Gülen'den Zaman yazarlarına ağır söz
Abone olCemaatin her kademesinde görev alan Selim Çoraklı, 17 Aralık sürecini ve paralel yapılanmaya ilişkin ilginç açıklamalarda bulundu.
Gülen cemaatinin eski imamı Selim Çoraklı, 1990'lı yıllarda
Zaman gazetesini ziyaret eden Gülen'in çıkışta kendisinin de içinde
bulunduğu Zaman çalışan ve yazarlarını kastederek
"Hiçbirinin yüzünde nur kalmamış" dediğini
söyledi.
Cemaatin paralel yapıya dönüştüğünü anlatan Çoraklı "Her birimin kendi içinde bir imamı bulunuyor" dedi.
Zaman Gazetesi yazarlığından Makedonya temsilciğine, Cemaat imamlığından öğrenci yurtlarına kadar Cemaatin her kademesinde görev alan Selim Çoraklı 1999 yılında Gülen Cemaati ile yollarını ayırdı. İtirazlarını bir mektupla Fethullah Gülen'e bildirerek 15 yıllık sessizliğe bürünen Selim Çoraklı suskunluğunu Sabah sine bozdu. İsa Tatlıcan'a konuşan Çoraklı'nın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle oldu?
HÜCRE TİPİ YAPILANMA
O dönemlerde yapılanma şöyleydi; Her birim kendi içerisinde bir
imamı var. Mesela diyelim ki polis kolejleri var, polis okulları
var. Özellikle polis ve askeri hizmetlerde biraz hücre tipi
yapılanma vardı. Zaten 1986 yılında bir gazete Gülen Cemaati ile
ilgili manşetler atmıştı. O dönemde cemaat ciddi bir darbe yemişti.
Ondan sonra daha ciddi bir hücre tipi yapılanmaya yönelim oldu.
Yani bir hücre yakalanırsa öbür hücrenin haberi olmasın anlamında.
Cemaate mensup bir eleman bir askerle ya da bir polisle
ilgileniyordu. Bilemedin 2 polisle 3 polisle ilgileniyor ve aynı
evi kullanmıyorlar, özellikle esnaf evleri kullanılıyor
PARALEL YAPININ KONTROLDEN ÇIKACAĞINI GÜLEN'E
SÖYLEDİM
Bana göre Gülen Amerika'da kalmakla cemaatin yönetimini bir kısmını
kaybetti. Kontrolü kaybettiği için Cemaat içindeki "Derin Damar"
farklı gruplar oluşturdu. Bu farklı birimler zaman içerisinde
büyüdü. Mesela ben 1996 yılında 40 maddeden oluşan "Cemaatin
kırılma noktaları" diye bir rapor hazırlayıp Fethullah Gülen ve
Cemaatin ileri gelenlerine göndermiştim. Bu raporda, cemaat
içindeki gruplaşmaların birbirini dinlemediklerinden veya o
yapıların başındakilerin enaniyetlerinin kuvvetlenmesinden dolayı
ileride büyük problemler yaşayacağını söylüyordum. Nitekim de öyle
oldu. O dönemlerdeki gruplaşmalar derin yapılara dönüştü.
KEMALETTİN ÖZDEMİR GÜLEN'İN GÜÇ HASTALIĞI YÜZÜNDEN
BAŞKALDIRDI
- Kemalettin Özdemir'in polis hizmetlerinin içerisinde otoritesi
artınca "zararlı olabilir" endişesiyle o görevden alıp Afrika'ya
imam olarak gönderdiler. Afrika'daki hizmetlerin ciddi biçimde ivme
kazanmasına büyümesine vesile oldu.
Fakat dediğim gibi otoriter liderlerde her zaman paranoya ve
şüphecilik vardır. En yakın arkadaşlarının kendilerine tuzak
kurduğunu düşünürler. Ben Gülen'de bu tür şüpheciliğin varlığını
1994'te görmüştüm. "Fethullah Gülen güç ve iktidar hastalığına
yakalandı" demiştim o dönemde…
BİR YAPI KENDİ YETİŞTİRDİKLERİ DEĞERLERİ YEMEYE
BAŞLARSA
Gülen'in otoriter kişiliği, ister istemez kendisinin iktidarını
sarsma ihtimali olan insanların önünü kesti. Kemalettin Özdemir
olayı tamamıyla böyle bir olaydır. Cemaat de zaten bunu kendi basın
yayın organlarında yazdı. Bu sürecin sonunda abi dedikleri
Kemalettin Özdemir hain ilan edildi. Hakkında bir sürü düzmece
şeyler yayınlandı. Kemalettin Özdemir Bediüzzaman Said Nursi'nin
talebelerinden Said Özdemir abinin oğludur ve tanıdığım kadarıyla
takva sahibi biridir. Yanında kadından, kızdan bahsedince yüzü
kızarır. Onun bile bu tarz görüntülerini yayınladılar. Bu derin
yapı demek ki bu kadar çirkinleşebiliyor. Bir yapı kendi
yetiştirdikleri değerleri yemeye başlarsa, o yapı yıkılışa doğru
gidiyor demektir.
İSRAİL'E, ÇEVİK BİR'E SUSAN GÜLEN, MÜSLÜMAN BAŞBAKAN'A NEDEN SALDIRIYOR?
CEMAATLE NASIL TANIŞTI? NEDEN
AYRILDI? ŞİMDİ NİÇİN KONUŞTU? |
- Mavi Marmara olayında İsrail gibi bir terör devletini, katil
bir devleti otorite sayan Gülen, neden Müslüman bir Başbakan'ı
otorite olarak kabul etmiyor?
