı.
Bilmiyorum..
Bu gibi durumlarda, “bekleyelim, görelim...” denir.
Bekleyelim de, Ergenekon’un “bir numaralı sanığı” dışarıda, elini kolunu sallayarak dolaşıyor. Ama “bekleyelim, görelim” denilen gazeteciler üç yıldır tutuklu...
Bu da beni çok rahatsız ediyor.
Yazının tamamı için tıklayın
Akif Beki (Radikal): Beni böyle suskun
bırakmayın
Huzursuzum; susmakla konuşmak arasında kararsız kaldım. Dünkü
gözaltılar karşısında susarsam fikrin namusuna halel getirmekten,
konuşursam gazetecilik kisvesi altında işlenmiş bir suça ortak olma
ihtimalinden korkuyorum.
Soruşturmayı yürüten savcılara sesleniyorum, iki yanlıştan birine
düşmekten kurtarın beni. Nedim Şener, Ahmet Şık, Yalçın Küçük ve
diğerleriyle ilgili elinizde her ne maddi delil varsa, beklemeden
açıklayın. Açıklayın ki, dilimin bağı çözülsün...
Çünkü pek çokları gibi benim de kalbim mutmain, vicdanım rahat,
aklım net değil bu sefer. O gazetecilerin hangi güçlü şüphe
emarelerine, hangi somut delillere istinaden gözaltına
alındıklarını bilmek istiyorum.
Kimin suçlu kimin masum olduğuna, hangi delilin geçerli hangisinin
geçersiz olduğuna elbette mahkeme karar verecek. Ama o vakte kadar
zihinlerdeki güçlü soru işaretlerini izale etmeli, adaletin
sorgulanmasını engellemeli değil misiniz? Hukukun, muhalif basını
susturmak için kullanıldığı safsatasına izin vermemeli değil
misiniz?
Yazının tamamı için tıklayın
Nedim Şener'e 'harbi gazeteci' diyen kim?
Sonraki sayfada
Ahmet Hakan (Hürriyet): Yok artık LeBron James
O Nedim Şener ki...
Harbiden gazetecidir.
Hrant Dink cinayetinin peşine düşmüş ve kimsenin bilmediği
gerçekleri ortaya çıkarmıştır.
Hiçbir küçültücü ifade kullanmadan, devletin resmi belgelerinden
yola çıkarak Gülen Hareketi'nin kitabını yazmıştır.
Polis içindeki yapılanmalara dikkat çekmiştir.
Ergenekon soruşturmasındaki çarpıklıklara işaret etmiştir.
Sadece habere imza atmış, sadece kitaplar yazmış, sadece yorumlar
yapmıştır.
Vicdanından başka dayanağı, kaleminden başka silahı olmamıştır.
Tekrar soruyorum: Hadi Soner Yalçın'ı bir biçimde
yutturdunuz...
Nedim Şener'i nasıl yutturacaksınız?
O Ahmet Şık ki...
Darbe Günlükleri'ni ortaya çıkarmış bir gazetecidir.
Tanıyanlarının "Benim olur, onun darbeciyle, çeteciyle,
Ergenekoncu'yla bir işi olmaz" diye tanıklık yaptığı bir
isimdir.
Eğer ille de "birinin adamı" denilecekse, işkence gören Manisalı
gençlerin adamı denilebilir.
Eğer ille de "birinin adamı" denilecekse, polis tarafından
katledilen ^gazeteci Metin Göktepe'nin adamı denilebilir.
Araştıran, soruşturan, sadece yaptığı haberlerle var olan bir
gazetecidir.
Yine soruyorum: Hadi Soner Yalçın'ı bir biçimde yutturdunuz.
Ahmet Şıkı nasıl yutturacaksınız?
Yazının tamamı için tıklayın
Ali Bayramoğlu (Yeni Şafak): Ahmet Şık ve Nedim Şener:
Hangi Ergenekon?
Ahmet Şık'ı yıllardır tanırım. Yeni Yüzyıl Gazetesi dâhil olmak
üzere birçok kez birlikte çalıştık. Fikirlerimiz zaman zaman
kesişmiş zaman zaman ayrışmıştır. Onun düzgün ve dürüst bir
gazeteci olduğundan hiçbir şüphem yoktur.
