Gülenin okuluna Ecevit ismi
Abone olVefat eden Bülent Ecevit'in adı, Fethullah Gülen okullarından birine verilecek.
Bülent Ecevit 5 Kasım Pazar gecesi vefat etti. Uzun süredir GATA"da tedavi gören Ecevit"in vefat haberi, Doktoru Mücahit Pehlivan tarafından AA muhabirine verilen haberle kamuoyuna duyuruldu.
Onun ismini Türk siyasi hayatının önemli ve bir o kadar da sarsıntılı geçen her döneminde görmek mümkün. “Her şeye rağmen siyaset” diye bir ilkeden bahsedilse, altındaki ilk isim herhalde onun olurdu. 12 Eylül başta olmak üzere siyasi krizler, Kıbrıs çıkarması ve Türkiye"nin sancılı ekonomik krizinde halka yakınlığı, içtenliği ve şairliği ile bilinen hep onun adı duyuldu.
Ülkenin polemiklerle gerildiği dönemlerde Sayın Fethullah Gülen"le bir araya gelmiş, onunla ülke meselelerini sıcak bir atmosferde konuşmuştu. Sayın Gülen"in tavsiyeleriyle yapılan hizmetlere de, bu sohbette fark ettiği Gülen"in ülkesine hizmet etme heyecanındaki samimiyetinden dolayı destek vermişti. Arnavutluk'ta ziyaret ettiği Türk okulundan etkilenmiş ve düşüncelerini “gene birileri kızacak ama ben bu okullara ve önemine inanıyorum” cümleleriyle anlatmıştı.
Ecevit"in vefat haberini alan Gülen taziyede geç kalmadı. Birbirine bu kadar vefalı olacak neler yaşanmıştı ve Ecevit nasıl bir siyasetçiydi? Sayın Gülen"in Onursal Başkanlığını yaptığı Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Harun Tokak Bey'le Bülent Ecevit"i, siyasetin Karaoğlan"ını ve onun siyasetini konuştuk.
"BİZDEN BİRİ OLARAK GÖRDÜK"
Cengiz Şimşek: Eski Başbakanlarımızdan Sayın Bülent Ecevit"in ölümü Türk siyasi hayatında büyük bir üzüntü ile karşılandı. Kimileri onun kaybını, Türk siyasetinde yeri doldurulmaz bir boşlukla ifade ediyorlar. Bülent Ecevit"in Türk siyasi hayatı için nasıl bir önemi var?
Harun Tokak: Öncelikle Sayın Bülent Ecevit"in vefatından dolayı derin üzüntülerimi Vakfımız adına sunmak isterim. Eşi Sayın Rahşan Hanımefendi ve sevenlerinin başı sağ olsun.
Biz Sayın Ecevit"i sadece bir siyaset adamı olarak değil, iyi bir halk adamı olarak da biliriz. İçimizden biri olarak bizim gibi giyinen ve bizim gibi yaşamayı siyasetinde olduğu gibi kişisel hayatında da prensip edinen biriydi. Ecevit"i bu haliyle bilirdik. Onunla çeşitli vesilelerle bir araya gelişlerimizdeki saygımız da bundan kaynaklanırdı. Evet, ilkeliydi. Kendine göre bir duruşu vardı. Zaten onu toplumda sevdiren de, onun doğrular ve inandığı şeyler karşısında duruşunu hiç değiştirmeyen birisi olmasıydı. Türk siyasi hayatında “adı yolsuzluklarla hiç anılmayan ender devlet adamlarından birisidir” desem abartmamış olurum.
Halkın içinden birisi olarak, Ecevit"in çok sade bir yaşam tarzı vardı. Halkın içine girerken samimiyetini ve onların acı, keder ve sevinçlerini samimi olarak paylaştığını hemen hissettirirdi. Bir devlet adamının siyasete atılması ve siyasetle uğraşmasının bundan daha iyi bir gerekçesi olamazdı. Dolayısıyla siyasi hayatında başına gelen birçok badireler de sırf inandığı gibi yaşamasından ileri geliyordu. Buna rağmen halk onu ilkelerinden taviz vermeyen birisi olarak gördü.