28 Şubat döneminde Çevik Bir'e "Şerefli General, gel bizim
okullarımızı şereflendir, okulları sana devredelim" diyen Gülen,
Başbakan'a neden aynı sözü söylemedi? Gülen "Sayın Başbakanım, aynı
kıbleye yöneliyoruz, Allah'ımız, Peygamberimiz bir, dershaneler
sana kurban olsun" deseydi belki dershaneler de kapanmazdı,
tasfiyeler de yaşanmazdı, itibar kaybına da uğramazdı. Peki bunu
neden yapmadı? Çünkü cemaatin içindeki derin damar Gülen'i manipule
etti. Cemaatin AK Parti iktidarını devirecek güçte olduğunu Gülen'e
inandırdılar. Gülen de büyük bir risk alarak iktidara saldırdı ve
bu operasyon her açıdan başarısız oldu.
FETHULLAH GÜLEN KANDIRILDIĞINI ANLADI, O YÜZDEN
SUSUYOR
Bence anladı. Beddua videosu sanırım 22 Aralık'ta yayınlanmıştı. 22
Aralık'tan yana herkul.org sitesinde yeni çekilmiş tek bir videosu
yayınlanmadı. Fethullah Gülen yanlış yönlendirildiğini anladı.
Biraz da çaresiz olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden susuyor. Şu an
ellerindeki son mermileri de atıyorlar ama siyasi üstünlük
iktidarın artık eline geçti. Cemaatin sokakta bir itibarı kalmadı.
Yeminli AK Parti düşmanları bile polis-yargı darbesinden Cemaati
sorumlu tutuyor. 40 yıllık hizmeti operasyoncuların elinde oyuncak
yaptılar, yazık ettiler…
GÜLEN "ZAMAN YAZARLARININ YÜZÜNDE NUR KALMAMIŞ"
DEDİ
- Eviniz camdansa başkalarının evine taş atmayacaksınız. Bu
Gülen'in çok kullandığı bir sözdür. Size bir örnek vereyim. Zaman
Gazetesi, Fethullah Gülen'in bir konuşmasını sürmanşetten veriyor:
"İncinsek de incitmeyeceğiz." Sayfaları çeviriyorsunuz başta Genel
Yayın Yönetmeni olmak üzere bütün zaman yazarları "Firavun, Yezid,
hırsız" diyerek Başbakan'a saldırıyor. Bu ne perhiz bu ne lahana
turşusu?
Size bir şey söyleyeyim. 1990'lı yıllarda Fethullah Gülen Zaman
Gazetesi'ni ziyarete gelmişti. Çıkıştı benim de içinde bulunduğum
Zaman çalışan ve yazarlarını kastederek "Hiçbirinin yüzünde nur
kalmamış" demişti. Bu söz bugünkü manzarayı anlatma bakımından çok
önemlidir.
BBP'Lİ DESTİCİ VE SP'Lİ KAMALAK GEÇMİŞİ ÇABUK
UNUTUYOR!
- BBP boşuna cemaate yanaşıyor oy alırım diye. Cemaat gaz verir ama
menfaati yoksa asla oy vermez. Büyük Birlik Partisi'nin eski Genel
Başkanı Yalçın Topçu "Merhum Yazıcıoğlu bugün hayatta olsa
vesayetin değil siyasetin yanında olurdu" diyerek son noktayı
koydu. Bence de Yazıcıoğlu siyasete yapılan operasyonların
karşısında olurdu.
Saadet Lideri Kamalak'a gelince. Kendisine sadece 28 Şubat
döneminde Gülen'in merhum Erbakan için "Beceremediniz artık gidin"
dediğini, "Erbakan'a hiç kanım ısınmadı" şeklindeki sözlerini
hatırlatıyorum. Saadet Partililerin 28 Şubat manşetlerine bir göz
atmalarında fayda var. Menfaatçi davranmasınlar. Geçmişi çabuk
unutuyorlar.
PEYGAMBERİMİZİ BİLE KULLANIYORLAR, ASIL BU GAYRETULLAH'A
DOKUNUR!
- Evet, maalesef dinledim. Hizmet hareketinin bu kadar siyasetin
içine batmış olmasını bu kadar dünyeviyeşmesini üzülerek izliyorum.
Anadolu sermayesine karşı İstanbul sermayesinin desteklenmesi,
Ümmetin değil batının, ABD'nin, İsrail'in çıkarlarının savunuluyor
olması anlaşılır gibi değil. Bunları yaparken Hz. Peygamberin de bu
işe alet edilmesi gerçekten çok üzücü. Rüyalarla hizmete motive
etmeye çalışıyorlar. İşte bu Gayretullah'a dokunur! Hizmetin
samimi, ihlâslı insanlarına büyük haksızlık yapılıyor. Umarım bu
insanlar da en kısa zamanda gerçeği görür.
FETHULLAH GÜLEN İSTERSE BU KAVGAYI BİTİRİR
- Bu kavganın bitişi Gülen'in iki dudağının arasında. Dirayet
gösterirse bir açıklama yaparak kavgayı bitirebilir. Eğer bu
kavganın Gülen'i de aşan uluslararası bir boyutu yoksa Gülen bunu
yapabilir. Bence hizmet bundan sonra da ilkeli bir şekilde insan
yetiştirmeye devam etmeli. Diğer gönüllü kuruluşlar gibi onların
birey olduğunu kabul etmeli. O eğitim kurumlarından çıktıktan sonra
o insanların peşini bırakmalı. O insanları paralel yapının kadrolu
bir elemanı olarak görmekten vazgeçmeli. Hem Cemaate hem de bu
insanlara zarar veriyorlar. Türkiye'deki hiçbir iktidar artık bu
paralel yapının büyümesine, bürokrasiyi ele geçirmesine izin
vermez.