Ergekenon davasıyla ilgili gözaltına altına alınması aklımı da vicdanı mı da her anlamda, her açıdan rahatsız eder.
Nedim Şener hayatta olduğum sürece asla affetmeyeceğim bir isimdir. Girdiği kavgada Dink dosyasını kullanmış ve işi, dilini bana uzatacak "iktidarı korumak için Dink cinayetinin kimi sorumlularını hasıraltı ettiğimi" ima edecek kadar ileri götürmüştür.
Ancak benim gözümde o da önce bir gazetecidir.
Kaldı ki, bugün bu gazetecilerle ilgili olumlu ya da olumsuz ne düşündüğümün hiçbir önemi yok.
Bu iki gazetecinin başına gelen, fiilen kabul edilemez, sembolik açıdan anti-demokratik bir durumdur.
Görünen o ki, bu iki gazeteci, gazetecilik faaliyetlerinden ötürü, bu çerçevede yayınladıkları ya da yayınlamaya hazırlandıkları kitaplar, kurdukları ilişkilerden dolayı gözaltına alındılar.
Durum açıklanmaya muhtaçtır.
Yazının tamamı için tıklayın
Bugün yazarı en gizemli askeri yazdı.
Sonraki sayfada
Adem Yavuz Arslan (Bugün): 'Son dalgadaki en gizemli
asker'
Şu anda kesin hüküm vermek doğru olmaz.
Yargı sürecini beklemekte fayda var.
O yüzden son dalganın medya ayağını değerlendirme işini bir sonraki
yazıya bırakıyorum.
Medya doğal olarak gözaltına alınan gazetecilere odaklandı ama
dünkü dalganın çok önemli bir ismi daha vardı.
MİT’çi Kaşif Kozinoğlu.
Ergenekon dalgalarının belki de en önemli gelişmelerinden
birisi bu gözaltı kararı.
Çünkü Kozinoğlu sıradan bir isim değil. MİT’in tepesinde, dış
operasyonlar dairesinin başında.
Türkiye’nin en gizemli askerlerinden birisi.
Bordo bereli, özel kuvvetlerden emekli olup MİT’e geçmiş bir
isim.
Kamuoyu onu yeraltı dünyasının ünlü ismi Alaattin Çakıcı ile
dönemin Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya arasındaki trafikten
tanıdı.
Oflu Osman’ın cenazesine katılmasıyla da akıllarda kaldı.
Afganistan ve Pakistan bölgesinde çok etkin.
Emekli bir özel kuvvetler mensubu olarak polis özel harekâtçıları
eğiten ekipten.
En çarpıcı ayrıntılardan birisi de Perinçek’le olan mücadelesi.
Kozinoğlu’nun ismini ve ilişkilerini deşifre eden de Doğu Perinçek
olmuştu.
Teşkilatta da ‘en gizemli asker’ olarak tanınıyor.
Dün hepimiz medya ayağını konuştuk ama bu düzeyde bir MİT’çinin
Ergenekon’a dahil edilmesi önemli.
Dün Ankara’daki evinde uzun saatler boyu arama yapan
polisler çok sayıda dokümana el koydu. Son dalgada
konuşacak çok şey olacak gibi.
Yazının tamamı için tıklayın
Yılmaz Özdil (Hürriyet): Nedim Şener
Bu arkadaşlar geldi.
Açılım yapıldı.
İtalya cankuşumuz Yunanistan dostumuz Suriye kardeşimiz oldu.
Terörle mücadele edenlerin alayı hapse tıkıldı, şeref madalyalı
subaylar kafasına sıktı, PKK kırmızı halıda halay çekti.
Ve şimdi...
Apo villaya çıkıyor.
Soner Silivri'ye, Mustafa'yla Tuncay hücreye konuyor...
Nedim'in evi basılıyor.
Türkiye'nin en dürüst, en yurtsever gazetecilerinden biridir
Nedim... Rayında yaşar. Eviyle işi arasında gidip gelen tren
rayı... Onur duyulan arkadaş, kusursuz eş, mükemmel babadır.
Apo'yu koruyan İtalyan gizli servisi vardı hiç olmazsa...
