Gülen'den yeni Gezi Parkı yorumu
Abone olFethullah Gülen Gezi Parkı olayları ile ilgili olarak her kesimi eleştirerek sağduyu çağrısı yaptı.
İNTERNETHABER.COM- Fethullah
Gülen Gezi Parkı olaylarının masum ağaç savunmacıların yanı sıra
aynı zamanda ağaca zarar verenlerin de olduğuna dikkat çekerek
sağduyu çağrısı yaptı. Bunun hak arama meselesi olmadığını
söyleyenleri de eleştiren Gülen, kabahatin herkeste aranması
gerektiğini söyledi.
Gülen, yabancı basının da Türkiye'yi eleştirmesine de dikkat
çekerek "Basın kıyamet kopmuş gibi Türkiye'yi yansıtıyor, Suriye'de
kıyamet kopuyor umurlarında değil, canlı bombalar patlıyor
umurlarında değil" dedi.
Fethullah Gülen salı günkü sohbetinde Taksim Gezi Parkı
protestoları ve sonrasında gelişen hadiseler ile ilgili
değerlendirmelerde bulundu.Herkul.org'da yayınlanan sohbetten bir
kısım şöyle...
HAKSIZLIK YAPIYORUZ
Yol peygamberlerin yoludur. Peygamberlerin varislerinin evliyanın, asfiyanın yoludur. Seleflerimizin yoludur. Dünyada devletler muvazenesinde muvazene unsuru, devletler te’sis etmiş, ruh ve mana kökleriyle beslenen ecdadımızın yoludur.
(O yolu takip edemediğimiz için) başa çıkamıyoruz problemlerle
gördüğünüz gibi. Bir yerde bir haksızlığı bastırmak için elli türlü
haksızlık yapıyoruz, elli türlü zulme giriyoruz. Elli türlü
i’tisafa (zulüm ve haksızlığa) sebebiyet veriyoruz. Kinleri,
nefretleri körüklüyoruz. Üstesinden gelinmez bir şeye sebebiyet
veriyoruz.
NİYE ZAYİAT
YARATIYORLAR
Beri tarafta da birileri… Niye vuruyorlar? Niye
öldürüyorlar? Niye zayiata sebebiyet veriyorlar? Ne günahı var o
masum insanların ki camlarını kırıyorlar; molotof kokteyli
atıyorlar yurtlara, pansiyonlara, evlere, okullara, üniversitelere,
hatta banka şubelerine!.. Öyle bir mantıksızlık, gayr-i insanîlik
alıp gidiyor.
MASUM
İNSANLARIN İSTEKLERİ GÖRMEZDEN GELİNİYOR
Şimdi “Bütün bütün böyle.. bir hak arama meselesi hiç
yoktur!” derseniz, oradaki bazı masum insanları, masum
istekleri de görmezlikten gelirsiniz. Bir kere başta, biz onları
ihmal etmişiz. Onlar bizim ihmalimizin meydana getirdiği
nesillerdir. Saniyen; bazı makul istekleri vardır onların.
AĞAÇ DERKEN KENDİLERİ YEŞİLİ
ÖLDÜRDÜLER
Hakikaten “Bir park.. ağaçları sökülmemeli; insanların
gezisine müsait hal, o durum, o tablo korunmalı!”
diyebilirler, öyle değerlendirebilirler. “Ekosistem” diyebilirler,
“Yeşili öldürüyorsunuz!” diyebilirler. Fakat sonra bunu yaparken,
orada denge korunamayabilir. Bu defa kendileri yeşili öldürürler.
Kendileri genel ahengi bozarlar, ekosistem diye bir şey ortada
bırakmazlar. Böyle bir başka mevzudaki duyarsızlık, az meseleyi
anlayamama, başka tarafta farklı bir tefrite sebebiyet verir veya
farklı bir ifrata sebebiyet verir, hafizanallah.
İSTİSMAR ETMEK İSTEYENLER
VAR
Fakat, bir yönüyle bizim bir zayıf yanımızı, bazı masum
insanların belki zayıf yanları sanılan masum isteklerini
istismar etmek isteyen dışta ve içte bir sürü,
böyle kulaklarıyla genel havayı almaya çalışanlar da var.
Hani bazı mahluklar, kulaklarıyla havayı almaya çalışırlar,
kıpırdatırlar kulaklarını, sesleri duymaya çalışırlar. Onlar, böyle
bir şeyi duyunca (istismar ederler.)
SURİYE'DE KIYAMET KOPUYOR UMURLARINDA
DEĞİL
Şimdi dünyada bütün medya Türkiye’nin aleyhinde; burada da öyle,
başka yerde de öyle, Avrupa’da da öyle. Sanki kıyamet kopmuş gibi
bir halleri var. Suriye’de kıyamet kopuyor umurlarında değil.
