Gülen'in isyanı: Yeter be ben de insanım!
Abone olZaman gazetesi yazarı Ahmet Kurucan, bugünkü köşesinde Fethullah Gülen'in 1990'lı yıllarda yaşadığı bir anısını yazdı.
Fethullah Gülen'in 1990'lı yılların
başında halasının oğlunun ölümü sırasında yaşadıklarını Zaman
yazarı Ahmet Korucan bugünkü köşesine
taşıdı.
1990'lı yılların başında halasının oğlunun kanserden öldüğü gün
Erzurum'dan dönüşte İzmir'de olanları anlatan Korucan o güne
ilişkin şunları yazdı:
"Bir hatıramı yazayım. Yıllar önceydi. 90’lı yılların başı
olabilir. Halasının oğlu kanser rahatsızlığından yatıyor Korucuk
köyünde. İzmir’deyiz. Kışın ortası. Hava şartları çok sert. Ölüm
döşeğindeymiş. İhtimal son görmem olur diye düşündü ve ziyarete
karar verdi Hocaefendi. Karpuz canı istiyormuş halası oğlunun.
Telefonla bildirmişler. Belki bu haber, ziyaret düşüncesini
tetikleyen başka bir unsur olmuştur; onu bilemem. İzmir manavları,
halk arasında ‘aşerme’ tabir edilen hamile bayanların istekleri
için kışta yaz, yazda kış meyvelerini bulundururmuş. İlk defa o
zaman duydum. Samanlar arasında saklanmış birkaç karpuz buldular
ağabeyler. Hocaefendi Ankara’ya kadar uçakla, sonrasında çetin hava
şartlarından dolayı araba ile Erzurum’a gitti. Anlattıklarına göre
Korucuk köyüne vardığında son dakikalarına yetişmiş halası oğlunun.
Karpuzu yemiş merhum ve sonrasında vefat etmiş. Allah rahmet
eylesin.
YETER BE! BEN DE
İNSANIM
Birkaç gün sonra geldi. Arka salonda oturuyoruz. Akşam namazı
öncesi. Dışarıdan misafirler geliyor. 1966 yılından beri birlikte
olduğu dostları bunlar, arkadaşları, kardeşleri. Dost, arkadaş,
kardeş ama Hocaefendi’nin mehabeti, kültürümüzde var olan ‘alim’e
saygı farklı bir formatta tezahür ediyor bu koca koca insanlarda.
Zaruret hasıl olmadıkça konuşmuyorlar. Soru soruyorlar ama yaren
muhabbeti yapacak ölçüde mesafesizlik söz konusu değil. Salona
giren, selam verip bir kenara oturuyor. Belli aralıklarla teker
teker salona giren o kişilerin kaçıncısındaydı bilemiyorum, en
sonunda patladı Hocaefendi. Hiç unutmam, sesini de yükselterek:
“Yeter be!” dedi. “Ben de insanım. Halamın
oğlu öldü; bir başınız sağ olsun demek yok mu?”
BU YAZI BİR ÇAĞRI
Gülen'in anısını aktaran Korucan yazısına bir de çağrıyla son
verdi:
"...
Biz genelde Hocaefendi’yi alim ve lider özellikleri itibarıyla
gözlemliyor ve değerlendirmeye, anlatmaya çalışıyoruz. Ama onun da
bir insan olduğunu ve insani hususiyetlerini mesela
ağlamasını-gülmesini, üzülmesini-sevinmesini, hatta zaaflarını
nedense nazara almıyoruz ve nazara vermiyoruz.
Evet, Hocaefendi de herkes gibi insan. Keşke onu sadece günlük
yaşam içinde insani özellikleriyle kaleme alan birisi çıksa.
Kardeşleri ve akrabaları ile ilişkisinden yeme-içme
alışkanlıklarına kadar her şeyi okusak, öğrensek o kitaptan.
Keşke!
Bir çağrı mı bu yazı? Evet; bir çağrı. Eli kalem tutanından bir hatıra ile bile olsa katkıda bulunabilecek herkese bir çağrı.