Nedim'in evini bizim kendi polislerimiz basıyor... İleri demokrasi
dedikleri bu oluyor.
Ben Apo'nun yerinde olsam...
Palmiyeli isterim.
Yazının tamamı için tıklayın
Baskınlar devam edecek diyen yazar kim?
Sonraki sayfada
Nazlı Ilıcak (Sabah): Sabah oldu, hayır olmadı
Soner Yalçın, bütün bu dosyaları ilk defa gördüğünü açıkladı. Tabii
ki, savcılar, teknik bir inceleme yaptıracak ve Oda TV ekibinin
ileri sürdüğü gibi, bu tarz belgelerin virüs
vasıtasıyla, herhangi bir bilgisayara yerleştirilip, sonra
da anında silinmesinin mümkün olup olmadığı ortaya çıkacaktır.
Diyelim ki, bütün bu belgeler, virüsle gönderilmedi ve Oda TV
bilgisayarında yazıldı... Hanefi Avcı'nın kitabının bir bölümünü
Nedim Şener hazırladı ya da Ahmet Şık, polisteki Fethullahçı
örgütlenmeyi hedef alan çalışmasını Sabri Uzun'dan aldığı
bilgilerle derledi; bu kitabın Sabri Uzun adıyla yayınlanması
ihtimali de mevcuttu. Farz-ı mahal, Ahmet Şık, kitabını Soner
Yalçın'a göndermiş, Yalçın da, bazı bölümlere daha ağırlık
verilmesi ya da çıkarılması için üzerine notlar düşmüştü. (Çünkü
kitap metninin üzerinde böyle notlar var. Ama Ahmet Şık kendisinin
yazdığını söylüyor.)
Bütün bunlar, mutlaka Ergenekon örgütüyle bir bağlantı bulunduğunun
işareti sayılabilir mi? Söz konusu gazeteciler, Gülen cemaatini
demokrasiye bir tehdit olarak gördükleri için, ayrıca AK Parti
iktidarını da yıpratmak amacıyla bu faaliyete girişmiş olamazlar
mı?
Sonuç: Ya Soner Yalçın, kendi inisiyatif alarak
-bazı gazetecilerle birlikte- muhalif olduğu AK Parti ve Fethullah
Hoca cemaatine karşı sert bir mücadele başlattı; ya da bu faaliyet
Ergenekon kapsamında yürütülüyordu veya -3'üncü şık- virüs
vasıtasıyla dosyalar Oda TV bilgisayarına yerleştirildi. Eğer
"virüs" söz konusu ise, Mc Chartycilik yapan
ekibin kim olduğu derinlemesine araştırılmalı. Çünkü çok büyük bir
tehlikeyle karşı karşıyayız.
Yazının tamamı için tıklayın
Mustafa Mutlu (Vatan): Ergenekon baskınları devam edecek...
Çünkü!
Nedim’i zaten biliyoruz... Çocukluğundan beri tanıyorum ve
gazeteciliğine kendim kadar kefilim!
Çünkü mesleğe benim yanımda başladı! İlk yazı işleri müdürü
bendim... Şimdi de Uğur Dündar’ın başında olduğu ekipte!
Bırakın Ergenekon üyesi olmakla suçlanmayı, hayatında en küçük bir
karanlık bile bulamazsınız!
Peki; onun suçu ne?
Daha üç gün önce konuştuk... Hrant Dink cinayetinde parmağı ve
ihmali olan polislerden kuşkulandığını ve onların bir “iyilik”
yapmalarından çekindiğini söyleyip duruyordu ama... Ben buna fazla
ihtimal vermiyorum!
Çünkü Nedim’in 2009’da yayımlanan kitabının adı aynen şöyle:
“Ergenekon Belgelerinde Fethullah Gülen ve Cemaat”
***
Saptamam doğruysa... Yani; Ergenekoncu olarak damgalanmanın
şifresi, gerçekten Fethullah Gülen ve tarikatı hakkında
araştırmalar yapıp, bunları yazmaksa...
O zaman; bu operasyonların arkası var demektir!
Çünkü bunu yapanların sayısı, yukarıdaki listedekilerin en az iki
katı!
Sıranın kime ya da kimlere geldiğini merak ediyorsanız,
araştırın...
Yazının tamamı için tıklayın