Ecevit"in Türk milletine sevgi ve Türkçeye olan ilgisi hemen her ortamda hissedilirdi. Kendisi Türkçeyi çok iyi kullanır, Türk okullarının yurt dışında verdikleri eğitimlerle Türkçeyi ve ülkemizi dış dünyaya tanıttıkları için takdir ederdi. Zor zamanlarda bile bu duruşunu hiç değiştirmemiş olması, Ecevit"in ne kadar ilkeli birisi olduğunu ortaya koymuştur. Bu yıl düzenlenen Türkçe Olimpiyatları"na bizzat katılıp, jürinin kendisi için takdir ettiği özel ödülü alacaktı ama o günlerde GATA"da yoğun bakımdaydı. Ödülü onun adına DSP İstanbul İl Başkanlığı almıştı. O, ödülünü göremeden vefat etti.
"HALKIN İÇİNDE OLMAYI SEÇERDİ"
CŞ: Onun bir gazeteci ve şair olması siyasi hayatındaki ilkeli oluşunun bir sebebi olabilir mi?
HT: Hiç kuşkusuz. Bunu Ecevit"in şiirlerinde açıkça görebiliyorsunuz. Bazen Anadolu"daki acılı bir kadın, bazen gözü yaşlı bir çocuk onun kalemine takılır, mürekkebine bulaşırdı. Ona sırf bu sebepten bile olsa “halk adamı” demek yerinde bir tespit olur. Bir defasında Çin"e resmi bir ziyaret düzenlenmişti. Sayın Ecevit o zamanlar Başbakan Yardımcısıydı. Onu devlet adamlarının kullandıkları VIP salonunu kullanmayıp herkesle birlikte pasaport kuyruğunda görünce, ne kadar bizden biri olduğunu bir kez daha anladım.
CŞ: Bir ödül de vakfınız verdi galiba…
HT: Malum, 1990"lı yıllar oldukça buhranlıydı ve Türkiye"nin bir uzlaşıya ihtiyacı vardı. Biz de Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı olarak “Ulusal Uzlaşı Ödülleri” vermek üzere bir program düzenlemiştik. Sayın Ecevit siyaset dalında ödüle layık görülmüştü. Fakat yoğunluk sebebiyle geceye katılamamış ama ödülünü almak için Vakfımızı bizzat ziyaret etme nezaketi göstermişti.
BİR OKULA İSMİNİ VERME TEKLİFİ
CŞ: Bir okula Sayın Ecevit"in ismini verme ile ilgili kendisine bir teklif götürüldüğü basında yer almıştı …
HT: Sayın Ecevit sadeliği seven, şöhret ve gösterişten uzak duran bir insandı. Bu nedenle kendisine konuyla ilgili götürülen teklifi vefatından sonra olmak üzere kabul edebileceğini belirtmişti. Sanırım bu gerçekleşecektir.
CŞ: Sayın Ecevit için “Barış Adamı” dense ne kadar yerinde bir ifade olur?
HT: Tam yerinde bir ifade. O bir barış ve anlayış adamıydı. Türk Silahlı Kuvvetleri Kıbrıs"a çıkarma yaptığında bile bu ilkeli duruşunu değiştirmedi ve o veciz “Savaşa değil, barışa gidiyoruz” sözünü söylemişti. Aslında onun ne kadar barışçı bir devlet adamı olduğunu ifade etmek için “savaşlara direnen bir adamdı” dense daha doğru olur. Zira sırf bu sebeplerden dolayı mağduriyetleri bütün kamuoyunca bilinir. Onun canı, siyasi kariyeri ve kişisel kaygıları pahasına da olsa bildiği ilkeli doğru yoldan ayrılmayan bir devlet adamı olması, aslında gerçek bir siyaset adamı portresidir. Bu nedenle Türk siyaseti büyük bir adamını kaybetmiştir. Ülkemizin, siyasi camianın ve ailesinin tekrar başı sağ olsun.
Kaynak: www.gyv.org.tr