Irak’ta kıyamet kopuyor umurlarında değil. Daha dünyanın değişik
yerlerinde canlı bombalar umurlarında değil. Fakat Türkiye bölgede
muvazene unsuru olma durumunda bir devlet.. belli kazanımları olan
bir devlet.. belli yere gelmiş bir devlet. İşte bir taraftan o
masum istekler.. o masum isteklerin içte bazı kimseler tarafından
istismar edilmesi, belli ideolojilere kurban edilmesi o masum
isteklerin.. başkalarının da bu meseleyi kendi hesaplarına
derinlemesine değerlendirmeleri.. bizim gafletimiz, bizim
cehaletimiz, bizim görmezliğimiz; başkalarının uyûn-u sâhire
şeklinde, hiç uyumayan gözler şeklinde bizi bir kere daha kündeye
getirme adına zemin oluşturma gayretleri. Olan, o oldu.
Bu tablo.. bunu Sahib-i Şeriat haber vermiş. İnsanlar kendi ruh ve mana köklerinden koparılınca böyle olacak, haber vermiş onu.
Meseleye bu zaviyeden yaklaşınca zannediyorum, biz de bakış
zaviyemizi bir kere daha gözden geçirmemiz lazım. Acaba kabahat bu
meselelere karşı umursamazlık içinde bakan, her şeyi hafife alan,
“şuydu, buydu” deyip geçiştirende mi?
KABAHAT KİMDE
Yoksa sokakları bir yönüyle harp meydanlarına çeviren insanlarda
mı? Ya da bütün bunların kabahati, sistemde mi? Bizim iyi nesiller
yetiştiremeyişimizde mi? Onlara yürekten sahip çıkamayışımızda mı?
O zaman sistemin gözden geçirilmesi lazım. Bizim, düşüncelerimizi
bir daha gözden geçirmemiz lazım.
KENDİMİZLE YÜZLEŞELİM
Biz ettiysek bunları, bence, kendimize dönerek, kendimizle
yüzleşerek, burada kendimizle hesaplaşarak, daha büyük hesaplarla
karşı karşıya kalmamızdan sıyrılmamız lazım. Şimdi kendimizle
yüzleşmezsek şayet, kendimizle hesaplaşmazsak, altından
kalkamayacağımız hesaplarla karşı karşıya kalırız,
hafizanallah.
Terbiye sistemlerimizi gözden geçirmemiz lazım. Kimler o
çocuklar? Kimin çocukları o sokaklarda mantıksızca hareket edenler?
Hak davası değil o! Hak davası olsa, bir yerde toplanırlar,
duygularını dile getirirler, ifade ederler orada, efendice,
insanca, eğitim görmüş insanca, ayrılır giderler. Anlayan anlar,
anlamayanlar için bir daha çıkar, derler o meseleleri. Organize
olurlar bir yönüyle. Madem seçim sandıkları var; onu millete havale
ederek, sandığa havale ederek, orada o mevzuda ciddi gayret
sarfederler, çalışırlar. Ayakları altlarına gelmeden, gece-gündüz
koşturur dururlar; insanları ikna ederler, “Şunu beğenmiyoruz, bunu
beğenmiyoruz” derler. Beğendikleri bir şey varsa, onu intihab
ederler. Onu da beğenmezlerse, beklerler sabırla; bir başka fasılda
onu da bir yönüyle bertaraf eder, başkasını intihab ederler..
başkasını intihab ederler...
Demek ki, aslında biz bize etmişiz. Tabanda mesele.. toprak kirlendiğinden dolayı, kuvve-yi inbatiyesini kaybettiğinden dolayı, atmosferi, ozonu deldiğimizden dolayı, güneş şuaları ters geldiğinden dolayı, her şey aleyhte cereyan ettiğinden dolayı, böyle nesebi gayr-i sahih bir kısım hadiseler ve onu temsil eden bir kısım nesiller oluşuyor. Bunları düzelteceğimiz ana kadar da, tabir-i diğerle, problemi insanda çözeceğimiz ana kadar da problem çözülmeyecektir. Bizim bize bakmamız lazım. Biz aslında bize ettik yani. Sistemi gözden geçiremedik; “Nasıl yaparsak bu nesiller ciddi nefis muhasebesi içinde, bir nefis muhasebesi yapan nesil olarak yetişir, insan olarak yetişir; tahribatları tahribatla karşılamak değil de, tahribatları tamiratla gidermeye çalışan bir nesil yetişir?” Düşünmedik bunları.
Kur’an diyor ki,
“Siz kendinize bakın! Siz hidayette, doğru yolda,
istikamette olduktan sonra başkaları size zarar
veremez.” (Mâide, 5/105) Sizin istikametiniz,
hakkaniyetiniz, vifak ve ittifakınız, en olumsuz şeyleri bile
nötralize eder, onları tesirsiz hale getirir. Biz bize bakmadık
esasen.
Hidayette olup olmadığımızı, doğru yolda olup olmadığımızı kontrol
etmedik. Başıboş nesiller yetişti; ne doğru ne yanlış onu bilmeyen
nesiller yetişti. Biz umursamazlık içinde baktık. Çok defa onları
hafife aldık. “Bir avuç” dedik onlara.. ve onlar
da azgın, esirmiş insanlar gibi sağa sola saldırdılar.