Gülen'den sonra ne olacak?
Abone olSabah'ın sosyoloji orjinli yazarı Emre Aköz, okuyucusunun "Fethullah Gülen Hocaefendi'den sonra cemaat ikiye bölünür mü?" sorusuna sosyolojik karşılık...
Sabah Gazetesi'nin entelektüel birikimli yazarlarından Emre
Aköz, bir okuyucusunun "Fethullah Gülen'den sonra cemaat ikiye
bölünür mü?" sorusunu sosyolojik açıdan cevapladı. İşte Aköz'ün
sorusuna karşılık gelen cevabı:
Genç bir okurumuz şöyle bir mesaj göndermiş. Önce okuyalım:
"Yazı dizisinin son gününde 'Hocaefendi'den sonra cemaatin
bölüneceği' yönündeki düşüncenize katılmıyorum. Hocaefendi'nin
etkisi kesinlikle inkâr edilemez ama bu hizmet dalgası kişilere çok
da bağlı değil aslında, ihlas (bağlılık) korunduğu süre hizmetler
aksamadan devam eder."
Fethullah Gülen'den sonra neler olabilir? Elbette biz müneccim
değiliz. Düşünün ki dönemin TÜSİAD Başkanı Tuncay Özilhan, 2000
yılının sonbaharında "Ekonomi harika gidiyor, ilk kez 10 yıl
ötesini görebiliyoruz" demesinden kısa bir süre sonra Şubat 2001
krizi patlamış, ekonomi alt üst olmuştu. Ekonominin tam göbeğindeki
kişi dahi beş altı ay sonrasını görememişti.
Ama yine de 'Gülen Hareketi' hakkında bazı sosyolojik tahminlerde
bulunmak mümkün.
Gülen cemaati karizmatik bir lider çevresinde kurulmuştur. Etkili
konuşmasıyla insanları bir araya getiren... Telkin ve
tavsiyeleriyle onları örgütleyen... Bu insanlara bir vizyon
veren... Sonra da bir misyonu yerine getirmek üzere sadece
Türkiye'de değil, dünya çapında harekete geçiren Fethullah
Gülen'dir.
Her örgütün bir mantığı var
Cemaat şu anda eğitim, finans ve medya alanında faaliyet
gösteriyor. İki temel parasal kaynak göze çarpıyor:
1) Bağışlar.
2) Çok sayıda şirketin elde ettiği kârlar.
Bağışlar da temelde ikiye ayrılıyor:
a) Cemaat içinden ya da dışından dindar insanların bağışları.
b) Cemaatin faaliyetlerinden yararlanan, mesela onlar sayesinde
yurtdışında iş yapabilen, bir kısmı dindar olmayan girişimcilerin
bağışları.
Bu mekanizmanın devam etmesi için belli bir örgütlenme ve bu
örgütün yaşaması için de belli mekanizmalar vardır.
Mesela tarikatlar yüzyıllardır varlığını sürdürür. Niye? Bu nasıl
mümkün oluyor? Çünkü tarikat geleneksel otoriteye göre işler. Yani
bir şeyh vefat ettiğinde yeni şeyhin nasıl seçileceği bellidir.
Bunun dışında 'süreklilik' bir de Max Weber'in ' legal-rasyonel'
adını verdiği otoriteyle sağlanır. Örneğin bir cumhurbaşkanı ya da
bir şirket sahibi vefat ettiğinde yenisinin nasıl seçileceği
kanunlarla belirlenmiştir.
Üçüncü örgütlenme ise karizmatik liderler çevresinde olur. Liderin
sağlığında bir bürokrasi kurulup, örgütün ne şekilde devam edeceği
belirlenirse ne ala... "Kral öldü, yaşasın yeni kral" denir ve
işler sürer. Ancak sıfırdan bir örgüt kuran karizmatik liderler
genellikle bunu yapmaz. Kendisinden sonra kimin, hangi kurallara
göre yerine geçeceğini belirlemez. Fethullah Gülen ve cemaatinde de
bu eksikliği görüyoruz.
Tabii şunu biliyoruz: Gülen cemaati, klasik Nurcular gibi 'gevşek'
ve 'yatay' bir örgütlenme değil. Tersine 'sıkı' ve 'hiyerarşik'.
Demokratik ve katılımcı değil, otoriter ve disiplinli. Aşağıdan
yukarıya 'enformasyon' gidiyor, yukarıdan aşağıya 'emir'
geliyor.
İktidar çekişmesi olacak
Yani işin içinde belli bir bürokrasi var. Ancak bütün bu işleyiş
'yazılı ve resmi' kurallara bağlı bulunmuyor. Ayrıca hareketin
geçmişi henüz çok kısa olduğu için yeni liderin seçimine ilişkin
ilkeler belirlenmiş değil.
Özetle Fethullah Gülen'den sonra cemaatte ciddi bir krizin
çıkacağını söyleyebiliriz. Hocaefendi bir kişiyi işaret etse,
halefini belirlese dahi bölünmeler olacaktır. Çünkü halefin
becerisi, yeteneği, bilgisi, ufku, salahiyeti sorgulanacaktır.
Tabii böyle durumlarda iktidar çekişmesi hemen kendini belli etmez.
Cemaat önce kendi içine kapanarak, 'yıkılmadık, ayaktayız'
mesajları verecektir. Çekişme zamanla su yüzüne çıkacaktır.
Bugün olayı 'örgütlenme' açısından ele aldık. Bir de bunun
'ekonomik' yönü var. Onu da yarın tartışırız.
Yazı: Emre Aköz
Kaynak: