Gülen’in iadesiyle ilgili flaş açıklama
Abone olBaşbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Fethullah Gülen’in Türkiye’ye iadesi konusunda, "Sayın Fethullah Gülen’in Türkiye’ye iadesi meselesi h...
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Fethullah Gülen’in
Türkiye’ye iadesi konusunda, "Sayın Fethullah Gülen’in Türkiye’ye
iadesi meselesi hukuki bir süreçtir. Türkiye bununla ilgili bütün
hukuki çalışmaları yaptıktan sonra bu adımların atılması
sağlanabilir" dedi.
Başbakanlık Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı’nı
(TİKA) ziyaret eden Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş,
gazetecilere açıklamalarda bulundu. 1 Eylül’de kurulan 62.
Hükümet’te Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı, TİKA, 4 önemli kurumun yönetim ve koordinasyonunun
kendine tevdi edildiğini hatırlatan Kurtulmuş, "Bu hafta içerisinde
hızlıca brifing alıyoruz. Bu kurumlar arasındaki işbirliğini,
koordinasyonu sağlayarak, kendi alanlarındaki müşterek alanların
belirlenmesi, ayrıca tekrarlar varsa bunların kaldırılması ve çok
ciddi bir koordinasyonla Türkiye’nin medeniyet havzasında mazlum
milletlere fevkalade ciddi hizmetler veren kurumlarımızın yeni
dönem çalışmalarını hep beraber gözden geçireceğiz" dedi.
TİKA’nın Türkiye’nin elini mazlum milletlere ulaştıran fevkalade
önemli bir kuruluş olduğunu belirten Kurtulmuş, "Bu çerçevede bir
tarafta TİKA, bir tarafta Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı, diğer tarafta AFAD ve Atatürk, Dil ve Tarih Yüksek
Kurumu ile Medeniyetler İttifakı projesiyle çok entegre bir çalışma
dönemine gireceğiz" diye konuştu.
"SAYIN GÜLEN’İN TÜRKİYE’YE İADESİ HUKUKİ BİR SÜREÇ"
Açıklamalarının ardından bir gazetecinin, "NATO Zirvesi’nde
Fethullah Gülen’in Türkiye’ye iadesi gündeme geldi. Siz bu konuda
ne düşünüyorsunuz?" sorusu üzerine Kurtulmuş, "Sayın Fethullah
Gülen’in Türkiye’ye iadesi meselesi bir hukuki süreçtir. Türkiye
bununla ilgili bütün hukuki çalışmaları yaptıktan sonra bu
adımların atılması sağlanabilir" dedi.
2009 yılında bir gazeteye verdiği demeci hatırlatan Kurtulmuş,
şöyle devam etti:
"Ben Hoca Efendi’nin yerinde olsam Türkiye’ye gelirim. Eğer elimde
bir imkan olursa Hoca Efendi’nin Türkiye’ye gelmesi için gerekli
çabayı gösteririm. O zamanlardan beri hangi konu tartışılsa hep
Fethullah Gülen ismi etrafında bir gölge boksu yapılır, hangi
konuyu tartışacak olursak olalım Fethullah Gülen’in ismi gündeme
gelirdi. O günden bu yana köprünün altından çok sular geçti, çok
önemli süreçlerden geçtik. Özellikle son 1 yıl içerisinde
yaşadıklarımız dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir demokratik ülkenin,
toplumun kabul edebilecek bir durum değildir. Devletin içinde
devletin gücünü ve imkanlarını kullanarak Türk devletinin
yönetilemez hale gelmesini sağlamaya çalışan, Türkiye’nin Ukrayna
ve Mısır gibi iç çelişkiler içerisinde bocalamasını hedef alan bir
komplolar dizisiyle Türkiye karşı karşıya kaldı. MİT TIR’larının
durdurularak, onun üzerinden belki Türkiye’nin Uluslararası Savaş
Suçları Mahkemesi’ne çıkarılması başta olmak üzere Sayın
Cumhurbaşkanımızın ofisinin dinlenmesi, Dışişleri Bakanlığımızın en
gizli toplantılarının dinlenerek deşifre edilmesi ve bunları belli
yerlere servis edilmesi gibi fevkalade önemli, hiçbir demokratik
ülkenin tolere edemeyeceği olaylarla karşı karşıya kaldık. Bu
olaylar da tesadüfen o devlet kurumlarında çalışan iki kişinin
aklına geldiği için icra edilmiş olan işler değildir. Bunların bir
emir komuta, bir network içerisinde icra edildiği, baştan bir
emirle bu işlerin gerçekleştiği herhalde her akıl sahibinin kabul
edebileceği bir iştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yönetilemez
hale getirmeye çalışan bir komployla karşı karşıya kaldığımız
açıktır."
