Fethullah Gülen Hocaefendi, Abdullah
Gül'e saygı ifadeleriyle yazdığı
mektubun, Başbakan Erdoğan'la da
paylaşılmasını bizzat kendisi istemiş:
- (...) Zât-ı âlilerinizin ve sayın Başbakan'ın ortak
tensiplerini, tensibimiz sayacağımızı da belirtmek isterim.
Bahse konu hususların sayın Başbakan'la da paylaşılmasını
arzu ederim.
Pazarlık yok!
"Barış" çağrısı yapılıyor
mektupta!
Gülen şikayetlerini,
rahatsızlıklarını bir bir sıraladıktan sonra, Gül'ün bu konuda adım
atmasını istiyor. Seçimlerle
ilgili teminat veriyor; "dün neredeysek yaklaşan seçim sürecinde de
aynı yerde ve çizgide duruyoruz" diyor.
Diyalog kapısını kapatmıyor, "(...) diyaloga her
zaman hazır bulunduğumuzu" diyerek devam
ediyor.
*
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın adres tespiti
doğru değil. Fethullah Gülen
Hocaefendi, mektubu
doğrudan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e
gönderiyor doğru. Mektubun
içindeki mesajların adresi ise Tayyip Erdoğan'dan başkası
değil!
Abdullah Gül'ün yaklaşan seçim sürecinde herhangi
bir dahli olamayacağına göre, asıl muhatabın kim olduğu açık değil
mi? Üstelik mektupta yazılanların Başbakan
Erdoğan'la paylaşılmasını isteyen de Hocefendi'nin
kendisi.
O halde niye?
Başbakan Erdoğan mektup meselesini
gündeme getirdi diye kıyamet niye
koptu?
O mektubun kamuoyuyla paylaşılması mıydı rahatsız eden?
Mustafa Yeşil ve arkadaşları kusura
bakmasın ama, yapılan açıklama daha çok rahatsız
etti! Zira, Hocaefendi'nin Erdoğan'ı muhatap
almadığı anlamını taşıyan bir metindi kamuoyuyla
paylaşılan.
Öyle bir algı oluştu!
Başbakan, "Fethullah Gülen bana mektup
gönderdi" demediği halde!
*
Hocaefendi, çirkinliklerin önüne geçmek istiyor.
Yapılan "kara propaganda"nın son
bulmasını arzu
ediyor. "Dost" ve "arkadaşlar"ının
da, sükutu tercih edeceklerine inanıyor.
"Fakir'in de bu meselenin önünü kesmek için elinden
geleni yapacağını bilmenizi
isterim" demesi bir pazarlık
değil.
Fethullah Gülen Hocaefendi sağduyu
çağrısı yapıyor...
Kime?
Erdoğan'a!
"Aziz dost, kıymetli insan" dediği
Abdullah Gül aracılığı ile...
Ayrıca...
Mektubun kime yazıldığı önemli değil!
Önemli olan, uzatılan elin tutulup tutulmayacağıdır!
O el havada kaldıysa eğer, hakkınız var!