"DEVLETE KARŞI YAPILANLARIN HESABI SORULMALI"
Kurtulmuş, 61. Hükümet’in Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın paralel
yapı konusundaki sağlam duruşuyla Türkiye’nin önemli bir fitne
dönemini geride bıraktığını belirtti. Paralel yapının devlet
içerisinde halen devam ettiğini vurgulayan Kurtulmuş, "Bundan
sonrası siyasetin işi değildir. Türkiye’nin bağımsız mahkemeleri
tarafından bu şüphelerin, iddiaların bütünüyle ortaya konması ve
gerçekten devlete karşı yapılmış olan bu işlerin bir hesabının,
sonucunun olması lazım. Sayın Gülen’in Türkiye’ye iadesi bu
kapsamda değerlendirilmesi gerekiyor. Bu bir süreçtir, nasıl
gelişecek hep beraber göreceğiz" diye konuştu.
Türkiye’de bugüne kadar devlete geçirmeye çalışan sol ya da sağ
aşırı birçok örgüt olduğunu dile getiren Kurtulmuş, "Bu örgütlerin
hiçbirisi devletin içerisinde nüfuz ederek, devletin imkanlarını
kullanarak, devlet kadrolarına verilen yasal ve anayasal hakları
kullanarak, devlete karşı devlete rağmen bir örgütlenme içerisinde
olmamıştı. Türkiye Cumhuriyeti bunun gereğini yerine getirecektir.
Bundan kimsenin şüphesi olmasın" dedi.
"IŞİD İLE EL-KAİDE AYNI LABORATUVAR ŞARTLARINDA ORTAYA ÇIKTI"
NATO Zirvesi’nde birçok ülkenin terör örgütü IŞİD tehdidinin
ortadan kaldırılması konusunda mutabakata varmaları yönündeki
gelişmeleri de değerlendiren Kurtulmuş, IŞİD konusunda bütün
ülkelerin elini başının önüne koyarak düşünmesi gerektiğini
belirtti. Kurtulmuş, "Daha önce El-Kaide denilen tehdit nasıl
ortaya çıktıysa IŞİD de benzer laboratuvar şartlarında ortaya
çıktı" dedi.
Suriye’de 3.5 yıldır devlet terörü yaşandığını söyleyen Kurtulmuş,
şunları kaydetti:
"Hiç kusura bakılmasın IŞİD’i oluşturan şartlar Suriye’de 3.5
yıldır devam eden iç savaşa sessiz kalanların da payı olan
şartlardır. Eğer dünya demokratik bir biçimde Suriye meselesine
çözüm bulabilseydi, eğer Suriye’de bu insanlık dışı devlet terörünü
durdurabilecek mekanizmaları kurulsaydı ve gerçekten Suriye’de
bütün halkın katıldığı siyasal restorasyon süreci
gerçekleştirilebilseydi bugün IŞİD diye bir tehdit yaşanmayacaktı.
Maalesef Suriye meselesinde filler tepişmiş, olan Suriye halkına
olmuştur. Şimdi Suriye ve Irak’taki kaosun içinde bütün dünyaya
karşı bir tehdit olarak algılanan IŞİD meselesi karşımıza
çıkmıştır. Dolayısıyla askeri tedbirleri konuşmak bir iştir ama
akıl meselenin askeri tedbirlerle önlenemeyecek noktaya gelmeden
evvel tedavi edilmesini, çözülmesini gerektirirdi. Ama oralarda
kendi aralarındaki siyasi kararsızlık ve tutarsızlıklarla ya da
Ortadoğu’nun Suriye veya Irak coğrafyasında verecekleri bir güç
mücadelesinden nasıl pay alacakları hesaplarıyla hareket edenler,
bugün karşılarında belki de kendi tutarsızlıklarının doğurmuş
olduğu büyük bir heyüla ve karabasanla karşı karşıyalar. Bir bu
bölgenin kadim milletlerinden birisi olarak bizim bu bölgenin bir
esenlik yurdu haline dönüştürülmesi hayalimiz vardı. Ama maalesef
son 4-5 yıl içerisinde yaşanan kaos ortamından mümkün olmadı.
Bundan sonra meseleyi sadece güç kullanarak değil, akıl kullanarak
çözmek zorunda olduğumuzu hatırlatmak istiyorum. Yoksa bunun sonu
yok. Herhangi bir yerde bir terör örgütü çıkar, onun üstüne
gidersiniz, basarsınız, oradan başka bir yere sıçrar. Önemli olan
terörün neşvü nema bulacağı ortamın kaldırılmasıdır. Bunun yolu da
diyalog içerisinde sorunları çözme iradesidir, barışçıl bir iç
düzenin bütün dünyada kurulmasıdır. Bugün bir tehdit var ancak bu
tehdit sona erecektir. Devam edemez sürdürülemez bir tehdittir ama
sonuçta bu tehdit bitse yarın başka bir tehdit ortaya çıkar.
Dolayısıyla NATO ülkeleri başta olmak üzere bu sorunu bu çerçevede
gözden geçirmesi kanaatindeyim."
(İHA)